22. Hukuk Dairesi 2016/30066 E. , 2016/26071 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA : Taraflar arasındaki, kıdem tazminatı, teşvik primi, maaş, tazminat, ikramiye, fazla mesai, yıllık izin ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalı avukatı tarafından duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 12.04.2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat ... geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi ve eksikliğin giderilmesi için mahkemesine geri çevrilerek, eksiklik giderildikten sonra dosya yeniden Dairemize gelmekle, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiğini, müvekkili ile emsal çalışanlara ödenen ücret ve sağlanan hakların farklı olduğunu, aynı işi yapan emsal işçilere göre müvekkilinin ücretinin düşük olduğunu ileri sürerek, kıdem tazminatı, teşvik primi, unvan dışı çalıştırılmasından kaynaklı ücret, tazminat, ikramiye, mesai, izin fark alacakları ile sosyal haklardan kaynaklanan fark alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Somut olayda, dava dilekçesinde, kıdem tazminatı ve teşvik primi alacakları bakımından ayrı ayrı dava değeri gösterilmiştir. Diğer alacak talepleri bakımından ise, 9.000,00 TL istenilmiş, ancak bu miktarın, her bir alacak kalemine düşen kısmı açıklanmamıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 119/1-(ğ) maddesi uyarınca, dava dilekçesinde açık bir şekilde talep sonucu belirtilmelidir. Bu halde, dava dilekçesinde yazılı 9.000 TL"nin, her bir alacak kalemine düşen kısmının açıklanması için davacı tarafa kesin süre verilmelidir. Mahkemece bu yönde bir işlem yapılmadan davaya devam edilmesi hatalıdır.
3-Davacı işçi, ... 3. Noterliğinin 24.04.2012 tarihli ve 2849 sayılı ihtarnamesi ile, iş sözleşmesini, işyerindeki çalışma koşulları sebebiyle sağlığının bozulması, unvan ve pozisyonu dışında işlerde çalıştırılması, kendisi ile emsal işçiler arasında, ücret ve sağlanan diğer mali haklar açısından farklılık olması ve işverenin eşit işlem borcuna aykırı davranması sebeplerini ileri sürerek feshetmiştir. Mahkemece, davacının başka bir işyerinde çalışmaya başlamak amacıyla iş sözleşmesini feshettiği ve bu feshin haklı sebebe dayanmadığı kabul edilerek, kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğindeki belgelerden, davacının Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 20.04.2012 tarihli oluruyla, ... Adliyesine zabıt katibi olarak atandığı ve bu göreve 27.04.2012 tarihinde başladığı anlaşılmaktadır.
Davacı, haklı fesih sebeplerinin bulunduğunu iddia etmekte olup, detaylı açıklama yaparak iş sözleşmesini yazılı fesih bildirimi ile feshetmiştir. Bu yön nazara alındığında, fesih için haklı sebepleri bulunduğunu iddia eden bir işçinin, muhtemel fesih tarihinden sonraki işsizlik sürecini ve geçim koşullarını nazara alarak, fesihten önce başka bir işe başvurmuş olması ve yeni işe kabul edileceğinin kesinleşmesinden sonra, iş sözleşmesini feshetmesi, kötüniyetli fesih olarak değerlendirilemez. Bu halde, yazılı fesih bildiriminde ileri sürülen sebepler nazara alınarak, feshin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı ve dolayısıyla davacının kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı belirlenmelidir. Aksi yönde kabulle sonuca gidilmesi yerinde değildir.
4-Davacı, davalıya ait işyerinde, öncelikle taşeron firma bünyesinde çalışmaya başladığını, 01.05.2007 tarihinden itibaren ise davalı şirket bünyesine geçirildiğini, işyerinde çalışmaya başladığı tarihten itibaren unvan ve pozisyonu dışında nitelikli işlerde çalıştırıldığını, kendisi ile aynı işi yapan emsal nitelikteki çalışanlar arasında, ücret ve mali haklar açısından farklılık bulunduğunu ileri sürerek, emsal işçilerin ücret ve mali haklarına göre fark işçilik alacağı talebinde bulunmuştur.
