Abaküs Yazılım
4. Ceza Dairesi
Esas No: 2020/31202
Karar No: 2021/5790
Karar Tarihi: 23.02.2021

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/31202 Esas 2021/5790 Karar Sayılı İlamı

4. Ceza Dairesi         2020/31202 E.  ,  2021/5790 K.

    "İçtihat Metni"



    KARAR

    Fuhuş suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda, sanığın mahkumiyetine dair Alaplı 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen 15/07/2014 tarih ve 2014/100 esas ve 2014/185 karar sayılı kararının, sanık ve müşteki ... vekili tarafından temyizi üzerine,
    Dairemizin 13/10/2020 gün ve 2020/18441 esas, 2020/11415 karar sayılı kararıyla;
    "Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre ve suçtan zarar gören müşteki kurum ...’nın CMK"nın 260/1. maddesi uyarınca kararı temyiz yetkisi bulunduğu kabul edilerek, dosya görüşüldü:
    Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
    Suçtan zarar gören müşteki ..."nın CMK"nın 233. ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve diğer haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve CMK"nın mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
    Kanuna aykırı, sanık ... ve müşteki ... vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak başkaca yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine" karar verilmiştir.
    I- İTİRAZ NEDENLERİ:
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 11/11/2020 gün ve 2020/22539 ayılı yazısıyla;
    “İtiraza konu uyuşmazlık, 6284 sayılı Kanun"un 20. maddesinin 2. fıkrası gereğince kamu davasına katılma hakkı bulunan ve katılma talebinde bulunmayan Aile Bakanlığının, temyiz incelemesi sırasında 5271 sayılı CMK"nın 237. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davaya katılmasına karar verilmesinin olanaklı olup olmadığına ilişkindir.
    Söz konusu uyuşmazlık konusunun çözümlenebilmesi için 6284 sayılı Kanun ile bu Kanunun Uygulama Yönetmeliği"nde yer alan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davaya katılma hakkına ilişkin hükümler, Anayasanın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesi ve “Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması” başlıklı 40. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın “Kamu davasına katılma” başlıklı 237. maddesi çerçevesinde konu değerlendirilerek tartışılmalıdır.
    Anayasanın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesi; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”; “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesine 4709 sayılı Kanun"un 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkrasında da, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” şeklinde hükümlere yer verilmiş, 40. maddenin ikinci fıkrasının gerekçesinde bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanmasının amaçlandığı, son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercisi ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline geldiği belirtilmiştir.
    Genel olarak pozitif hukukça tanınmış hakların ön koşulu ve usuli güvencesi olarak anlaşılması gereken ve yargıya başvurma olanağını her olayda ve aşamada gerekli kılan hak arama özgürlüğü, Anayasa Mahkemesinin 19.09.1991 tarihli ve 2-30 sayılı kararında belirtildiği üzere sav ve savunma hakkı şeklinde birbirini tamamlayan iki unsurdan oluşmakta, hukuksal olanakları kapsamlı biçimde sağlama ve bu konuda tüm yollardan yararlanma haklarını içermektedir. Bu bakımdan içerdiği iddia nedeniyle davaya katılma hakkı, hak arama hürriyeti ile yakından ilgilidir.
    Öte yandan katılma hakkına bağlı olan kanun yolu davası açma hakkı, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkları gidermek ve isabetli karar verilmesini sağlamak bakımından davanın tarafları yanında toplum için de önemli bir teminat oluşturduğundan temel haklar arasında sayılmaktadır.
    5271 sayılı CMK’nın “Kamu davasına katılma” başlıklı 237. maddesi;
    “1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
    2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır”,
    “Katılma usulü” başlıklı 238. maddesi ise;
    “1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
    2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
    3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
    5271 sayılı CMK"nın 237. maddesinde, mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek davaya katılabilecekleri hüküm altına alınmış, ancak kanun yolu muhakemesinde bu hakkın kullanılamayacağı esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, istisnai olarak ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi hâlinde inceleme mercisince incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.
    Bir tüzel kişinin kamu davasına katılabilmesi için ise, CMK’nın davaya katılmayı düzenleyen genel kural niteliğindeki 237. maddesinde belirtilen şartın gerçekleşmesi, başka bir deyişle suçtan doğrudan zarar görmüş olması veya herhangi bir kanunda, belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan açılan kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün bulunması gerekir. Örneğin 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu"nun davaya katılmayı düzenleyen 18. maddesi uyarınca Gümrük İdaresinin, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu"nun 18. maddesi uyarınca Maliye Bakanlığının, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu"nun 162. maddesi uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun usulüne uygun başvuruda bulunmaları hâlinde kamu davasına katılacakları açıkça hükme bağlanmıştır.
    Uyuşmazlık konusu ile ilgili 6284 sayılı Kanun"un "İhbar" başlıklı "Şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı hâlinde herkes bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilir. İhbarı alan kamu görevlileri bu Kanun kapsamındaki görevlerini gecikmeksizin yerine getirmek ve uygulanması gereken diğer tedbirlere ilişkin olarak yetkilileri haberdar etmekle yükümlüdür." şeklinde hüküm altına alınan 7. maddesinde ise ihbar yükümlülüğü hususunda daha kapsamlı bir düzenleme yapılmıştır.
    Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının katılma hakkı hususunda yasal düzenlemelere gelince;
    6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun"un “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde;
    "(1) Bu Kanunda yer alan;
    a) Bakanlık: aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını,
    d) Şiddet: Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı, ifade eder”,
    “Harçlar ve masraflardan, vergilerden muafiyet ve davaya katılma” başlıklı 20. maddesinin 2. fıkrasında; “Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir”, şeklinde hükümler mevcut olup Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davaya katılma hakkı açıkça düzenlenmiştir.
    6284 sayılı Kanun"un ikinci maddesinde Bakanlık ibaresinden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının anlaşılması gerektiği belirtilmiş ise de, 09.07.2018 tarihinde Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 703 sayılı KHK ve 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle anılan Bakanlık Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı adıyla yeniden düzenlenmiş, 04.08.2018 tarihli ve 30499 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 15 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile de adı ... olarak değiştirilmiştir.
    6284 sayılı Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliğinin 46. maddesinde de; "Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan ve herhangi bir şekilde haberdar olduğu idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya müdahil olarak katılabilir" denilmek suretiyle katılma hususunda yürütme organı içindeki görevliler için de aynı hüküm tekrarlanmıştır.
    Bu açıklamalar kapsamında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun"un 20. maddesinin ikinci fıkrası gereğince Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının her aşamada ilgili kamu davalarına katılma ve hükümleri temyiz etme hakkı olduğu tartışmasız kabul edilmektedir.
    6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 20/2. maddesi uyarınca davaya katılma hakkı bulunan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına yokluğunda yapılan yargılamaya ilişkin olarak mahkemelerce re"sen ihbarda bulunulmasının zorunlu olup olmadığı hususunda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunca yapılan toplantı sonucunda verilen 13/12/2019 gün ve 2019/6 esas, 2019/7 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile Bakanlığa bildirimde bulunulmasının zorunlu olmadığının kabul edilmesi ve 5271 sayılı CMK"nın 237/2. maddesine göre kanun yolu muhakemesinde davaya katılma talebinde bulunulamayacağının hüküm altına alınması karşısında, Bakanlık vekilinin kanun muhakemesinde davaya katılma ve hükmü temyize hakkı bulunmadığı kabul edilmelidir
    Yapılan açıklamalar çerçevesinde;
    Sanık ... hakkında fuhuş suçundan açılan kamu davasında, kovuşturma aşamasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının davaya katılma ve diğer haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi zorunlu olmadığı,
    Bu karar hukuki dayanak olarak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunca yapılan toplantı sonucunda verilen 13/12/2019 gün ve 2019/6 esas, 2019/7 sayılı içtihadı birleştirme kararıyla,
    5271 sayılı CMK"nın 237/2. maddesine göre Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma talebinde bulunulamayacağına ilişkin yasal düzenleme sonucunda, Sanık ... hakkıda Alaplı Asliye Ceza Mahkemesinde açılan kamu davasına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yetkililerince, CMK"nın 237/2. maddesi kapsamında sanıklar koğuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar ilk derece mahkemesine bir dilekçe vermek veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun tutanağa geçirilmesi suretiyle kamu davasına katılma olanağına sahip olduğu halde, hüküm verilinceye kadar yönteme uygun kamu davasına katılmadığı veya katılma yönünde hiç bir irade beyanında bulunmadığının, anlaşılması karşısında,
    5271 sayılı CMK"nın 237/2. maddesi kapsamında temyiz yetkisi bulunmadığından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının temyiz talebinin reddine karar verilmesi yerine temyiz yetkisi bulunduğu kabul edilerek bozma kararı verilmesine hukuka aykırı niteliktedir. Bu konuda Yargıtay Dairelerinin (14. Ceza Dairesi) farklı kararları bulunduğu da gözetilerek anılan karara itiraz edilmiştir.
    SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya kapsamına göre;
    1- İtirazımızın KABULÜNE,
    2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 13/10/2020 tarih, 2020/18441 esas ve 2020/11415 karar sayılı bozma ilamının itirazen KALDIRILMASINA,
    3- Alaplı Asliye Ceza Mahkemesinin 15/07/2014 tarih, 2014/100 esas ve 2014//185 karar sayılı ilamıyla sanık ... hakkında, ..."nın kamu davasına katılma olanağına sahip olduğu halde hüküm verilinceye kadar yönteme uygun kamu davasına katılmadığı veya katılma yönünde hiç bir irade beyanı olmadığı nedenle, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının temyiz talebinin reddine karar verilmesi ve sanık ..."ın temyiz istemiyle ilgili olarak verilen hükmün ONANMASINA,
    4- İtirazımız yerinde görülmediği takdirde dosyanın incelenmek üzere Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi
    itirazen arz ve talep olunur.” talep edilmiştir.
    ll-GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
    Suçtan zarar gören müşteki ..."nın CMK"nın 233. ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve diğer haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve CMK"nın mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması kanuna aykırıdır.

    III- KARAR:
    Yukarıda açıklanan gerekçelerle,
    Bu itibarla; Dairemizin 13/10/2020 gün ve 2020/18441 Esas, 2020/11415 Karar sayılı bozma kararındaki gerekçeye göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmediğinden REDDİNE, 6352 sayılı Yasanın 99/3. maddesiyle CMK"nın 308. maddesine eklenen 3. fıkra hükmüne göre, dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 23/02/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

    (Karşı oy)

    KARŞI OY

    Sayın çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık hüküm verilinceye kadar kamu davasına katılma isteminde bulunmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kararı temyiz yetkisi bulunup bulunmadığı noktasındadır.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için "kamu davasına katılma" kurumu üzerinde durulması gerekmektedir.
    5271 sayılı CMK"nın 237/1. maddesinde; “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler” hükmü ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup halinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme 1412 sayılı CMUK"nın 365. maddesindeki; “Suçtan zarar gören herkes, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yolu ile katılabilir” hükmü ile paralellik göstermekte ise de yeni düzenlemeye, önceki kanunda yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdur da eklenmek suretiyle, madde; öğreti ve uygulamadaki görüşlere uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
    Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada Cumhuriyet savcısının yanında yer almasına öğreti ve uygulamada “davaya katılma” denilmekte, davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde ise davaya katılma isteminde bulunan kişi “katılan” sıfatını almaktadır.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı halinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin “suçtan zarar görmesi” şartı aranmış, ancak kanunda “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tâbi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır. Bu nedenle konuya açıklık kazandırılırken öğretideki görüşlerden de yararlanılarak, maddede katılma yetkisi kabul edilen, “mağdur”, “suçtan zarar gören” ve “malen sorumlu olan” kavramlarının, kamu davasına katılma hususundaki uygulamaya ışık tutacak biçimde tanımlanması gerekmektedir.
    Malen sorumlu; işlenmiş olan suçun hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir.
    Suçtan zarar görme” kavramı gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulanmış, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği kabul edilmiştir. Nitekim bu husus, Ceza Genel Kurulunun 03/05/2011 gün ve 155–80, 04/07/2006 gün ve 127–180, 22/10/2002 gün ve 234–366 ile 11/04/2000 gün ve 65–69 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edilmiştir.
    Uyuşmazlık konusuna ilişkin olarak, bir tüzel kişinin kamu davasına katılabilmesi için CMK’nın davaya katılmayı düzenleyen genel kural niteliğindeki 237. maddesinde belirtilen şartın gerçekleşmesi, başka bir deyişle suçtan doğrudan zarar görmüş olması veya herhangi bir kanunda, belirli bir tüzel kişinin bazı suçlardan açılan kamu davalarına katılmasını özel olarak düzenleyen bir hükmün bulunması gerekir. Örneğin 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunun davaya katılmayı düzenleyen 18. maddesi uyarınca Gümrük İdaresinin, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 18. maddesi uyarınca Maliye Bakanlığının, 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 162. maddesi uyarınca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun usulüne uygun başvuruda bulunmaları halinde kamu davasına katılacakları açıkça hükme bağlanmıştır. Özel kanun hükümleri uyarınca davaya katılmanın kabul edildiği bu gibi durumlarda, belirtilen kurumların suçtan zarar görüp görmediklerini ayrıca araştırmaya gerek bulunmamaktadır.
    CMK"nın 237/2. maddede belirtildiği üzere İlk derece mahkemelerinde, kovuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar, suçtan zarar gören, mağdur veya malen sorumlu olanlar, mahkemesine bir dilekçe vermek veya katılma istemini içeren sözlü başvurularının tutanağa geçirilmesi suretiyle kamu davasına katılabilirler. Yasayolu yargılamasında, katılma isteminde bulunulması olanaklı değil ise de, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri yasayolu başvurusunda açıkça belirtilmiş ise inceleme merciince 5271 sayılı CYY’nın 237/2. maddesi uyarınca incelenip karara bağlanabilmektedir.
    6284 sayılı Yasa MADDE 20 – (1) Bu Kanun kapsamındaki başvurular ile verilen kararların icra ve infazı için yapılan işlemlerden yargılama giderleri, harç, posta gideri ve benzeri hiçbir ad altında masraf alınmaz. Bu Kanunun 17. maddesi uyarınca yapılan ödemeler gelir vergisi ile veraset ve intikal vergisinden, bu ödemeler için düzenlenen kâğıtlar ise damga vergisinden müstesnadır. (2) Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir. Şeklinde düzenlenmiştir.
    6284 sayılı Yasa yukarıda verilen örneklerde olduğu gibi kamu kurumuna doğrudan kamu davasına katılma zorunluluğu getirmediği için mahkemece bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına davanın ihbar edilme zorunluluğu yoktur. İlgili bakanlığın kamu davasına katılıp katılmama konusunda 20/2. madde uyarınca seçimlik bir hakkı bulunmaktadır.
    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı CMK"nın 237/2. maddesi uyarınca koğuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar ilk derece mahkemesine bir dilekçe vermek veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun tutanağa geçirilmesi suretiyle kamu davasına katılma olanağına sahip olduğu halde hüküm verilinceye kadar yönteme uygun kamu davasına katılmadığı veya katılma yönünde hiç bir irade beyanı olmadığı için Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulü düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi