16. Hukuk Dairesi 2014/6918 E. , 2014/4764 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2012
NUMARASI : 2008/678-2012/125
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı Hazine vekili; K. Köyü 1185 (213) nolu kök kadastro parselinin, davalı S.. B..nin 37 nolu düzenleme bölgesinde yaptığı imar uygulaması kapsamında kaldığını ve daha sonra da davalı Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından imar düzenlemesine tabi tutularak çok sayıda imar parselinin oluşturulduğunu; anılan imar uygulamalarından önce Hazine adına kayıtlı 1185 sayılı kök parselin kadastro sınırları içerisine de şuyulandırmalar sonucunda yol ve park alanı ile Kabasakal Köyü 5654 ada 6 ve 8, 5668 ada 11, 12 ve 13 sayılı imar parsellerinin meydana getirildiğini, ancak gerek S.. B..nce yapılan 37 nolu imar düzenlemesinin ve gerekse aynı bölgede Adana Büyükşehir Belediyesince yapılan imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiklerini ileri sürerek; 1185 sayılı parsele geri dönüşümü teminen tapu iptali ve Hazine adına tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “davanın reddine” karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastral parselin ihyası suretiyle tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Hemen belirtilmelidir ki; davalılardan “M.. P..’a” çıkan dava dilekçesini içerir ve duruşma gününü bildirir tebligat “aynı konutta birlikte oğlu H.. P..oğlu” imzasıyla tebliğ edilmiş, gerekçeli karar ve davacı Hazine vekilinin temyiz dilekçesi tebligatı ise “M.. P..oğlu” tarafından “dosyayla ilgisi bulunmadığı” belirtilerek iade edilmiş olup; bazı “Polat” soyadlı davalılara da, farklı adrese çıkan tebligatların “kardeşi M.. P..” imzasına tebliğ edildikleri de gözetilerek, öncelikle taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığının üzerinde durulması gerektiği açıktır. Bilindiği üzere, taraf teşkili dava koşullarından olup, bu koşul sağlanmadan davanın esasına girilerek sonuçlandırılması usulen mümkün değildir. Öte yandan kabule göre de; mahkemece, “sicil kaydının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kaydın dayanaksız hale geldiği ve yolsuz tescil durumuna düştüğü; ancak imar uygulamasından önce davaya konu taşınmazın tescil harici bırakılan yerlerden olup, kök parselin davacı adına kayıtlı bulunmadığı; bu durumda davacının yolsuz tescil nedeniyle eski hale getirme talebinde hukuki yararının mevcut olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, bu gerekçenin doğru olduğu söylenemeyeceği gibi, hükme yeterli ve elverişli bir araştırma ve inceleme yapılmaksızın karar verilmiş olması da isabetsizdir. Zira; dosya içeriği ve toplanan delillerden; ihyası talep edilen taşınmazın tescil bildirim beyannamesinde Hazine adına sicil oluşturulması öngörüldüğü halde, sehven S.. B.. adına tescil edildiği ve S.. B.. tarafından başka birçok parselle birlikte 37 nolu imar düzenlemesine tabi tutulduğu, bu imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiği ve bilahare aynı bölgede Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan ikinci imar düzenlemesinin de idari yargı yerinde iptal edilerek, idari yargı kararlarının kesinleştiği, dava konusu yerin yargılama sırasında yeni kurulan Çukurova Belediyesi sınırları içinde kalması üzerine anılan Belediyenin de davaya dahil edildiği anlaşılmakta olup; davaya konu 1185 sayılı kök parselin S.. B.. adına oluşan sicil kaydının TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil niteliğinde olduğu gözetilmeksizin ve mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi heyeti raporunda, 1. sayfada çekişmeli taşınmazın “kapanan yollardan ihdas edildiği”, 2. sayfada ise “tescil harici taşlık alandan ihdas edildiği” belirtilmiş olmakla anılan çelişki giderilmeksizin yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Ayrıca yine kabule göre; taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğuna göre, hüküm altına alınması gereken vekalet ücretinin maktu olması gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir. Hal böyle olunca, öncelikle davalı M.. P..’ın usulüne uygun olarak davadan ve duruşma gününden haberdar edilip edilmediğinin M.. P.. ve (tebligatı iade eden) M.. P..oğlu’nun yerleşim yerlerini gösterir nüfus kayıtları da temin edilmek suretiyle araştırılıp, denetlenmesi, usulüne uygun tebliğ yok ise, öncelikle taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, araştırma ve soruşturmanın noksansız tamamlanması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle işin esası bakımından bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 18.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.