Esas No: 2021/26679
Karar No: 2022/9197
Karar Tarihi: 21.06.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/26679 Esas 2022/9197 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davalı, bir taşınmazı raiç değerinden satın aldığını, daha sonra borçluya kiraladığını ancak davacı ve borçlu arasındaki ilişkiyi bilmediğini savunarak tasarrufun iptal edilmesini istemeyip davayı reddetti. Mahkeme, satış işleminin iptal edilmesi gerektiğini belirleyerek davacının davasını kabul etti. Ancak yapılan değerlendirme usul ve yasaya aykırı olduğundan davalı itiraz etti ve hüküm bozuldu. İİK yasasına göre tasarrufun iptali davalarında, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, borçlunun gerçek alacağı, tasarrufun yapıldıktan sonra gerçekleşmiş olması ve malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarının zararına bir işlem yapıldığı durumlarda iptal gerçekleşir. Ayrıca yapılan işlemde mal kaçırma kastı da araştırılır. Kanun maddeleri araştırılarak, kararın somut olaya uygun olmadığı belirtildi. İİK.md.277, İİK.md.278, İİK.md.279, İİK.md.280.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalılardan ... hakkında yapılan icra takibinin semeresiz kaldığını, davalı ...'ın dava konusu taşınmazı 07/02/2014 tarihinde davalı ...’ya sattığını belirterek, bu tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı ..., dava konusu taşınmazı raiç değerden satın aldığını, daha sonra borçluya kiraladığını, davacı ve borçlu arasındaki ilişkiyi bilmediğini, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ..., cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, 07/02/2014 tarihli satış işleminin, görünüşte satış işlemi olduğundan, taşınmazda halen eski malik davalının oturmaya devam ettiğinden bu nedenle işlemin iptali gerektiğinden bahisle davacının davasının kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK’nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir.
İİK'nın 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK'nın 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK'nın 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK'nın 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre ../...
2021/26679 -2-
2022/9197
borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK'nın 280. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK'nın 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Somut olayda, davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemiştir.
Dava konus taşınmaz, tapuda 45.000,00 TL'ye alınmış, bilirkişi taşınmazın raiç değerini 70.000,00 TL olarak belirlemiştir. Bu hali ile ivazlar arasında önemli oransızlık bulunmamaktadır. Davalı borçlu ve üçüncü kişi arasında akrabalık ve yakınlık olduğu iddia ve ispat edilememiştir. Mahkemece, dava konusu taşınmazın 07/02/2014 tarihindeki satışına rağmen 24/10/2014 tarihindeki hacizde borçlunun oturmaya devam etmesi olgusu, danışıklı işlem olarak nitelendirilmiş ise de davalı üçüncü kişi borçlunun dava konusu taşınmazda kira ilişkisi nedeni ile oturmaya devam ettiğini, daha sonra kira bedelini ödemediği için ihtar çekerek tahliye davası açtığını ve borçlunun tahliyesine karar verildiğini ileri sürmüştür. Celp edilen tahliye kararına ilişkin dosyanın incelenmesinden, mahkemece verilen tahliye kararından sonra borçlunun taşınmazı 23/11/2016 tarihinde tahliye ederek teslim ettiği anlaşılmıştır. Bu halde, borçlunun taşınmazda oturmaya devam etmesi olgusunun tarafların danışıklı işlemi olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından ve üçüncü kişinin İİK’nın 280/1. maddesi anlamında borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu da ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ...’nın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ...'e geri verilmesine 21/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.