Ceza Genel Kurulu 2019/332 E. , 2020/196 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 28-493
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık ... hakkında açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesince 27.06.2014 tarih ve 294-225 sayı ile CMK"nın 223/2-e maddesi uyarınca sanığın beraatine karar verilmiştir.
Hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yüksek 10. Ceza Dairesince 05.12.2017 tarih ve 1363-6309 sayı ile;
"Olay ve fiziki takip tutanakları içeriğine; sanığın kendisine ait olduğunu kabul ettiği ve teknik takip altında olan 0532... numaralı telefon ile yaptığı telefon görüşmeleri ile bu görüşmelerle örtüşen 09.11.2004 tarihli tutanak içeriğine; İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/338 esas ve 2006/88 karar sayılı dosyasında hakkında verilen mahkûmiyet kararı daha önce kesinleşen ..."nin Cumhuriyet savcılığındaki ifadesine, aynı dosyada hakkında verilen mahkûmiyet kararı kesinleşen ..."ın duruşmadaki beyanlarına ve dosya kapsamına göre; atılı suçu daha önce haklarındaki mahkûmiyet kararı kesinleşen sanıklarla birlikte işleyen sanığın mahkûmiyeti yerine dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle beraatine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 29.11.2018 tarih ve 28-493 sayı ile;
"...Sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkememizce verilmiş olan beraat kararı zikredilen daire kararında belirtilen gerekçelerle bozulmuş ise de; sanığın kullandığı cep telefon numarasının 0532 ...olduğu, 0532... nolu telefon ile ..."ye ait olduğu bildirilen 0536... nolu telefonla konuşulmadığı, 0536 ... nolu telefon hattının suç tarihi itibariyle sanık tarafından kullanıldığına ilişkin somut herhangi bir tespit yapılmadığı, bozma ilamında bahsi geçen 09.11.2004 tarihli tutanak içeriğinde sadece sanığın eşi ile yaptığı telefon görüşmelerine ilişkin kayıtların olduğu, adı geçen ... ve ... isimli kişilerin anlatımlarında sanık aleyhine değerlendirilebilecek bir beyanın bulunmadığı, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin bahsi geçen dava dosyasında da sanık aleyhine bir delilin mevcut olmadığı hususları birlikte değerlendirdirilerek usul ve yasaya uygun olmayan bozma ilamına direnilmesine karar verilmiş olup sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde olunamadığı" şeklindeki gerekçelerle direnerek, sanığın önceki hükümdeki gibi beraatına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi sebebiyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.03.2019 tarihli ve 10448 sayılı "bozma" istemli tebliğnamesi üzerine 6763 sayılı Kanun ile değişik CMK’nun 307. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesince 28.05.2019 tarih ve 1154-3432 sayı ile Yerel Mahkeme direnme kararı yerinde görülmediğinden dosya Ceza Genel Kuruluna gönderilmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın, 09.11.2004 tarihinde işlediği iddia olunan "uyuşturucu madde ticareti yapma" suçu nedeniyle 5237 sayılı TCK"nın 188/3-4 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle 11.06.2012 tarihli iddianame ile kamu davası açıldığı, 19.07.2012 tarihinde sorgusu yapılan sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece 27.06.2014 tarihinde beraat kararı verildiği, hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yüksek 10. Ceza Dairesince "...sanığın mahkûmiyeti yerine dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle beraatine karar verilmesi" gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, Yerel Mahkemece ilk hükümde direnilerek sanığın beraatine karar verildiği, direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 403. maddesinin 5. fıkrasında uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin olarak 4 yıldan 10 yıla kadar ağır hapis ve uyuşturucu maddenin her gram ve küsuru için elli bin lira ağır para cezası öngörülmüştür. Ceza miktarı dikkate alındığında anılan suç bakımından 765 sayılı TCK’nın 102/3 ve 104/2. maddeleri gereğince asli dava zamanaşımı süresi 10 yıl, kesintili dava zamanaşımı süresi ise 15 yıl olacaktır.
Hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 188. maddesinin 3. fıkrasında uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin olarak 10 yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adli para cezası öngörülmüş olup bu ceza miktarına göre aynı Kanunun 66/1-c ve 67/4. maddeleri gereğince asli zamanaşımı süresi 20 yıl, kesintili zamanaşımı süresi ise 30 yıldır.
Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 tarih ve 655-1823 sayılı kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, Yerel Mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Yine Ceza Genel Kurulunun 26.04.2011 tarih ve 245-72, 10.03.2009 tarih ve 25-58 ile 29.04.2008 tarih ve 79-90 sayılı kararlarında da açıklandığı gibi; dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle sanıklara ceza verilebilme imkanının büsbütün ortadan kalktığı bir durumda, daha ağır yaptırımlar içerdiği ve daha uzun zamanaşımı öngördüğü açıkça belli olan suç nitelendirmesine yönelmek ve sanıklar yönünden lehe sonuç veren kanundan uzaklaşmak mümkün değildir.
Görüldüğü gibi, lehe kanun değerlendirilmesinde karşılaştırmaya konu olan kanunlardan biri uygulandığında dava zamanaşımının gerçekleştiği sonucuna ulaşılıyor ise artık sanık yönünden en lehe uygulama belirlenmiş olduğundan, bu aşamadan sonra lehe kanun araştırmasına veya diğer kanun yönünden suç nitelendirilmesine yönelmek doğru bir uygulama olmayacaktır. Bu nedenle, karşılaştırmaya tâbi kanunlardan biri yönünden dava zamanaşımının gerçekleştiği kesin olarak belirlendiğinde kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 30.06.2015 tarih ve 682-264 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçu için, dava zamanaşımı süresi yönünden lehe olan 765 sayılı TCK’nın 403. maddesinin 5. fıkrasında 4 yıldan 10 yıla kadar ağır hapis ve uyuşturucu maddenin her gram ve küsuru için elli bin lira ağır para cezası öngörülmüş olup 765 sayılı TCK’nın 102/3. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı süresi 10 yıl, 104/2. maddesi göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı süresi ise 15 yıldır.
Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 09.11.2004 tarihinde gerçekleştirdiği iddia edilen eylemle ilgili olarak, sanık hakkında dava zamanaşımını kesen en son işlem 19.07.2012 tarihli sorgusu olup bu tarihten sonra dava zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir neden olmadığı gözetildiğinde, 765 sayılı TCK"nun 102/3 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 15 yıllık kesintili dava zamanaşımı süresi Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce 09.11.2019 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK"nın 102/3, 104/2 ve 5271 sayılı CMK"nın 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2018 tarihli ve 28-493 sayılı direnme kararına konu hükmünün dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince hâlen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık ... hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nın 102/3, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 14.05.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.