19. Hukuk Dairesi 2018/2230 E. , 2020/896 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
Taraflar arasında görülmekte olan menfi tespit davasının ilk derece mahkemesinde yapılan yargılaması sonunda verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesi tarafından verilen davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne ve davalının kötüniyet tazminatıyla sorumlu tutulmasına, ve davalı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davacı aleyhine davalı tarafından icra takibi başlatıldığını, takip konusu senet üzerindeki yazı ve imzaların davacıya ait olmadığını, davacının mukayese imzaları ile senetteki imza arasında gözle görülecek derecede fark olduğunu ileri sürerek davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından icra hukuk mahkemesinde açılan imzaya itiraz davasının reddedildiğini, icra takip dosyasının tüm borçlular yönünden kesinleştiğini, davacı borçlunun borç ödemekten kaçma maksadıyla hukuki dayanaktan yoksun olarak borca ve imzaya itiraz ettiğini, davacının icra dosyasına haricen 2.500 TL ödeme yaptığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, bono üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığının tespit edilmiş olması ve bundan dolayı ispat külfetinin davalıda olmasına karşın davalının bunun aksini ispat edecek bir delil dosyaya ibraz edememiş olması bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının beyanlarının aksine davalı tarafından davacılarla olan hukuki ilişkisi de ispat edilemediğinden, davacıların davalı ile herhangi bir şekilde hukuki ve ticari bir ilişkisi de bulunduğuna dair bir delil dosyaya ibraz edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının kötü niyet tazminatı talebinin davalı tarafın kötü niyetli olduğuna dair somut bir delil ibraz edilemediği gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hükme karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, dava açılırken yatırılması gereken harcın 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 27. ve 32. maddelerine göre, mahkemenin verdiği süre içerisinde yatırıldığı anlaşıldığından bu bakımdan bir eksiklik görülmediği, icra mahkemelerinin sınırlı inceleme yetkisine sahip olduklarından kural olarak bu mahkemelerin verdikleri kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği, mahkemece Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan bilirkişi raporu, bu raporu teyit eden Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim elemanları ve kriminoloji laboratuvarından da alınan raporlar kapsamlarıyla senet üzerindeki yazı ve imzanın davacıya ait olmadığı hususu usulünce tespit edildiği, imza sahteliğinin mutlak def"iler arasında olduğu ve herkese karşı ileri sürülmesinin mümkün olduğu, bonoya karşı tanık dinlenemeyeceğinden dava dışı diğer borçluların tanık sıfatı ile verdikleri beyanlarına itibar edilmediği, davacı tarafından icra emri tebliğinden sonra süresinde icra hukuk mahkemesine açılan dava usulden reddedildiği ve akabinde eldeki davanın açıldığı, bu sırada kesinleşen takip nedeniyle icrai işlemlere devam edilerek, borçluya ait eşyaların haczedilmesi sonrasında icra takip dosyasına davalı alacaklı vekili imzası ile kısmi ödeme yapıldığı yazılı olarak bildirildiği ancak bu kısmi ödemenin davacı tarafından kabul edilmediği, kendisinin isteğiyle yapıldığının da kanıtlanmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin ilk derece mahkeme kararına karşı istinaf başvuru sebeplerinin esastan reddine, davacı vekilinin takip dayanağı bonodaki imzanın davacıya ait olmadığının tespit edildiğini, bu senet ile takip başlatan davalı/alacaklı aleyhine tazminat taleplerinin kabulü gerektiğini belirttiği, takibe konu bonoda davalının alacaklı/lehdar olduğu, imzanın davacıya ait olmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğunun kabulü gerekeceği, bu nedenle bunu bilerek icra takibine girişen davalı alacaklının davacı-borçlu aleyhine takip yapmakta kötü niyetli olduğu ve İİK"nın 72/5 maddesinde düzenlenen asıl alacak miktarı üzerinden %20 kötü niyet tazminatından sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK"nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, davacının davasının kabulüne, davacının Uşak 3.İcra Müdürlüğü"nün 2014/2008 Esas sayılı takip dosyasında davacının borçlu olmadığının tespiti ile davacı ... yönünden takibin iptaline, İİK.nın 72/5 maddesi uyarınca haksız ve kötü niyetli takip nedeni ile asıl alacak 120.000,00-TL"nin % 20"si oranında 24.000,00-TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle muhakeme hukukuna ve maddi hukuka uygun bulunan hükmün ONANMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 08.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.