Esas No: 2020/3276
Karar No: 2021/234
Karar Tarihi: 25.01.2021
Danıştay 3. Daire 2020/3276 Esas 2021/234 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2020/3276
Karar No : 2021/234
Kararın Düzeltilmesini İsteyen: … Vergi Dairesi Müdürlüğü/…
Karşı Taraf : …
İstemin Özeti: Davacı adına, tasfiye memuru olduğu … Otomotiv Limited Şirketinin tasfiye öncesi 2009 yılının Ocak ila Aralık dönemlerine ait Ba Bs formlarını süresinde elektronik ortamda vermediğinden bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 355. maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezalarının kaldırılması ve şirketin mükellefiyetin 16/06/2005 tarihi itibariyle re'sen terkin edilmesi istemiyle açılan davada; vergi mükellefiyetinin idarece re'sen terkin edilmesine ilişkin olarak 213 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak Maliye Bakanlığı'nca çıkarılan 2004/13 Sıra Nolu Uygulama İç Genelgesi gereğince dava konusu özel usulsüzlük cezalarının kesilmesinden önce davalı idare tarafından yapılan yoklamalarda, davacının tasfiye memuru olduğu şirketin ticari faaliyetinin bulunmadığının tespit edilmesine karşın, bu konudaki tespitler doğrultusunda vergi mükellefiyetinin, beyannamelerin verilmemeye başlandığı dönem itibarıyla re'sen terkin edilmesi gerekirken mükellefiyet kaydı devam ettirilerek ilgili dönem Ba-Bs formlarını elektronik ortamda vermediğinden bahisle kesilen cezalarda hukuka uyarlık bulunmadığı, mükellefiyetin 16/06/2005 tarihi itibariyle re'sen terkin ettirilmesi istemi yönünden ise mükellefiyetinin terkin edilmediğinden en geç dava konusu tarhiyatın duyurulduğu 09/07/2014 tarihinde haberdar olunduğunun kabulü gerektiğinden ve bu tarihten itibaren otuz günlük süre içinde dava açılmadığı gerekçesiyle özel usulsüzlük cezalarını kaldıran, mükellefiyetin terkini istemi yönünden ise davayı süre aşımı nedeniyle reddeden … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının aleyhe olan hüküm fıkrasının davalı idarece temyizi üzerine 213 sayılı Kanun'un 160. maddesine göre işi bırakma bildiriminde bulunma yükümlülüğü kendisine ait olan ve 16/06/2005 tarihi itibariyle işi bıraktığını bildiren şirketin, vergiyle ilgili muamelelerin tamamen sona ermesine kadar mükellefiyete ilişkin ödevlerini yerine getirmesinin zorunlu olduğu gerekçesiyle, 2009 yılının Temmuz ila Aralık dönemlerine ilişkin özel usulsüzlük cezalarının kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrasını bozan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 17. maddesine 5904 sayılı Kanun'un 6. maddesiyle eklenen 9. fıkranın 03/07/2009 tarihinde yürürlüğe girdiği, dolayısıyla madde hükmünün ancak bu tarihten sonraki dönemlere uygulanmasının mümkün olduğu dolayısıyla 2009 yılının Ocak ila Haziran dönemlerine ilişkin cezalar için uygulanma imkanı bulunmadığından, belirtilen dönemlere ilişkin özel usulsüzlük cezalarının, yazılı gerekçeyle kaldırılması yolundaki hüküm fıkrasında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle değinilen hüküm fıkrası yönünden temyiz istemini reddeden Danıştay Üçüncü Dairesinin 14/10/2019 tarih ve E:2016/12696, K:2019/5571 sayılı kararının aleyhe olan hüküm fıkrasının; dava konusu edilen 2009 yılının Temmuz ila Eylül dönemleri için kesilen özel usulsüzlük cezaları hakkında hüküm kurulmadığı, esasa etkili iddia ve itirazlarının karşılanmadığı, kesilen özel usulsüzlük cezalarında hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek düzeltilmesi istenmiştir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi :Davalı İdarece yöneltilen kararın düzeltilmesi isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince kararın düzeltilmesi istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen sebepler 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi hükmüne uygun bulunduğundan, kararın düzeltilmesi isteminin kabulüyle Danıştay Üçüncü Dairesinin 14/10/2019 tarih ve E:2016/12696, K:2019/5571 sayılı kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra temyiz istemi yeniden incelenerek işin gereği görüşülüp düşünüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, 153. maddede yazılı mükelleflerden işi bırakanların, keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecbur oldukları, mükerrer 257. maddesinin 4. fıkrasında, Maliye Bakanlığının, bu Kanunun 149. maddesine göre devamlı bilgi vermek zorunda olanlardan istenilen bilgiler ve vergi beyannameleri ve bildirimlerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları konulmak suretiyle internet de dahil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesi, beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususlarında izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim ve bilgilerin aktarımında uyulacak format ve starndartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu zorunluluğu beyanname, bildirim veya bilgi çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya ve buna ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu kurala bağlanmıştır.
Maliye Bakanlığınca, bu maddeye dayanılarak çıkarılan ve 30/09/2004 gün ve 25599 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 340 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile vergi beyannamelerinin elektronik ortamda gönderileceği düzenlenmiş, 346, 357, 367, 373 ve 376 sıra nolu Genel Tebliğler ile de elektronik ortamda gönderilmesi zorunlu olan beyanname türleri ve beyannamelerini elektronik ortamda göndermek zorunda olan mükellefler ile ilgili olarak yapılan değişikliklere yer verilmiştir.
Aynı Kanun'un mükerrer 355. maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanun'un mükerrer 257. maddesi uyarınca getirilen zorunluluklara uymayanlara maddede üç bent halinde sayılan özel usulsüzlük cezalarının kesileceği belirtilmiş, 2. fıkrasında, bu hükmün uygulanması için, bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya defter ve belgelerin süresi içinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında Kanunun ceza hükümlerinin uygulanması cihetine gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesinin şart olduğu hükme bağlanmış, bahsi geçen 2. fıkraya 5904 sayılı Kanunun 22. maddesiyle eklenen ve 01/08/2009 tarihinden itibaren yürürlüğe giren düzenlemede ise, bu ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığınca yapılan düzenleyici idari işlemlerle duyurulması halinde ilgililere ayrıca yazılı bildirimde bulunma şartının aranmayacağı hükmüne yer verilmiştir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun "Tasfiye" başlıklı 17. maddesine, 5904 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle, 03/07/2009 tarihinden geçerli olmak üzere eklenen 9. fıkrasında; tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükelleflere tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin olarak salınacak her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezaların, müteselsilen sorumlu olmak üzere; tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemi için ise tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılacağı, limited şirket ortaklarının, tasfiye öncesi dönemlerle ilgili bu kapsamda doğacak amme alacaklarından şirkete koydukları sermaye hisseleri oranında sorumlu olacakları, bu fıkra uyarınca tasfiye memurlarının sorumluluğunun, tasfiye sonucu dağıtılan tutarla sınırlı olacağı hüküm altına alınmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, işe başlama bildirimi vermek suretiyle 16/10/1991 tarihinde faaliyete başlayan, ancak işi bırakma bildiriminde bulunmakla yükümlü olmakla birlikte davalı idareye bu yönde herhangi bir bildirimde bulunmayan davacının tasfiye memuru olduğu şirketin 10/12/2010 tarihinden itibaren tasfiye işlemlerine başladığının ilan edildiği ve 28/03/2011 tarihi itibariyle de ticaret sicilinde tescil edilmek suretiyle tasfiyesinin sona erdiği görülmektedir.
213 sayılı Kanun'un 160. maddesine göre işi bırakma bildiriminde bulunma yükümlülüğü kendisine ait olan ve 16/06/2005 tarihi itibariyle işi bıraktığını bildiren şirketin, vergiyle ilgili muamelelerin tamamen sona ermesine kadar mükellefiyete ilişkin ödevlerini yerine getirmesi zorunlu olduğundan, 2009 yılının Temmuz ila Aralık dönemlerine ilişkin özel usulsüzlük cezalarının yazılı gerekçeyle kaldırılması hukuka uygun düşmemiştir.
Bir şirketin borçlu kılınabilmesi ancak tüzel kişilik kazandığı tarih ile bu kişiliğin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklıdır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirketlerin tüzel kişilikleri ticaret sicilinden silinmesiyle sona ermektedir. Ticaret sicilinden kaydı silinen ve hukuksal varlığı sona eren bir kurumun bu tarihten sonra haklara sahip olması, borçlu kılınması, temsili, yargı yerlerinden hukuksal koruma istemesi mümkün değildir.
Tüzel kişiliği sona eren şirketlerin bu tarihten önceki dönemlere ait sonradan ortaya çıkarılan vergisel ödevlerden sorumlu kılınacak kişilerin belirlenmesi konusundaki hukuki boşluk, 5904 sayılı Kanunun 6. maddesi ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 17. maddesine eklenen 9. fıkra ile giderilmiştir. Buna göre, tasfiye edilerek tüzel kişilik kaydı ticaret sicilinden silinmiş olan mükelleflerin tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin olarak yapılacak her türlü vergi tarhiyatı ve kesilecek cezaların, müteselsilen sorumlu olmak üzere; tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden herhangi biri adına, tasfiye dönemi için ise tasfiye memurlarından herhangi birinin adına yapılacağı yapılabilecektir. Ancak söz konusu düzenlemenin 5904 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önceki dönemler için uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, 03/07/2009 tarihinde yürürlüğe giren düzenlemenin dava konusu olayda, 2009 yılının Ocak ila Haziran dönemlerine ilişkin cezalar için uygulanma imkanı bulunmadığından, belirtilen dönemlere ilişkin özel usulsüzlük cezalarının, yazılı gerekçeyle kaldırılması yolundaki hüküm fıkrasında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kısmen kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; 2009 yılının Temmuz ila Aralık dönemine ilişkin olarak kesilen özel usulsüzlük cezalarının kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, 2009 yılının Ocak ila Haziran dönemlerine ilişkin özel usulsüzlük cezalarının kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrasına yöneltilen temyiz isteminin reddine, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, 25/01/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X)-KARŞI OY :
Kararın düzeltilmesi isteminin 2009 yılının Temmuz ila Aralık dönemlerine ilişkin özel usulsüzlük cezalarının kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrası yönünden de reddi gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.