Esas No: 2022/4084
Karar No: 2022/8782
Karar Tarihi: 14.06.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2022/4084 Esas 2022/8782 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2022/4084 E. , 2022/8782 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı alacaklı vekili, borçlu ... hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığını, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazlarını davalılar ... ve eşi...'e devrettiğini belirterek, bu tasarrufların iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemenin davanın reddine ilişkin kararı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 06/06/2017 tarih 2015/9903 Esas 2017/6416 Karar sayılı ilamı ile dava dayanakları İstanbul 13. İcra Müdürlüğünün 2012/22395 sayılı, İstanbul 20. İcra Müdürlüğünün 2012/18455 sayılı takip dosyasındaki alacağın çek tarihlerinden önce 29.03.2012 tarihinde doğduğu, 2012/18455 sayılı takip dosyasından yapılan 12/12/2013 tarihli haciz tutanağının İİK'nun 105. madde kapsamında aciz belgesi niteliğinde olduğu, 2012/22395 sayılı dosyasından ise 24/06/2013 tarihli aciz belgesinin düzenlendiği, dava konusu 2 nolu bağımsız bölümün 01/06/2012 tarihinde borçlu tarafından davalı ...'a satıldığının anlaşıldığı, taşınmazın akit tablosundaki satış değerinin 16.000,00 TL olduğu bilirkişinin satış tarihindeki değerini 80.000,00 TL olarak tesbit ettiği, davalı ... vekilinin taşınmazın müvekkili tarafından 120.000,00 TL.ye alındığını idda ettiği ancak bu miktar ödemenin yapıldığına ilişkin belge sunulmadığı sadece emlakçı ile yapılan ön sözleşme metni sunulduğu, emlakçı ve davalı ... vekilinin imzasını içeren belgenin her zaman düzenlenmesi mümkün olup satışın 120.000,00 TL üzerinden yapıldığını ispatlayıcı nitelikte olmadığından, İİK'nun 278/3-2.maddesine göre ivazlar arasında fahiş fark bulunduğu bu taşınmaz ile ilgili davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, dava konusu 1 nolu bağımsız bölümün tapuda 26/07/2011 tarihinde borçlu tarafından davalı ...'e devredildiği devre ilişkin boşanma davasının 06/06/2011 tarihinde açıldığı, takiplere konu alacağın ise 29.03.2012 tarihinde doğduğu, tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için gerekli olan tasarrufun borcun doğmundan sonra yapılmış olması koşulu gerçekleşmemiş olması nedeni ile bu taşınmaz yönünden davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilerek anılan davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, esastan red kararı verilerek nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi de hatalı olduğundan bahisle bozulmuş, bozmadan sonra mahkemece davalı ... yönünden davanın reddine ,davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptal istemine ilişkindir.
Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık"nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Mahkemece bilirkişi raporu ile belirlendiği üzere taşınmazın gerçek rayiç değerinin 80.000,00 TL olmasına rağmen tapuda düşük gösterilmesi, davalı tarafın ödemelerini belgelendirememesi gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı 3.kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanması mümkün olup bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının varlığının buna göre değerlendirilmesi gerekir.
Somut olayda; dava konusu taşınmaz tapuda 01/06/2012 tarihinde 16.000 bedelle davalı borçlu tarafından davalı 3. kişi ...’a satılmış, satış işlemi ...’a vekaleten kardeşi Ünal Kırlar tarafından gerçekleşmiştir. Bilirkişi tarafından bu taşınmazın rayiç bedeli 80.000,00 TL olarak belirlenmiştir. Davalı 3. kişi vekili bozmadan sonra, satış günü yani 01/06/2012 tarihinde satışı vekaleten gerçekleştiren üçüncü kişinin kardeşi Ünal Kırlar’ın hasabından 120.000,00 TL çekildiğine ilişkin dekont örneklerini dosyaya sunmuştur. Dairemiz uygulamasına göre de bankadan çekilen bu paranın borçluya ödenen para olduğu kabul edilerek bu durumda taşınmazın bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer olan 80.000,00 TL ile davalı 3. kişi tarafından ödendiği ispat edilen 120.000,00 TL arasında bedel farkı bulunmadığı anlaşıldığından, bu davalı yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 14/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.