17. Hukuk Dairesi 2019/2277 E. , 2020/4806 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili; davacının trafik sigortacısı olduğu, davalıların murisi mütevefa ..."in işleteni bulunduğu aracın karıştığı çift taraflı trafik kazasında sigortalı araç sürücüsünün vefat ettiğini, davalılar tarafından açılan Ünye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/175 E. sayılı dosyası ile davalılar için destekten yoksun kalma tazminatına hükmedildiğini, bu nedenle Ünye İcra Müdürlüğünün 2016/3019 sayılı dosyasına 201.682,10 TL ödeme yapmak zorunda kaldıklarını sigortalı araç sürücüsünün alkollü ve %100 kusurlu olması nedeniyle davalılar aleyhinde rücuen başlatılan Ünye İcra Müdürlüğü’nün 2017/1093 sayılı dosyasına davalıların itiraz ettiklerini belirterek haksız itirazının iptali ile takibin devamına, %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili; müvekkilleri tarafından destekten yoksun kalma tazminatı talebi ile açılan Ünye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/175 esas sayılı dosyasında, sigorta şirketinin "Alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesi nedeniyle borcun sona ereceğini" belirtmesine rağmen yerel mahkemece tazminata karar verildiğini, istinaf dilekçesinde de alacaklı
borçlu sıfatının birleşmesi hususunun beyan edildiği ancak istinaf incelemesinde bu beyanlarının kabul görmediği hükmün kesinleştiğini, kesinleşmiş bu hükme rağmen davanın açıldığını, alkolün kazaya tesirini ispatlamak durumunda olduğunu, rücu şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; sigortalı araç sürüsü olan desteğin kusurunun 3. kişi olan davalılara yansıtılamayacağı, rücuya konu dava dosyasında da alacaklı borçlu sıfatının birleştiğine ve alkole ilişkin itirazlarının olduğunu ve kabul görmediğini, davacı şirketin ödeme nedeniyle halefiyet gerekçesi ile poliçe ve genel şartlar kapsamında davalılara rücu hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, zorunlu trafik sigortacısı tarafından zarar gören üçüncü kişiye ödenen destekten yoksun kalma tazminatının sürücünün alkollü olması nedeniyle itirazın iptali yoluyla rücuen tahsili istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”; 85/1 maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”; 85/son maddesinde ise, “İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.” şeklinde ifade edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K"nın 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; "Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir." şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK"nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödettirilmesini isteyebilir. Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).
Somut olayda rücuya konu eldeki dosyada davalılar Ünye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/175 E. 2016/428 K. sayılı dosya ile davacı aleyhinde destekten yoksun kalma tazminat davası açmışlardır. Destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterilen zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Bu suretle, sürücü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, desteğinin kusurunun olması, davacının hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Öte yandan "ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir." düzenlemesi yer almaktadır.
Ayrıca 2918 sayılı KTK"nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinde, tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü 6762 sayılı TTK"nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana
geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasar poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Yukarıda anlatılan hukuki düzenlemeler ışığında, mahkemece, destekten yoksun kalma davasında, destekten yoksun kalan kişilerin hukuki durumları ile desteğin trafik sigortacısının açtığı rücu davasında, destekten yoksun kalan kişilerin hukuki durumları tamamen farklıdır. Destekten yoksun kalma tazminat davalarında zarar görenler, mirasçılık sıfatından bağımsız olarak zarara uğramış kişilerdir. Buna karşın desteğin trafik sigortacısının açtığı rücu davasında destekten yoksun kalanlar, aynı zamanda desteğin mirasçısı ise rücu koşulları oluştuğu takdirde desteğin sorumluluğu mirasçılarına geçer.
Somut olayda mahkemece alınan bilirkişi heyet raporunda; çift taraflı kazada sigortalı araç sürücüsü desteğin kazada %100 kusurlu olduğu ve kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiği tespit edilmiştir. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan yasal düzenlemeler ve hukuki olgulara göre mahkemece, davacı ... şirketince davalılara yapılan ödemenin ödeme tarihindeki verilere göre aktüer bilirkişiden hesap raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Davacı vekilinin istinaf talebinde itirazı bulunmasına göre Bölge Adliye Mahkemesi’nce davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi’nin davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA; Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 14/07/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.