
Esas No: 2019/134
Karar No: 2020/189
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/134 Esas 2020/189 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 514-248
Konut dokunulmazlığının ihlali suçuna teşebbüs ve cinsel taciz suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanık ...’ın beraatine ilişkin Zonguldak 2. Asliye Ceza Mahkemesince 22.11.2012 tarih ve 283-566 sayı ile verilen hükümlerin katılan ... vekili ile katılan ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 03.11.2015 tarih ve 6260-10109 sayı ile;
"Mağdurenin aşamalarda değişmeyen ısrarlı ve samimi beyanları, sanığa yönelik isnatta bulunması için bir neden olmaması, tanık ... ve ..."in ifadelerinde katılanın korktuğunun belli olduğunu ifade etmeleri, olayın gece sayılan zaman diliminde gerçekleşmesi ve katılanın o sırada 8 aylık bebeği ile evde yanlız olması sebebiyle olayı doğrudan gören bir tanığın olamayabileceği gözetilerek, dosya içeriğine göre sanığın konut dokunulmazlığını ihlal ve cinsel taciz suçlarından mahkûmiyeti yerine beraatine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Zonguldak 2. Asliye Ceza Mahkemesi ise 14.04.2016 tarih ve 514-248 sayı ile;
"Mahkememizce yapılan yargılama süreci ve değerlendirmede; sanığın suçlamaları reddedişi, katılanların ve tanıkların müsnet eylemleri somutlaştıramayan anlatımları karşısında katılan ..." in beyanlarının soyut kaldığı, bu şekilde sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair mahkûmiyetine yeter her türlü şüpheden uzak, somut ve inandırıcı delil elde edilemediğinden; sanık hakkında mahkememizde oluşan şüphe evrensel hukuk ilkeleri gereğince sanık lehine yorumlamak gerekmiştir. Sadece mağdurun beyanının cinsel saldırı suçunun varlığının kabul edilmemesi gerektiği; böyle bir iddiada ispat yükünün iddia eden makama ait olacağı, masumiyet karinesinin ve şüpheden sanık yararlanır ilkesinin mutlak suretle sanık yararına kullanılması gerektiği" gerekçesiyle bozma kararına direnerek sanık hakkında önceden olduğu gibi beraat kararı vermiştir.
Bu hükümlerin de katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.07.2016 tarihli ve 255324 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gelen dosya 14.12.2016 tarih ve 1178-1742 sayı ile 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye iade edilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 11.02.2019 tarih ve 544-2731 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık;
1- Sanığa atılı cinsel taciz ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarının sabit olup olmadığının,
2- Konut dokunulmazlığının ihlali suçunun sabit olduğunun kabulü hâlinde CMK’nın 253. maddesinin 3. fıkrasında 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle yapılan değişiklik gözetilerek katılan ... açısından uzlaşma hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediğinin,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
13.05.2012 tarihli olay yeri tespit tutanağına göre; aynı gün saat 05.00 sıralarında jandarma komutanlığına müracaatta bulunan katılan ...’in, evde kayınpederi ve kayınvalidesi olmadığı sırada sanık ...’ın gelerek evinin kapısını açmaya çalıştığını, kendisi ile konuşmak ve eve girmek istediğini aktarması üzerine olayla ilgili araştırma yapmak üzere görevlilerce Kargalar Köyü"ne gidildiği, suça konu evin giriş kapısının ahşaptan mamul ve kahverengi olduğu, kapının üzerinde herhangi bir darbe, kırılmış yer veya zorlama ile meydana gelebilecek bir izin olmadığı, evin alt katında bulunan giriş kapısının demirden olduğu, bu kapı üzerinde de herhangi bir iz ve emare bulunmadığı, olay yerinde başkaca herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı,
Anlaşılmıştır.