Hizmet döküm cetvelinde, davacının 16.11.2005-30.04.2007 tarihleri arasında dava dışı ... işçisi olarak; 01.05.2007 tarihinden fesih tarihine kadar olan sürede ise davalı şirketin işçisi olarak çalışması kayıtlıdır. Davalı ile dava dışı ... arasındaki sözleşmenin, işyerinin temizlik ve benzeri yardımcı işlerine ilişkin düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davalı taraf, davacının dava dışı ... bünyesinde, temizlik elemanı olarak çalıştığını, daha sonra ise iş başvurusunda bulunması üzerine müvekkili bünyesinde farklı bir görevde çalışmaya başladığını, fiilen yürüttüğü göreve uygun ve toplu iş sözleşmesinde düzenlenen ücretin ödendiğini ve mali hakların sağlandığını savunmaktadır.
Mahkemece, uyuşmazlığın hüküm kurmaya yeterli derecede aydınlatılmadan, hüküm tesis edilmesi hatalı olmuştur. Şöyle ki;
Davacının, kayıtlı unvan ve pozisyonundan farklı ve daha nitelikli işlerde çalıştırıldığı, bu doğrultuda emsal işçilerin ücret ve mali haklarının kendisine de ödenmesi gerektiği yönündeki iddiasının değerlendirilmesinde, davacının kayden ... işçisi olarak çalıştığı sürenin ve davalı şirket işçisi olarak çalıştığı sürenin ayrı ayrı değerlendirilmesi gereklidir. Bu bağlamda, taraf tanıklarına, her iki dönem ile ilgili bilgileri ayrı ayrı ve detaylı sorulmalıdır.
Davacının kayden ... işçisi olarak çalıştığı dönem bakımından, asıl işveren alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayalı olup olmadığı meselesi ayrıca tartışılarak değerlendirilmelidir.
Diğer taraftan, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz kaldığı anlaşılmakta olup, uyuşmazlığın çözümünde teknik bilgiye sahip bilirkişilerce inceleme yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Anılan sebeple, mahkemece, üç kişilik bilirkişi kurulu oluşturularak, işyerinde inceleme yapılması suretiyle, davacının fiilen yaptığı işlerin teknik özellikleri belirlenmeli, bu işlerin davacının unvan ve pozisyonuna uygun olup olmadığı, uygun değilse esasen hangi unvan ve pozisyondaki işçilerce yerine getirilmesi gerektiği saptanmalı, iddia ve savunmayı karşılayacak şekilde değerlendirme yapılmalıdır.
Davacının unvan ve pozisyonundan farklı ve daha nitelikli işlerde çalıştırıldığına yönelik iddiasının sabit görülmesi halinde ise, davacıya ödenmesi gereken ücret ve mali hakların belirlenmesinde, davacının toplu iş sözleşmesinden yararlanmaya başladığı tarihten öncesi ve sonrası dönemin ayrı ayrı ele alınması gereklidir. Toplu iş sözleşmesinden yararlandığı dönem bakımından, davacının fiilen yaptığı işe uygun ücret ve mali hakların belirlenmesinde toplu iş sözleşmesi hükümleri nazara alınmalıdır. Toplu iş sözleşmesinden yararlanmadığı dönem bakımından ise, davalının toplu iş sözleşmesinden faydalanmayan emsal işçisi bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve neticeye göre sonuca gidilmelidir.
5-Kabule göre;
Mahkemece, hüküm altına alınan alacaklara, temerrüt ihtarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmiş ise de, faiz başlangıç tarihinin açıkça belirtilmemesi hükmün infazında tereddüte yol açacak nitelikte olup, hatalıdır. Diğer taraftan, temerrüt ihtarnamesinde, ücret farkı alacağı hakkında miktar belirtilmiş olduğundan, ücret farkı alacağı yönünden temerrüt, ihtarnamede yazılı miktarla sınırlı olarak gerçekleşmiştir. Mahkemece, bu yönün gözardı edilmesi de hatalı olmuştur.
Hüküm sonucunun “9” numaralı bendinde, davacının yaptığı toplam yargılama giderinin 1.231,70 TL tutarında olduğu belirtilmiş olmasına rağmen, aynı bendin son cümlesinde çelişkili şekilde, 1.761,02 TL yargılama giderinin davacıya ödenmesine hükmedilmesi yerinde değildir.
Yukarıda yazılı sebeplerden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesnie, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.