8. Hukuk Dairesi 2010/2972 E. , 2011/378 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Tokat 1.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 18.03.2010 gün ve 120/58 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edilen 4129 ve 4130 sayılı parsellerin vekil edeninin eşi ...’dan kaldığını, ölümünden sonra yapılan paylaşım sonucu vekil edenine düştüğünü, aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla vekil edeni tarafından kullanıldığını belirtmiş, birleştirilen Tokat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin birleştirilen 2006/104 Esas sayılı dosyasına ait dava dilekçesiyle de aynı biçimde 4304 sayılı parselin vekil edeninin eşinden davacıya kaldığını ve açıklandığı biçimde kullanıldığını belirterek Hazine adına kayıtlı 4129, 4130 ve 4304 sayılı parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tescilini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, uyuşmazlık konusu taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinmelerinin mümkün bulunmadığını ve sedde yapımı için DSİ’ye tahsis edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, 4130 ve 4304 sayılı parsellere ilişkin davanın kabulüne, anılan parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 4129 sayılı parsel bakımından ise, mülkiyetin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal, eklemeli zilyetlik ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. 4129 ve 4130 sayılı parseller ile 4304 sayılı parsel 2002 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 1955 – 1959 yılları arasında yapılan tapulama sırasında Yeşilırmak yatağı olması nedeniyle tescil harici bırakılan yerlerden olduğunu, Yeşilırmak havzası üzerine Almus barajının yapılması üzerine taşınmazların ortaya çıktığını ve ırmak metrukatı olarak nitelendirilmesi gereken yerlerden olduğunu gerekçe göstermek suretiyle Hazine adına tespit ve tescilinin yapıldığı anlaşılmıştır. Tokat Kadastro Müdürlüğünün 23.1.2007 tarih 200.02/244 sayılı karşılık yazılarında; taşınmazların 1955 – 1956 yıllarında yapılan kadastro çalışmaları sırasında Yeşilırmak yatağı olarak tescil harici bırakıldığı ve 2002 yılında yapılan kadastro çalışmalarında ise, Maliye Hazinesi adına tespit ve tescillerine karar verildiği açıklanmıştır. DSİ Genel Müdürlüğü 7. Bölge Müdürlüğünün 29.12.2006 gün ve 2822 sayılı karşılık yazılarında ise, 4130 sayılı parselin Yeşilırmak sedde projesinin dışında kaldığı, 4129 nolu parselin ise sedde projesinin içerisinde olduğu açıklanmış ve taşınmazların bulunduğu yerde ıslah çalışmalarının yapılmadığı bildirilmiştir. Keşifte dinlenen uzman bilirkişi jeoloji mühendisi ..., 4129 sayılı parselin sedde içinde kaldığını bildirmiş, aynı keşifte dinlenen uzman bilirkişi ziraat mühendisi ... ise, 4129 sayılı parselin yeni tesis edilen Yeşilırmak yatağı içerisinde kaldığını, bu nedenle eski hali ve zilyetlikle ilgili herhangi bir gözlem ve inceleme yapılmadığını beyan etmiştir. Uzman bilirkişi jeoloji mühendisi ve ziraat mühendisinin 4129 sayılı parselle ilgili bilgileriyle dosya arasında bulunan diğer bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde 4129 sayılı parselin hali hazırda ırmak yatağı içinde kalan yerlerden olduğu, aynı zamanda tasarlanan sedde projesi içinde yer aldığı, nitelik itibariyle zilyetlikle kazanmaya elverişli yerlerden olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı, TMK. nun 715 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/C maddesinde açıklanan tapuya kaydedilmesi olanaklı yerlerden olmayan ve özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte de bulunmayan bir yer olarak kabul edilmesi gerekir. O halde 4129 sayılı parsel TMK. nun 999. maddesi gereğince tapuya tescili olanaklı bir yer olmadığından bu parselle ilgili davanın reddine karar verilmesi gerekirken mülkiyetin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı Hazine vekilinin 4130 ve 4304 sayılı parsellere ilişkin temyiz itirazlarına gelince; uyuşmazlık konusu her iki taşınmazın davacının eşi ...’dan kaldığı ve keşif tutanağı kapsamına göre adı geçenin 7 – 8 yıl önce öldüğü anlaşılmaktadır. 4721 sayılı TMK. nun 701 ve 702. maddeleri gereğince ...’ın terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Ne var ki, İzzet’in ölümünden sonra mirasçılar arasında yapılan paylaşım sonucu dava konusu parsellerin davacıya düştüğü dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Muris İzzet’in ölüm ve terekenin taksimi tarihinden itibaren davacının taşınmazlar üzerinde bağımsız 20 yıllık kazanmayı sağlayan zilyetlik süresi bulunmadığından 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince davacı dışında muris ve diğer dava dışı mirasçılar bakımından miktar araştırmasının yapılması zorunludur. Bu bakımdan murise ait veraset belgesinin veya ölümlü nüfus aile kayıt tablosunun temin edilmesi için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, veraset belgesi veya ölümlü nüfus aile kayıt tablosu dosyaya sunulduğunda, muris ve varsa dava dışı diğer mirasçılar yönünden belgesizden taşınmaz edinip edinmediklerinin Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğü ile zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ilişkin kadastro tutanak ve ekleri ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı olarak açılmış tescil dosyalarının ise bulundukları mahkemelerden getirtilerek dosya arasına konulması, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde açıklanan sınırlamalar yönünden gözönünde tutulması, bundan ayrı Hazine savunmasında dava konusu taşınmazların sedde yapılması için DSİ’ye tahsis edildiğini bildirdiğinden varsa tahsise ilişkin belgelerin ve kararların gönderilmesi için ilgili Milli Emlak Müdürlüğünden durumun sorulup açıklığa kavuşturulması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.