2. Ceza Dairesi 2020/17567 E. , 2020/9154 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10/2. fıkrasının, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, önce bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun"un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından, tebligata, Tebligat Kanunu"nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerekir.
Ayrıca, gerçek kişiler yönünden Tebligat Kanunu"nun 35. maddesine göre tebliğ yapılabilmesi için, muhatabın adres kayıt sisteminde bir adresinin bulunmaması ve daha önce kendisine veya adresine Kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olması zorunludur.
İncelenen dosyada; sanığın 13/12/2007 tarihinde alınan savunmasında ... Mahallesi ... Sokak no:..., .../Diyarbakır adresinde ikamet ettiğini bildirdiği, sanığın bilinen en son adresinin bildirdiği bu adres olduğu, dosya kapsamında sanığın yokluğunda verilen 13/05/2014 tarihli kararın tebliği için adı geçenin bilinen en son adresi esas alınarak Tebligat Kanunu"nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun"un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından, tebligata, Tebligat Kanunu"nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu"nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerekirken,doğrudan MERNİS adresi ile aynı olan bilinen en son adresine Tebligat Kanun"un 21/2. maddesine göre yapılan gerekçeli karar tebliği işleminin geçersiz olduğu nazara alındığında temyiz davasının öğrenme üzerine ve süresinde olduğunun kabulü ile yapılan incelemede;
I- Sanık hakkında başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanığın mağdura ait kimlik bilgisini kullanması nedeniyle, mağdur hakkında açılan davada verilen beraat kararının 11/11/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla, TCK"nın 267/8.maddesine göre zamanaşımının bu tarihten itibaren işlemeye başladığı belirlenerek yapılan incelemede,
Adli sicil kaydına göre tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanmaması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, sanık hakkında TCK"nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 günlü ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün ONANMASINA,
II- Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanığın saati tam olarak tespit edilemeyen bir zaman diliminde katılanların konutlarına girerek hırsızlık yapması şeklindeki eylemine uyan 5237 sayılı TCK"nın 142/1-b maddesinde tanımlanan suç için öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre, aynı Yasa"nın 66/1-e ve 67/4. maddelerine göre hesaplanan 12 yıllık zamanaşımının suçun işlendiği 17/08/2005 gününden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8.maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CMUK"un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında hırsızlıktan açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK"nın 223/8. maddesi gereğince DÜŞÜRÜLMESİNE, 22/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.