Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1168
Karar No: 2020/2450
Karar Tarihi: 18.06.2020

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2020/1168 Esas 2020/2450 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2020/1168 E.  ,  2020/2450 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
    TÜRK MİLLETİ ADINA

    KARAR
    A)Davacı İstemi :
    Dava, davacının, 25/11/2000-14/10/2014 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
    B)Davalılar Cevabı:
    Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; Kurumun fer"i müdahil olması gerektiğini, çalışma iddiasının davalı Kurum kayıtlarına eşdeğer belgelerle ispatlanması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle hakdüşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, iddiaya ilişkin yazılı delillerin araştırılması ve sosyal güvenlik kapsamında sayılmayı gerektirir bir çalışma olup olmadığının araştırılması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığı adına vakıf başkanı özetle; muhtaç olduğu belirlenen davacıya 19/12/2012 tarihine kadar belirli aralıklarla nakdi yardım yapıldığını, 2022 sayılı yasadan yararlanan davacının 01.08.1993 tarihinden itibaren engelli aylığı aldığını ve bu aylığı alırken çalışmasının mümkün olmadığını, vakfın böyle bir davada taraf olmasının söz konusu olmadığını beyan etmiştir.
    C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
    İlk derece Mahkemesince "... davacının 2000 – 2014 süresinde ... Adliyesi santralinde santral görevlisi olarak çalıştığı açıkça anlaşılmaktadır. Öte yandan, aynı tanık söylemlerinden, davacının engelli aylığı dışında ayrıca ... Adliyesinde santral görevlisi olarak çalışması nedeniyle ücretlerinin ... Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı fonundan ödendiği belli olmaktadır. Bu durumda davacının çalışma olgusu göz önüne alındığında; adı geçenin ... Adliyesinde santral görevlisi olarak çalışmasından kaynaklanan ücretlerinin ... Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı fonundan karşılanması nedeniyle; 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununun 7.maddesinde belirtildiği üzere, mülki idare amirlerinin Vakfın tabi başkanı olduğundan hareketle, davada taraf sıfatının .../... Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığına ait olduğunun kabulüne karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla ilgili vakfın davalı sıfatıyla davaya katılması sağlanmış ve davacının 25/11/2000 – 14/10/2014 tarihleri arasında ... Adliyesinde santral görevlisi olarak 506 sayılı Yasanın 2.maddesi anlamında ve 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında fiilen çalıştığı kanaatine varılmıştır..." gerekçesi ile
    "1-Davanın KABULÜNE,
    Davacının ... Sosyal Yardımlaşma Vakfı Başkanlığı nezdinde 25/11/2000-14/10/2014 tarihleri arasında hizmet aktine istinaden ve cari asgari ücret üzerinden 5000 gün çalıştığı, bu çalışmalarının Kuruma bildirilmediğinin tespitine,
    Adalet bakanlığına karşı açılan davanın husumet nedeni ile REDDİNE" karar verilmiştir.
    D)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
    Bölge Adliye Mahkemesince "...dava konusu edilen ve 25/11/2000-14/10/2014 tarihleri arasını kapsadığı iddia edilen çalışmanın, ... Adliyesinde santral görevlisi olarak geçtiği iddia edilmesine karşın; tüm çalışma ve ödemelerin kayıtlara yansıması gereği bulunan kamu kuruluşundaki çalışma iddiası yönünden herhangi bir yazılı delil veya delil başlangıcının bulunmadığı; engel düzeyi nedeniyle annesine evde bakım ücreti ödenen davacının, ilk derece mahkemesi kararıyla tespit edilen 15 yıla yakın dönemde, 5000 günlük çalışmasının, salt tanık anlatımlarına dayanılarak kabulüne olanak bulunmadığı; kayıt ve belgelerle desteklenmeyen çalışma iddiası konusunda, tanık anlatımlarına dayalı olarak istemin kabulü yönünde kurulan hükmün usul ve yasaya aykırı olduğu ... "gerekçesiyle
    " 1- ... 14. İş Mahkemesi’nin 08/06/2017 tarih 2014/277 Esas 2017/202 Karar sayılı kararının kaldırılmasına,
    2- Davanın reddine, " karar verilmiştir.
