19. Hukuk Dairesi 2016/14044 E. , 2018/999 K.
"İçtihat Metni"Davacı ... Petrol Turizm İnş. San. ve Tic. A.Ş. vek. Av. ... ile davalı ...vek. Av. ... arasında görülen dava hakkında ...(...) 20. Asliye Ticaret Mahkemesi"nden verilen 01/07/2014 gün ve 2013/190 E. - 2014/149 K. sayılı hükmün onanmasına ilişkin Dairemizin 21/03/2016 gün ve 2015/15878 E. - 2016/5010 K. sayılı ilamına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı şirket ile davalı banka arasında genel kredi sözleşmesine dayalı finansman temini ilişkisi bulunduğu ve davacı şirketin lehtarı olduğu bonoyu bu bağlamda beyaz ciro ile davalı bankaya devrettiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacının bonoya yönelik menfi tespit talebinin; taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi ve bu sözleşmeye göre davalı tarafından davacıya açılan krediye ilişkin hesap hareketlerine göre incelenmesi gerekir.
Bankalar, Bankalar Kanunu çerçevesinde faaliyet göstermek zorundadırlar. Bu yüzden bir kimseye mal satarak veya açıktan para vererek bono alamazlar.
Öte yandan davacı, bono lehtarı ve 1. ciranta olarak kendisinden sonraki ciranta olan bankaya karşı aralarındaki bankacılık sözleşmesine dayanarak menfi tespit davası açtığından aralarındaki çekişmenin bu sözleşme çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Bu itibarla, keşideci tarafından açılan davalarda hamillerin yararlandığı iyiniyet karinesinden işbu davada davalı bankayı yararlandırmak mümkün değildir.
Diğer taraftan davalının dayandığı uzlaşma tutanağında, davacının imzası olmadığından davacı lehine hükümler taşısa da bu tutanağın davacıyı sorumlu tutacak bir yönü yoktur.
Yine bu tutanakta dava konusu bonoya teminat olduğu yönünde doğrudan bir atıf yoktur.
Mahkemece yapılacak iş, banka kayıtları inceletilerek taraflar arasındaki kredi ilişkisi nedeniyle davacının davalıya borcu olup olmadığını saptamak ve borcu varsa davacının bu borcu kadar bu bonodan sorumlu olduğunu değerlendirmekten ibarettir.
Bu yüzden eksik inceleme ve yanlış değerlendirmeye dayalı yerel mahkeme kararının bozulması gerekirken Dairemizce onanması doğru olmamış davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemizin 21.03.2016 gün ve 2015/15878 E. - 2016/5010 K. sayılı onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, evvelce alınan onama harcı ile karar düzeltme harcının talebi halinde davacıya iadesine, 27.02.2018 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, bankaya tahsil cirosuyla devredildiği iddia edilen bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkindir
Davalı banka, söz konusu bononun dava dışı grup şirketlerine kullandırılan genel kredi sözleşmelerinin teminatı olarak verildiğini ve henüz borç kalemleri ödenmediğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlığa konu bono incelendiğinde, davacı lehtar tarafından davalı bankaya temlik cirosuyla devredildiği görülmektedir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde iddiasını değiştirerek bononun bizzat müvekkili tarafından kullanılan kredinin teminatı olarak davalı bankaya verildiğini beyan etmiştir.
Sayın çoğunluk, davacının bu ikinci beyanına istinaden bizzat kendi borcunun bulunup bulunmadığının araştırılmasına yönelik bozma kararı vermiştir.
Sayın çoğunluğun görüşüne iki ana başlık altında katılmıyoruz.
Şöyle ki; dava konusu bono bankaya temlik cirosuyla devredilmiştir. Bu durumda kambiyo senetlerindeki mücerretlik ilkesi gereği senedin bedelsiz olduğunun ispat yükü davacıya aittir. Davacı bu hususu ancak HMK 201 maddesinde tanımlanan “senede karşı senetle ispat” kuralı gereğince ispatlayabilir.
Nitekim, kambiyo senetlerindeki muhtelif ciro türlerinin sonuçlarıyla ilgili değerlendirmeler içeren 05.11.1969 gün ve 1969/6 E, 1969/7 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurul kararında “Temlik cirosuna gelince; böyle bir ciro ile kambiyo senedini eline geçiren kişi senette mündemiç hakları kayıtsız şartsız devir almış, temellük etmiş olacağından senet üzerindeki tasarruf yetkisi mutlaktır. Temlik, terhin ve tevkil cirolarından herhangi biri ile senedi başkalarına geçirebilir. İster kapalı ve ister açık olsun, temlik cirosu ile iktisap olunan senet ( teminat ) olmayıp bankanın mamelekine geçmiş bir haktır” tespitinde bulunulmuştur.
Ne var ki, somut olayda davalı banka bu senedi diğer grup şirketlerine kullandırılan kredinin teminatı olarak aldığını kabul etmiştir. Keza bilirkişinin yapmış olduğu inceleme neticesinde de bahsi geçen şirketlerin mevcut borç bakiyesinin senet tutarının üzerinde olduğu görülmüştür. Bu durumda halen teminat vasfını koruyan senetle ilgili, menfi tespit talebin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Diğer yandan davalının teminata dair kabulü, davacı iddiasını teyit eder şekilde ikiye bölünemeyeceği gibi, bozmaya esas teşkil eden; “davacının kendi borçluluk durumu da” esasen bilirkişi tarafından araştırılmış ve kendisine ait herhangi bir borç bakiyesi kalmadığı belirlenmiştir.
Açıklanan nedenlerle usul ve kanuna uygun bulunan yerel mahkeme kararının onanmasına ilişkin Dairemiz kararı isabetli olmakla; davacının karar düzeltme itirazlarının reddine karar verilmesi düşüncesiyle sayın çoğunluğun aksi yönde tezahür görüşüne iştirak etmiyoruz.