Katılan ... soruşturma aşamasında; bir buçuk yıldır evli olduğunu, eşinin İstanbul ilinde çalışması nedeniyle sekiz aylık çocuğu, kayınvalidesi ve kayınpederi ile birlikte yaşadıklarını, olay günü saat 01.30 sıralarında evde uyumaktayken kayıpederi olan tanık ...’in rahatsızlanması nedeniyle hastaneye götürülmesi için amcasının oğlu olan tanık ...’e haber verdiklerini, kayınvalidesi, kayınpederi ve tanık ...’in birlikte hastaneye gittiklerini, evde yalnız kalacağı için kayınvalidesinin "Ne olur ne olmaz" diye kapıyı üzerine kilitlediğini, saat 02.30 sıralarında kapı zilinin çaldığını, çocuğunun zil sesine uyandığını, kapıya doğru yönelip "Kim o?" diye seslendiğini, ancak cevap veren olmadığını, balkona çıkıp dışarı baktığında eniştesi olan sanığı evin karşısında gördüğünü, dışarda sokak lambası yandığı için açık şekilde kendisini tanıyabildiğini, sanığa "Dışarıda birisi mi var enişte? Az önce bizim zil çaldı." dediğini, sanığın etrafa bakarak "Kimse yok." diye cevap verdiğini, balkondan ayrılıp salona girdiğini, bu sırada zilin tekrar çaldığını, kapıya varıp yeniden "Kim o?" şeklinde seslendiğini, yine cevap veren olmadığını, evin kapısının tahtadan olduğunu ve aralardaki boşluktan dikkatli bakıldığında arkasının görülebildiğini, boşluklardan baktığında erkeğe benzeyen birini gördüğünü, çocuğunun yanına dönmek istediğini, salona geldiğinde kapının yine çaldığını ve kapıyı bir kişinin açmaya çalıştığını, sanığın kendisine hitaben "Aç kapıyı ..., benim, senle konuşacaklarım var." dediğini, kendisinin sanığa kapının kilitli olduğunu, ne maksatla konuşmak istediğini sorduğunu, bunun üzerine sanığın alt kata gelmesini söylediğini, oturdukları evin iki katlı olduğunu, alt katta dış kapı olarak tahta kapı, ardında ise demir kapı bulunduğunu, sanığa tekrar ne istediğini sorduğunu, bu kez sanığın "Seninle konuşacaklarım var, hastayım sana ...." dediğini, sanığın bir yandan da kapıyı açmaya çalıştığını, hemen telefon ile amcasının eşi olan tanık ...’i arayarak durumu anlattığını, fakat rahatsız olduğu için kendisinin gelemeyip gelini olan tanık ...’yi gönderdiğini, on dakika sonra tanık ...’nin geldiğini, tanık ... gelince alt katta bulunan kapıyı açarak kendisini içeri alıp kapıyı yeniden kilitlediğini, durumu ona anlattığını, dışarıda kimse olup olmadığını sorduğunu, tanık ...’nin kimse olmadığını söylediğini, sanıkla bir samimiyetinin bulunmadığını, aralarında daha önce herhangi bir şey olmadığını, eşinin İstanbul’da olmasını fırsat bilerek sanığın tacizde bulunduğunu,
Kovuşturma aşamasında ise; sanığın kapının kolunu çevirerek açmaya çalıştığını, sanığın eşinin halası olduğunu ve kesinlikle olay sırasında kapıda olmadığını,
Katılan ... soruşturma aşamasında; katılan ...’ın gelini olduğunu, oğlunun İstanbul’da çalışması nedeniyle katılan ... ile sekiz aylık torununun kendileriyle birlikte kaldığını, olay gecesi rahatsızlanması nedeniyle tanık ...’i çağırıp birlikte hastaneye gittiklerini, eşi olan tanık Meryem’in giderken kapıyı katılan ...’ın üzerine kilitlediğini, gece 03.00 sıralarında hastaneden döndükten sonra katılan ...’dan öğrendiğine göre kendileri yokken eve gelen sanığın katılan ...’ı rahatsız ettiği ve katılan ...’ın tanık ...’ya durumu haber verdiği, kapıda kırılma ya da herhangi bir zorlama görmediğini, yaşanan bu taciz olayından dolayı şikâyetçi olduğunu, uzlaşmak istemediğini,
Kovuşturma aşamasında ise; hastaneden eve döndüklerinde katılan ...’ı evde baygın hâlde bulduklarını ve olayı ondan dinlediklerini,
Tanık ... soruşturma aşamasında; olay günü gece saat 02.30 sıralarında kayınvalidesinin kendisini uykudan uyandırdığını, yan tarafta komşuları ve aynı zamanda akrabaları olan katılan ...’ın evde yalnız olduğunu, biri tarafından rahatsız edildiğini, yanına giderek durumunu öğrenmesini söylediğini, bunun üzerine kayınpederi olan tanık Celal ile beraber yola çıktıklarını, yolun yarısına kadar onun refakat ettiğini, katılanın evine geldiğinde kapıyı çaldığını, kim o diye seslendiğini, kendisini tanıttıktan sonra kapıyı açıp içeri aldığını, içeri girdiğinde katılanın çok korkmuş olduğunu gördüğünü, travma geçirdiğini farkettiğini, sanık ...’ın eve gelerek kendisine uygunsuz şeyler söylemeye çalışıp ilanı aşk ettiğini söylediğini, katılanın bunları söylerken bir yandan da ağladığını, onu sakinleştirmeye çalıştığını, katılanın kayınpederi ile kayınvalidesinin hastaneye gittiklerini ve dönüş yolunda oldularını bildiğini, bu yüzden kimseyi aramadığını, bir süre sonra katılanın kayınvalidesi ile kayınpederinin geldiklerini, ortada gerçekten bir şey olmasa katılanın bu kadar korkacağını düşünmediğini, katılanı yakından tanıdığı için bunu iyi bildiğini,
Kovuşturma aşamasında; olayı katılan ...’dan dinlediğini, sanığın cinsel taciz amaçlı yaptığı bir hareket ve söz söylediğini duymadığını, önceki ifadesi okunarak çelişki nedeni ile sorulduğunda ise; önceki beyanının doğru olduğunu, katılanın kendisine sanığın ilanı aşk ettiğini ve uygunsuz şeyler söylediğini anlattığını,
Tanık ... aşamalarda; amcası olan katılan ...’ı olay gecesi hastaneye götürdüğünü, hastaneden döndüklerinde katılanların evinde eşi olan tanık ...’yi gördüğünü, ne olduğunu sorduklarında katılan ...’ın, sanık ...’ın eve gelip, kendisinden hoşlandığını söyleyerek içeri girmeye çalıştığını, tanık ...’ya durumu haber verdiğini, onun da tanık ...’yi gönderdiğini anlattığını, olaydan dolayı katılan ...’ın çok korkmuş ve üzülmüş olduğunu yüzünden anlayabildiklerini, katılanın ağlamakta olduğunu, tanık ...’nin katılan ...’ı sürekli teselli etmeye çalıştığını, bu arada amcası ile birlikte kapıyı kontrol ettiklerini, kapıda bir iz, kırılma ve çatlama görmediklerini, tahminine göre sanığın kapıyı itekleyerek açmaya çalıştığını, tanık ...’nin eve gelirken dışarda kimseyi görmediğini, söylediğini, ortada gerçekten böyle bir şey olmasa katılan ...’ın bu kadar korkmayacağını, katılan ...’ın, eşi yanında olmadığı için daha önceden de yalnız kaldığını bildiğini,
Tanık ... kovuşturma aşamasında; katılan ...’ın gece 02.00-02.30 civarında telefon açarak "Ben çok korkuyorum, benim yanıma gel." dediğini, neden korktuğunu sorduğunda katılanın "Korkuyorum, gel." diye söylediğini, sebebini belirtmediğini, ayağı rahatsız olduğu için kendisinin gidemediğini, gelini olan tanık ...’yi yolladığını, ertesi gün sorması üzerine katılan ...’ın olayları anlattığını, sanıkla ilgili bir şey söylemediğini, tanık ...’nin de olay günü sabaha karşı eve geldiğini, katılan ..."ın tanık ..."ye "Evime zilime bastılar." gibi şeyler söylediğini öğrendiğini,
Tanık ... kovuşturma aşamasında; sanığın eşi olduğunu, gece 01.30-02.00 sıralarında sanığın eve gelmesi üzerine kapıya çıktığını, sanıkla beraber evin içerisine girdiklerini, eve dönene kadar eşinin nerede olduğunu bilmediğini, katılan tarafla evlerinin karşı karşıya olduğunu, böyle bir şey olsaydı bileceğini, garaj kapısının sesini duyunca kapıya çıktığını, sanığın telefon açması nedeniyle geleceğini bildiğini,
Beyan etmişledir.