    E ) Dairemiz İlamı :
    Bölge Adliye Mahkemesi ilamının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce “ her ne kadar davacının çalışmalarının geçtiğini ileri sürdüğü işyeri bir kamu kuruluşu olsa da tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından çalışma iddiası ve ücretin nasıl ödendiği hususlarında Bölge Adliye Mahkemesince eksik araştırma ve inceleme ile karar verildiği,” belirtilmek üzere kurulan hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    F) Bölge Adliye Mahkemesi İlamı :
    Bölge Adliye Mahkemesince Dairemizin “bozma” ilamına karşı “uyma” kararı verilmek suretiyle yapılan yargılama neticesi “... ve yetkilendirdiği birimler tarafından davacı hakkında herhangi bir atama gerçekleştirilmediği halde, davacının ... Adliyesinde santral görevlisi olarak eylemli biçimde ve dava konusu dönemin tümünde sürekli olarak çalıştığı sonucuna ulaşılmış; yine tanık anlatımları, davacı beyanı ve dosyadaki kanıtlardan, davacının ücret ödemesi ve görevlendirmesinin ... Sosyal Yardımlaşma ve Dayanaşma Vakfı tarafından gerçekleştirildiği, ... Cumhuriyet Savcılığı"nın ücret ödeme konusunda herhangi bir kayıt veya kaynağının bulunmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesiyle aynı sonuca ulaşıldığı” gerekçesine istinaden;
    “... 14. İş Mahkemesi’nin 08.06.2017 tarih 2014/277 Esas 2017/202 Karar sayılı kararının kaldırılmasına,
    1-Davanın kabulüne, Davacının ... Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığı nezdinde 25.11.2000 - 14.10.2014 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak asgari ücret üzerinden 5000 gün çalıştığı, bu çalışmalarının Kuruma bildirilmediğinin tespitine,
    2- Adalet Bakanlığı hakkındaki davanın husumet yönünden reddine,” şeklinde yeni bir karar verilmiştir.
    G) TEMYİZ
    Feri müdahil Kurum vekili tarafından sunulan dilekçe ile, davacıya 2022 sayılı Yasa kapsamında bağlanan aylığın davacının çalışması kapsamında ödenen bir aylık olduğundan söz edilemeyeceğini, davacının 5510 sayılı Yasa 4/a kapsamında hizmet akdine dayalı olarak bir çalışmasının olmadığı, bu durumun dinlenmiş tanık beyanları ile ortada olduğu, davanın reddine karar verilmesi gerektiği özet olarak belirtilmek suretiyle kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
    Davalı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığı vekili tarafından sunulan dilekçe ile, taraflarına husumet yöneltilemeyeceği, dinlenilen kamu tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere davacının Vakıftan sadece yardım aldığı, çalışmalarının diğer davalı “Adliye” işyeri nezdinde geçtiğinin açık olduğu, davanın bu yönüyle tarafları açısından reddinin gerektiği özet olarak belirtilmek suretiyle kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
    F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
    Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.Dairemiz denetimi sonrası yapılan yargılamada dosyadaki kayıt ve belgelerden, ihitlaf konusu dönemde davalı “Adliye” işyerinde ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı işyerinde çalışma kaydı bulunan kamu tanıklarının tespit edildiği, duruşmalarda kamu tanıklarının dinlendiği anlaşılmaktadır.Öncelikle davacı ile davalı ... ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığı arasındaki hukuki ilişkinin hizmet akdi olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin saptanması gerekmektedir.Bu durumda, 01/10/2008 tarihinden önceki döneme ilişkin hizmet tespiti uyuşmazlıklarında 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun); bu tarihten sonraki dönem bakımından ise 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekecektir.Öncelikle ifade etmek gerekir ki, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 2. (5510/4-1-a) maddesinde, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılacağı hükmü düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre sigortalı olabilmenin koşulu hizmet akdine dayalı olarak çalışmaktır. Hizmet akdi Borçlar Kanunu"nun 313. maddesinde belirlendiği üzere iş sahibi ile işçi arasında yapılan belli veya belli olmayan bir süre için görülen iş karşılığı ücret ödenmesini gerektiren bir sözleşmedir. Bu sözleşmede ana unsur iş ve ücrettir. 506 sayılı Yasa açısından hizmet akdini sadece bu unsurlara bağlı olarak kabul etmek mümkün değildir. Zaman ve bağımlılık unsurları hizmet akdinin ana koşulları olmak üzere 506 sayılı Yasa"nın öngördüğü hizmet sözleşmesi bir veya birden fazla işveren ile çalıştırılan arasında oluşturulan, süreli veya süresiz belli bir zaman dilimi içerisinde, işveren emir ve gözetimi altında, iş görmeyi hüküm altına alan hukuksal ilişkidir. Sigortalılığın oluşumu yönünden ilk unsur iş görecek kişinin belli bir zaman dilimi içerisinde, hizmetini işverenin emrine hasretmesidir. Bu zaman dilimi günün tüm süresini kapsayabileceği gibi, günün veya haftanın belli saatlerine de hasredilebilir. Haftanın veya ayın belli gün ve saatlerinde dahi çalışma söz konusu olabilir.
    Önemli olan düzenli bir çalışma ilişkisinin varlığıdır. Düzenli çalışma ilişkisinin varlığı iş akdinin zaman unsurunu ortaya koyar. Çalışanın, hizmetini belli zaman dilimi içerisinde, işveren emrinde ve onun vereceği direktif doğrultusunda gerçekleştirilmesi, hizmet akdinin ikinci unsuru olan bağımlılık unsurunu oluşturur. Hizmetin fiilen verilmesi her durumda zorunlu değildir. İşverenin emir ve gözetim altında hazır beklemek durumunda dahi bağımlılık unsuru gerçekleşmiş sayılır. Öte yandan, işverence gösterilen işlerin, çalışan tarafından, işveren emir ve direktiflerine uygun olarak görülmesi gerekir. Belirtilen bu iki ana unsurun birlikte gerçekleşmesi durumunda 506 sayılı Yasa açısından hizmet akdinin dolayısıyla sigortalılığın ilk koşulunun oluştuğu sonucuna varılır. Sigortalılığın ikinci koşulu, 506 sayılı Yasa"nın 5. ve 8. maddelerinde öngörülen işin görüldüğü bir işyerinin bulunmasıdır. Bir işyerinin varlığının saptanamaması durumunda sigortalılığın gerçekleştiğinden söz edilemez.
    Üçüncü koşul, eylemli çalışmanın varlığıdır. Yasal sigortalılıktan söz edebilmek için sigortalının işveren emir ve direktifleri altında, bilfiil, gösterilen işi yapması zorunludur. Çalışmanın, kimi durumlarda, görülen işin nitelik ve kapsamına göre devamlı sürmesi mümkün olmayabilir. Sigortalının, işveren emir ve nezareti altında verilecek işi yapmaya hazır bir şekilde beklemesi dahi bu koşulun gerçekleşmesi için yeterlidir.
    506 sayılı Yasa"nın 3. maddesinde gösterilen istisnalardan bulunmama bir diğer koşuldur. Bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için Yasa"nın 2. maddesinde sayılan koşulları taşıması yetmez, ayrıca 3. maddede gösterilen kişilerden bulunmaması gerekir.Sigortalı sayılabilme yönünden gerek ücretin kendisi, gerekse ödenme biçim ve yöntemi zorunlu bulunmamaktadır. Parça başına ücret, götürü ücret, part-time çalışma karşılığı yapılan ödeme biçimleri sigortalılık koşullarını etkilemez.Sigortalılık statüsünün oluşumu için herhangi bir şekil koşulu öngörülmemiştir. Resmi veya yazılı bir sözleşme biçimi şart değildir. Asıl olan sigortalının çalışmaya başlama durumudur. Eylemli olarak gerçekleşen bu durum sonucu sigortalılık statüsü kendiliğinden oluşur.
    “Sigortalı olmak” kişi bakımından salt bir hak değil aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu nedenle, kişinin isteğine, ediminin toplumsal etik niteliğine bırakılmamıştır. Bir başka anlatımla, kişi, yasanın sigortalı sayılmak için belirlediği duruma dahil olmakla kendiliğinden sigortalı olacaktır.506 sayılı Kanunda yer alan sigortalılığa ilişkin koşut düzenlemeler 5510 sayılı Kanunda da yer almaktadır. Buna göre, 5510 sayılı Kanun’un 3/11. maddesinde, hizmet akdinin 22.04.1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda tanımlanan hizmet akdini ve iş mevzuatında tanımlanan iş sözleşmesini veya hizmet akdini ifade edeceği belirtilmiştir.5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının “a” bendi kapsamında sigortalı niteliği kazanmanın koşulları başlıca üç başlık altında toplanmaktadır. Buna göre; çalışma ilişkisinin kural olarak hizmet sözleşmesine dayanması, işin işverene ait iş yerinde ya da iş yerinden sayılan yerlerde iş organizasyonu içerisinde yapılması ve çalışanın 5510 sayılı Kanun’un 6. maddesinde belirtilen istisnalar kapsamında bulunmaması gerekmektedir. Dolayısıyla sigortalı olabilmek için bu koşulların bir arada bulunması zorunludur.
