5. Ceza Dairesi 2017/4191 E. , 2019/2746 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tefecilik
HÜKÜM : Zincirleme tefecilik suçundan mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Tefecilik suçunun, 765 sayılı TCK"nın yürürlükte olduğu dönemde, YCGK"nın 03/07/1995 tarihli ve 1995/207-236 sayılı Kararında da belirtildiği üzere, birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir şekilde faiz karşılığı ödünç para vermek suretiyle çıkar sağlanması, başka bir anlatımla ödünç para verme işinin meslek haline dönüştürülmesi durumunda oluştuğu, suçun yaptırımının ise 2279 sayılı Yasanın 17. maddesinde düzenlendiği,
01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nın 241. maddesinde ise atılı suçun “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi,...” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürmesinin öneminin bulunmadığı, tefecilik suçunun ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar bölümü içerisinde yer aldığı, bu bölümün de topluma karşı suçlar kısmı içinde bulunduğu, 5237 sayılı Yasanın 43/1. maddesi, suçun mağdurunun aynı kişi olmasını suçun zorunlu unsuru haline getirmiş iken, 08/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanunun 6. maddesi ile anılan madde ve fıkraya eklenen “mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” hükmü ile zincirleme suçun kapsamının genişletildiği ve mağduru aynı kişi olsun ya da olmasın maddenin son fıkrasındaki istisnalar dışındaki tüm suçlarda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün hale getirildiği, bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak suçun zincirleme olarak işlenmesinin olanaklı olduğu,
Ayrıca, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği anda suçun işlendiği kabul edilmekle birlikte 5237 sayılı Yasanın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun maddede yazılı tipik hareketin bir kez işlenmesiyle oluşan sırf hareket suçu niteliğinde bulunduğu, bu suçun faiz karşılığında ödünç paranın borç alana verilmesiyle tamamlandığı, suçun tamamlanması için faizin temin edilmiş olmasının şart olmadığı, hatta ödünç olarak alınan paranın vadesinde geri ödemesinin yapılmamış olmasının da suçun oluşması üzerinde bir etkisinin bulunmadığı, bu itibarla 5237 sayılı Yasa ile getirilen yeni düzenlemenin suçun unsurları bakımından sanık aleyhine olması karşısında 01 Haziran 2005 tarihi öncesi ve sonrasındaki eylemlerin ayrı değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu anlaşılmakla;
Sanığın 2005 yılında faiz karşılığı ödünç para verdiği tarihin net olarak belirlenebilmesi bakımından, daha önce tanık olarak dinlenen ... ve ..."in tekrar beyanlarına başvurularak suç tarihinin kesin olarak belirlenmesi ile delillerin tüm dosya kapsamıyla birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre temel cezaya ve TCK"nın 43. maddesi hükmü uyarınca artırım oranına esas fiiller ile hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünde, belirlenen temel ceza üzerinden yapılması gereken tüm kanuni ve takdiri artırım ve indirimler yapıldıktan sonra elde edilecek sonuç cezadan, Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/10/2008 tarihli ve 2008/223 E., 2008/415 K. sayılı kesinleşen mahkumiyet Kararı ile verilen ceza miktarının mahsubuna karar verilmesi gerekirken, Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesinin kesinleşen ceza miktarı düşüldükten sonra TCK"nın 62. maddesi uygulanarak sonuç cezanın hesaplanması,
Sanığın tefecilik suçunu değişik tarihlerde birden fazla kişiye karşı işlediği, bu nedenle hakkında TCK"nın 241/1, 43/2, 62. maddelerinin uygulanması gerektiği ve verilecek asgari hapis cezasının 2 yıl 1 ay olacağı, bu cezanın da TCK"nın 50/1-a maddesinde düzenlenen seçenek yaptırımlara çevrilemeyeceği, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 04/05/2008 gün ve 2008/6-47, 2008/43 sayılı Kararında vurgulandığı gibi yanılgılı uygulama nedeniyle bir kez daha atıfet sağlanamayacağından, mahsup yapıldıktan sonra kalan miktarın seçenek yaptırımlara çevrilmesi,
Karar başlığında suç tarihinin 2005-2007 yılları yerine 07/12/2009 tarihi olarak gösterilmesi suretiyle CMK"nın 232/2-c maddesine muhalefet edilmesi,
28/06/2014 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Yasanın 106/3. maddesine aykırı olarak infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin sanığa ihtarına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK"nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 05/03/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.