Sanık ... soruşturma aşamasında; köy dışında bulunan arazisinde olay günü saatini bilmediği bir zaman diliminde dolaştığını, birkaç bira içtikten sonra eve döndüğünü, katılan ...’ın, kayınbiraderinin gelini olduğunu, evlerinin yan yana bulunduğunu, kendisi eve girerken katılan ...’ın balkona çıkarak "Enişte zile basıldı, kayınbabam hastaneye gitti, çevrede kimse var mı?" diye sorduğunu, kendisinin de etrafa bakarak kimse olmadığını söyleyip evine girdiğini,
Kovuşturma aşamasında ise; olay günü saat 01.00-02.00 sularında eve geldiğini, aracını park ettiğini, eve çıkmadan önce katılan ...’ı balkonda gördüğünü, kendisine hitaben "Zile basar gibi oldular." dediğini, kendisinin ise etrafta kimse olmadığını söyleyerek eve girdiğini, bu sırada eşi olan tanık Yaşariye’nin kapının önünde olduğunu,
Savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Sanığa atılı cinsel taciz ve konut dokunulmazlığının ihlâli suçlarının sabit olup olmadığı;
Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan ...’ın, eşinin başka bir ilde çalışması sebebiyle kayınpederi olan katılan ... ve kayınvalidesi ile köyde birlikte yaşadığı, sanığın beyanına göre katılan ..."ın kayınbiraderi olduğu, tarafların evlerinin birbirine yakın mesafede bulunduğu, olay günü gece saat 01.30 sıralarında katılan ...’ın rahatsızlanması nedeniyle katılan ...’ın yeğeni olan tanık ...’e haber vererek katılanı hastaneye götürmesini istedikleri, tanık...ile katılan ... ve eşinin birlikte hastaneye gitmeleri üzerine katılan ...’ın evde sekiz aylık çocuğuyla yalnız kaldığı, katılan ...’ın beyanına göre; bir süre sonra kapı zilinin çaldığı, "Kim o?" diye seslenmesine rağmen cevap veren olmadığı, evin balkonuna çıkıp dışarıya baktığında sokak lambasının da yardımıyla sanık ...’ı net bir şekilde gördüğü, sanığa kapı zilinin çaldığını, dışarda kimse olup olmadığını sorduğu, sanığın etrafa bakarak "Kimse yok." diye cevap verdiği, katılanın balkondan ayrılıp salona girdiği sırada zilin tekrar çaldığı, kapıya giderek yine "Kim o?" şeklinde seslendiği ancak yine cevap veren olmadığı, salona döndüğünde kapının yine çaldığı ve bir kişinin kapıyı açmaya çalıştığı, bu sırada sanığın katılana hitaben "Aç kapıyı ..., benim, senle konuşacaklarım var." dediği, katılanın sanığa kapının kilitli olduğunu söyleyerek ne maksatla konuşmak istediğini sorduğu, bunun üzerine sanığın alt kata gelmesini söylediği, katılanın sanığa tekrar ne istediğini sorduğu, bu kez sanığın "Seninle konuşacaklarım var, hastayım sana ...." dediği, sanığın bir yandan da kapıyı açmaya çalıştığı, katılanın hemen telefon ile amcasının hanımı olan tanık ...’i arayarak durumu anlattığı, bu tanığın rahatsız olması sebebiyle kendisinin gelemediği ancak gelini olan tanık ...’yi gönderdiği, yaklaşık on dakika sonra gelen tanık ...’ye kapıyı açarak içeri alan katılan ...’ın kapıyı yeniden kilitlediği, durumu tanığa anlattığı ve dışarda kimse olup olmadığını sorduğu, tanık ...’nin kimse olmadığını söylediği;
Katılan ...’ın, geceleyin rahatsızlanması nedeniyle eşi ve tanık...ile beraber hastaneye gittiklerini, döndüklerinde evde yalnız kalan ...’ın sanık tarafından rahatsız edildiğini, çok korkan katılan ...’ın tanık ...’ya durumu haber verdiğini öğrendiğini; tanık ...’nın, katılan ...’ın telefonla kendisini arayarak korktuğunu söyleyip yanına gelmesini istediğini, ancak kendisi gidemediği için tanık ...’yi katılanın yanına gönderdiğini, ertesi gün olayı öğrendiğini; tanık ...’nin, gece 02.30 sıralarında kayınvalidesi tanık ...’nın söylemesi üzerine katılan ...’ın evine gittiğinde katılanı korkmuş ve ağlamaklı vaziyette bulduğunu, sanığın kendisine ilanı aşk ettiğini; tanık ...’in, hastaneden geldikten sonra gördüğü katılanın ağladığını ve çok korkmuş olduğunu gördüğünü, katılan ...’ın söylediğine göre sanığın katılan ...’a kendisinden hoşlandığını söyleyerek içeri girmeye çalıştığını; tanık Yaşariye’nin ise sanık olan eşinin eve dönene kadar nerde olduğunu bilmediğini, garaj kapısının sesini duyunca kapıya çıktığını,
İfade ettiklerinin anlaşıldığı olayda;
Aşamalarda istikrarlı bir şekilde beyanda bulunan katılan ...’ın sanığa suç isnadında bulunması için dosya kapsamına yansıyan bir neden olmaması, tanıklar ..., ... ve ... ile katılan ...’ın her ne kadar görgüye dayalı bir bilgileri olmasa da katılan ...’ın anlatımlarını destekleyen ve olay örgüsü içinde tutarlılık gösteren beyanlarına itibar edilmemesini gerektirecek bir sebebin bulunmaması, olayın cereyan ediş şekli, meydana geldiği yer ve zaman dilimi, katılanda oluşturduğu heyecan ve korku gözetildiğinde başka türlü somut bir delil elde edilmesinin beklenemeyişi ve tanık Yaşariye’nin yalnızca sanık olan eşinin kendi evlerine gelişine ilişkin bilgisinin olması hususları karşısında, sanığın gece vakti katılanlara karşı konut dokunulmazlığını ihlal ve katılan ...’a karşı cinsel taciz eylemlerinin sabit olduğu kabul edilmelidir.
Bu noktada konut dokunulmazlığının ihlali suçu bakımından sanığın eyleminin tamamlanmış mı olduğunun yoksa teşebbüs aşamasında mı kaldığının tespitine yönelik olarak suça konu evin suç tarihindeki durumunun mahkemece kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Zira ne olay yeri tespit tutanağından ne de aşamalardaki savunma ve anlatımlardan evin fiziki durumu tam olarak belirlenememekte, sadece sanığın suça konu evin giriş kapısını zorlayarak açmaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla evin girişinin herkesin gelip geçebileceği bir yol üstünde olması, giriş kapısının doğrudan dış dünyaya açılması hâlinde eylem teşebbüs boyutunda kalacak, ancak evin eklenti niteliğindeki bir bahçe ya da avlu içerisinde olması veya evin girişine yine eklentisi niteliğindeki merdiven, sahanlık yahut veranda gibi yapılar üzerinden ulaşılabildiğinin anlaşılması hâlinde suçun tamamlanmış olduğunun kabulü gerekecektir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin, sanığın üzerine atılı suçların sabit olduğu gözetilmeden beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
2- Konut dokunulmazlığının ihlali suçunun sabit olduğunun kabulü hâlinde CMK’nın 253. maddesinin 3. fıkrasında 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle yapılan değişiklik gözetilerek katılan ... açısından uzlaşma hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediği;
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 17.09.1987 tarihli 410. toplantısında alınan Ceza Adaletinin Sadeleştirilmesi Hakkında Üye Devletlere Yönelik 18 Sayılı Tavsiye Kararında;
"Ceza adaletinin işleyişini hızlandırma ve sadeleştirme işleminde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özellikle 5. ve 6. maddelerinde öngörülen şartların dikkate alınması gerektiği göz önüne alınarak; Mahkemelere intikal eden ceza davalarının kabarıklığı ve özellikle hafif cezaları gerektirenler ile ceza yargılamasındaki uzunluğun neden olduğu sıkıntılara bakılarak...yetkili makamlarca ceza işlerinde savcılık ve mahkeme dışı anlaşmalar sağlanması, bu tür ihtilafların uzlaşma yolu ile halledilmesinin tavsiye edilmesi" kabul edilmiştir.
Benzer düşünce ve ihtiyaçlar sonucu Türk Ceza Hukuku Sistemine dâhil edilen ve 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesiyle yapılan değişikliğe kadar "uzlaşma" başlığı altında düzenlenen uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin 8. fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir." hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 2. maddesiyle, TCK"nın 73. maddesinin başlığında yer alan "uzlaşma" ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin 8. fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK"nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir.
Yapılan bu düzenlemeye göre uzlaştırmanın bir ceza muhakemesi kurumu olduğu açık ise de birey ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiği tartışmasızdır.
CMK"nın 5560 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinde uzlaşmanın kapsamı;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
4. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
5. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239)
suçları.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez." şeklinde belirlenmiş iken, 09.07.2009 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun"un 8. maddesiyle CMK"nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasına "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" cümlesi eklenmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. Hırsızlık (madde 141),
6. Dolandırıcılık (madde 157),
7. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
8. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz..." şeklindeki düzenlemeyle kapsamı genişletilmiş,
24.10.2019 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun"un 26. maddesi ile yapılan değişiklerle;
"(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (madde 117, birinci fıkra; madde 119, birinci fıkra (c) bendi),
6. Hırsızlık (madde 141),
7. Güveni kötüye kullanma (madde 155),
8. Dolandırıcılık (madde 157),
9. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (madde 165),
10. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
11. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz..." şeklinde madde mevcut hâlini almıştır.
Görüldüğü gibi, 6763 sayılı Kanun ile uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dâhil edilmiştir.
7188 sayılı Kanun"la ise uzlaştırma kapsamına giren suçların sayısı bir kez daha artırılarak, TCK’nın 155. maddesindeki güveni kötüye kullanma, aynı Kanun’un 165. maddesindeki suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu ve 117. maddesinin ilk fıkrasındaki iş ve çalışma hürriyetini ihlal suçu ile bu suçun birden fazla kişiyle birlikte işlenmesi nitelikli hâline ilişkin 119. maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsam içerisine alınmıştır. Öte yandan bu düzenleme ile CMK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasındaki "birlikte" ibaresinden sonra gelmek üzere "aynı mağdura karşı" ibaresi eklenmiş, böylece fail tarafından uzlaştırma kapsamına giren bir suçun bu kapsama girmeyen başka bir suçla beraber farklı mağdura karşı işlenmesi durumunda tarafların uzlaşabilmesinin önünde engel kalmamıştır.
Bu husus Kanun’un gerekçesinde "Maddenin üçüncü fıkrasında öngörülen değişiklikle, uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte ‘aynı mağdura karşı’ işlenmiş olması hâlinde uzlaştırma hükümlerinin uygulanmayacağı kabul edilmektedir. Böylelikle farklı mağdurlara karşı işlenen suçlar bakımından bu kısıtlama kaldırılmakta ve uzlaştırma kapsamında olması halinde diğer mağdurların şüpheliyle uzlaşabilmelerine imkân tanınmaktadır." biçiminde açıklanmıştır.
Diğer taraftan 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren CMK’nın "Mahkeme tarafından uzlaştırma" başlıklı 254. maddesi;
"(1) Kamu davasının açılması halinde, uzlaşmaya tâbi bir suç söz konusu ise, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen usule göre, mahkeme tarafından da yapılır.
(2) Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde davanın düşmesine karar verilir." şeklinde iken,
19.12.2006 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 25. maddesi ile;
"(1) Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre, mahkeme tarafından yapılır.
(2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır." biçiminde değiştirilmiş,
02.12.2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 35. maddesi ile CMK"nın 254. maddesinin birinci fıkrası;
"Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler göz önüne alındığında, uzlaştırma gerek 5560 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önce, gerekse 5560 ve 6763 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler sonrası asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem ise de her ne suretle olursa olsun uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde kovuşturma aşamasında da uzlaştırmanın mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması hâlinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
Ceza hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren bir kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenen suçlara tatbik edilebilmesi, ancak lehe sonuçlar doğurması durumunda mümkündür. Önceki ve sonraki kanunlara göre hükmedilecek cezalar ve güvenlik tedbirleri aynı ise, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren kanunun uygulanmasına imkân bulunmamaktadır.
TCK"nın "zaman bakımından uygulama" başlıklı 7. maddesi, 765 sayılı Kanun"un 2. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup, her iki maddede de ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, "failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması", "geçmişe etkili uygulama" veya "geçmişe yürürlük" ilkesine de yer verilmiştir.
Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, katılanların birlikte yaşadığı eve, katılan ...’ın bulunmadığı gece vakti sayılan bir zaman diliminde gelerek içeri girmeye çalıştığı ve katılan ...’a karşı sözle cinsel taciz eyleminde bulunduğu olayda, her iki katılana karşı gerçekleştirilen ve uzlaştırma kapsamında bulunan konut dokunulmazlığının ihlali suçunun uzlaştırma kapsamına girmeyen cinsel dokunulmazlığa karşı bir suçla "birlikte" işlenmesi nedeniyle suç ve karar tarihi itibarıyla uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, ancak direnme kararından sonra yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanun"un 26. maddesi ile CMK’nın 253. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamı değiştirilerek uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte "aynı mağdura" karşı işlenmiş olması şartı getirildiğinden, birlikte işlenen ancak farklı mağdurlara karşı gerçekleştirilen suçlar bakımından taraflar arasında uzlaştırma yapılmasına engel kalmamış olup bir an için sanığın katılan ...’a karşı gerçekleştirdiği konut dokunulmazlığının ihlali suçu yönünden CMK"nın 253 ve 254. maddelerinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği düşünülebilir ise de somut olay bağlamındaki konut dokunulmazlığının ihlali suçu her iki katılana karşı tek bir eylemle gerçekleştirilmiş ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanma imkânının bulunmadığı tek bir suç niteliğinde olup ortada katılanlara karşı ayrı ayrı gerçekleştirilmiş bir suçtan bahsedilememesi, anılan suçun katılan ...’a karşı uzlaştırmaya tabi olmayan cinsel taciz suçuyla birlikte işlenmesi ve uzlaştırmanın birey ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirme niteliği gözetildiğinde katılan ... ile sanık arasında uzlaştırma sağlansa bile bu durumun kamu davasının devamına bir etkisi olmayacağından uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasına gerek bulunmamaktadır.
Bu itibarla CMK’nın 253. maddesinin 3. fıkrasında 7188 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle yapılan değişiklik dikkate alınarak sanığın katılan ...’a yönelik eylemi açısından uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının gerekmediği kabul edilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Zonguldak 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.04.2016 tarihli ve 514-248 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın üzerine atılı suçların sabit olduğu gözetilmeden beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.05.2020 tarihinde yapılan müzakerede her iki uyuşmazlık bakımından oy birliğiyle karar verildi.