10. Hukuk Dairesi 2016/10013 E. , 2016/14577 K.
"İçtihat Metni"
Dava, aksine Kurum işleminin iptali ile hizmet birleştirmesi yapılmaksızın yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile birikmiş aylıkların faiziyle davalı Kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne, karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
11.12.1961 doğumlu davacının 21.02.2012 tarihinde davalı Kurumdan tahsis talebinde bulunduğu, davalı Kurumca davacının tutuklulukta geçirilen süreyi borçlanmasının geçerli sayılmasından sonra, davacı hakkında 27.07.2010-20.02.2012 tarihleri arasında geçen sürede 5510 sayılı Yasanın 53’üncü maddesi kapsamında davacının, 2829 sayılı Yasa kapsamında son 7 yıldaki sigortalılığında 1260 günün 5510 sayılı Yasanın 4’üncü maddesinin b bendi kapsamında olduğu gerekçesi ile tahsis talebinin reddedildiği, davacının ise 2829 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınmaksızın yaşlılık aylığına müstehak olduğunun tespiti amacıyla eldeki davayı açtığı, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmakta ise de, verilen kararın eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece öncelikle davacının tüm sigortalılık dosyaları ve sigortalılığa esas kayıtları (vergi, oda, sicil, tescil vs.) getirilmeli, ayrıca en son prim ödemesine göre davacı hakkında 23.04.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6645 sayılı Yasanın 56. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen geçici 63. maddenin “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları hâlinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmez.
./..
…” hükmü gözetilerek, Kurumdan davacının sigortalılığının anılan yasal düzenleme kapsamına girip girmediği ve durdurulması gereken tarih sorularak ihtilaf konusu dönemde davacının 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalılık süreleri belirlenerek, varılacak sonuca göre tahsis şartları irdelenmelidir.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 53. maddesinde, "... 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sayılanlar, kendilerine ait veya ortak oldukları işyerlerinden dolayı, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı bildirilemezler." hükmü düzenlenmiştir. Dairemizin yerleşmiş görüşlerine göre de, kural olarak limited şirket ortakları az sayıda olmaları nedeniyle kendi işini yapan kimse konumunda oldukları için, 1479 sayılı Kanun/5510 sayılı Kanun 4/b ye tabi zorunlu sigortalı sayılırlar. Başka bir deyişle bunların ortağı oldukları limited şirketteki çalışmaları, hizmet akdine değil, vekâlet akdine dayalıdır ve 506 sayılı Kanun/5510 sayılı Kanun 4/a kapsamında değerlendirilemez. Bu kuralın istisnası, Limited Şirket ortağı, başka işverenlere ait olan işyerlerinde hizmet akdine göre çalışmışsa, o takdirde 506 sayılı Kanun/5510 sayılı Kanun 4/a kapsamında sigortalı sayılabilir. Bu çerçevede davacı adına yapılan hizmet akdine dayalı ve ihtilafa konu bildirimlerinin ortağı olduğu şirkete ait işyerinden yapılıp yapılmadığı hususu da irdelenmek suretiyle bir karar verilmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında, mahkemece öncelikle 5510 sayılı Yasaya eklenen geçici 63’üncü maddesinin davacı hakkında uygulanma şartlarının olup olmadığının davalı kurumdan sorulması ile varlığı halinde Kurumca kabul edilen son sigortalılık sürelerinin belirlenmesi ile anılan yasal düzenlemeler ve özellikle 5510 Sayılı Yasanın 53’üncü maddesinin ikinci fıkrası kapsamında yapılacak inceleme ve araştırma sonrasında sigortalılık sürelerinin ve sonucuna göre de tahsis şartlarının irdelenmesi ve infaza elverişli şekilde bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule göre de, 5510 sayılı Yasanın 30. maddesi uyarınca tahsis talep tarihini takip eden aybaşı olan 01.03.2012 tarihinden itibaren aylık bağlanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizdir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.....