    Bilindiği üzere, işçi ve sigortalı kavramlarının tanımında hizmet sözleşmesinden hareket edilmekteyse de, 4857 sayılı İş Kanunu (4857 sayılı Kanun) ile yürürlükten kaldırılan 1475 sayılı İş Kanunu’nda ve 506 sayılı Kanun’da bu sözleşmenin tanımına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. maddesinde, “İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir.” tanımlaması yapılmıştır. Belirtmek gerekirse, 4857 sayılı İş Kanunu’nda “Hizmet akdi” sözcüğü terkedilmiş, yerine “İş sözleşmesi” ifadesi kullanılmıştır. Hizmet akdi, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 313. maddesinin birinci fıkrasında ise, “Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımda sadece hizmet ve ücret unsurları belirgin iken, 4857 sayılı Kanun’da daha önce Anayasa Mahkemesi ve öğretinin de kabul ettiği gibi “bağımlılık” unsuruna da yer verilmiştir.Diğer taraftan 5510 sayılı Kanun’un 3/11. maddesinde ise, hizmet akdinin 22.04.1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda tanımlanan hizmet akdini ve iş mevzuatında tanımlanan iş sözleşmesini veya hizmet akdini ifade edeceği belirtilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, 5510 sayılı Kanun’un atıf yaptığı 818 sayılı Kanun 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (6098 sayılı Kanun) ile yürürlükten kaldırılmıştır. 6098 sayılı Kanun’un 393. maddesinin birinci fıkrasına göre, “Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi, işverenin de ona zamana ve yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.”. Bu hâliyle 5510 sayılı Kanun’un 3/11. maddesi uyarınca 818 sayılı Borçlar Kanunu’na yapılan atfın artık 6098 sayılı Kanun’un 393/1. maddesine yapıldığının kabulü gerekecektir.
    Sigortalılık niteliğinin kazanılması açısından işveren ile çalıştırılan kişi arasında hizmet sözleşmesinin yapılması tek başına yeterli değildir. Ayrıca işin işverene ait iş yerinde ya da iş yerinden sayılan yerlerde yapılması gerektiği de kuşkususzdur. 5510 sayılı Kanunun 11. maddesine göre iş yeri, sigortalı sayılanların maddî olan ve olmayan unsurlar ile birlikte işlerini yaptıkları yer olarak tanımlanırken, işyerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen iş yerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ile araçlar da iş yerinden sayılmıştır.Ayrıca 5510 sayılı Kanun"un 4. maddesinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak bu kişilerin aynı Kanunun 6. maddesinde sayılan istisnalar kapsamında bulunmaması gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 5510 sayılı Kanun"un 92. maddesinde yer alan açık hüküm gereğidir. (Hukuk Genel Kurulunun 14/11/2019 tarihli ve 2016/10-374 E. 2019/1184 K.; 12/11/2019 tarihli ve 2015/10-1508 E., 2019/1170 K. sayılı kararları) .
    Somut olayda; ihtilaf konusu dönem içerisinde davacının ücret ödemelerinin davalılardan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca nakdi yardım adı altında gerçekleştirilmiş olması hizmetin Vakıf Başkanlığı nezdinde geçtiği anlamına gelmeyecektir. Gerçekten tüm dosya kapsamından, davacının ihtilaf konusu dönem içerisinde “Adliye” işyerinde ve ... nezdinde fiili ve gerçek çalışmasını gerçekleştirdiği, emir ve talimatları adı geçen davalı Bakanlıktan aldığının anlaşılmasına göre hizmet akdinin zaman ve bağımlılık unsurlarının ... nezdinde gerçekleştiğinin ve dolayısıyla sigortalılığa esas alınan hizmet akdinin davacı ve ... arasında kurulduğunun kabulü gerekir.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalı Vakıf ve feri müdahil Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesince verilen yeni bir karar bozulmalıdır.SONUÇ:Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nın 373/2.maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı ... Sosyal Yardımlaşma Ve Dayanışma Vakfı Başkanlığı"na iadesine, 18/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi