14. Hukuk Dairesi 2014/4164 E. , 2014/8093 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2013
NUMARASI : 2010/844-2013/784
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.10.2010 ve 14.06.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davalı E.. K.."ya yöneltilen taznimat isteğinin kabulüne dair 25.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı E.. K.. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, kendisine ait muhdesatların imar uygulaması sonucu davalı E.. K.. adına kayıtlı yerde kaldığını, yapıların bedelinin arz bedelinden fazla olduğundan uygun tazminat karşılığında tapu iptali ve adına tescilini olmadığı takdirde yapıların bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili, 14.06.2013 tarihli dilekçe ile taşınmazın diğer maliklerini davaya dahil etmiştir.
Davalı E.. K.. vekili, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar, açılan davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulü ile toplam 67.963,00 TL"nin davalı E.. K.."dan tahsiline, muhdesatların E.. K.."ya ait olduğunun şerhler-beyanlar hanesine yazılmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı E.. K.. vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 618 ve 644/2. maddelerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Bu kuralın istisnalarından birisi de 3194 sayılı İmar Yasasının l8/9. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde “...Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla parsele rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahiplerin tarafından kullanılmasına devam olunur” şeklindedir.
Getirilen bu özel hükme göre, mütemmim cüz (ayrılmaz parça) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkânı sağlanmış, zemin malikinin tasarruf gücü kısıtlanmıştır.
298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi ile de aynı doğrultuda hüküm getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan ayrıcalıklar ile bir kimse kendi taşınmazı üzerine mütemmim cüz (ayrılmaz parça) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamamış ve imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyulmuştur.
3402 sayılı Kadastro Yasanın 19/2 maddesi ile de muhdesata ilişkin düzenleme yapılarak taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye ait muhtesatın bulunması halinde beyanlar hanesinde gösterileceği belirtilmiştir. Bu düzenleme ile muhdesatın zeminin ayrılmaz parçası olduğu kuralı değiştirilmemiş, sadece sahibine tazminat isteme olanağı tanınmıştır.
Her iki düzenlemede de muhdesat sahibine tazminat ödenmesi olanağı tanınmakta, imar uygulamasında ayrıca kullanım hakkı da verilmektedir.
3402 sayılı Yasanın 19/2 maddesi uyarınca konulan şerhin terkinini malik her zaman isteyebilir, Ancak; muhdesat bedelini ödemekle yükümlüdür. İmar Yasasına göre kullanımın önlenmesi için de tazminat ödenmelidir. Her iki halde de ödenmesi gereken tazminat miktarı, muhdesatın dava tarihindeki gerçek değeridir.
Bir kişi lehine muhdesatın tespitine ve bunun kütüğün beyanlar hanesine yazılmasına 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 19/2. maddesi olanak sağlamaktadır. Gerçekten, anılan hüküm uyarınca; “Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir.” Bu şekilde bir belirtmenin yenilik doğurucu bir sonucu olmadığı, esasen var olan şahsi hakka aleniyet kazandıracağı ve sadece muhdesat sahibi lehine kanıt oluşturacağı kuşkusuzdur. Ne var ki, Kadastro Kanunu kural olarak kadastro bölge ve çalışma alanlarında, üzerinde çalışma yapılan taşınmazlara uygulanır. Anılan yasanın 33. maddesinde Kadastro Kanununun bazı hükümlerinin kadastro çalışma bölgeleri dışındaki genel hükümlere göre açılan davalarda da uygulanacağı kabul edilmiş ise de, uygulanacak hükümler yasanın 14, 15, 17, 18, 20. ve 21. maddeleriyle sınırlıdır. Değişik bir anlatımla, kadastrodan sonraki hukuki sebeplere dayanılarak genel mahkemelerde açılan davalarda, Kadastro Kanununun 19/2. maddesine dayanılarak muhdesat tespiti ve bunun kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesi istenemez.
Somut olaya gelince, yukarıda açıklandığı üzere muhdesatın arza tabi olduğu ve yapıların bedelinin taşınmazın tüm davalı maliklerinden tahsili gerekirken sadece davalı E.. K.."dan tahsiline karar verilmesi ve muhdesat şerhi talebi olmadığı halde talep aşılarak, kaldı ki Kadastro Kanunun 19/2 maddesi gereğince somut olayda mümkün olmamasına rağmen muhdesat tespiti ve belirtmesinin tapu siciline yazılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 17.06.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.