Esas No: 2014/1780
Karar No: 2014/6947
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2014/1780 Esas 2014/6947 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Kadastro Mahkemesi
DAVA KONUSU:... Köyü, 101 ada 428, 429, 430, 431, 477, 479, 480, 481, 482, 483, 484 ve 485 sayılı parseller
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 23/05/2013 gün ve 2013/3022 - 2013/5949 sayılı ilâmıyla düzeltilerek onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davalı Vakıf vekilleri tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında davaya konu ... Köyü, 101 ada 428, 429, 430, 431, 477, 479, 480, 481, 482, 483, 484 ve 485 parsel sayılı taşınmazlar, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak ... adına tesbit edilmiştir.
Davacı ... vekili, davaya konu taşınmazların ... (ekilip sürülmeyen yer). taşlık ve kayalık niteliğinde olan, tarım arazisi niteliği bulunmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek ... adına tescili istemiyle dava açmıştır. Davalı ... vekili, çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerlerin M.S.397 tarihinde manastır olarak kurulduğunu, Osmanlı Devleti zamanında vakıf statüsünü ve ardından da tüzel kişilik kazandığını, dava konusu parseller üzerinde davalı vakfın yüzlerce yıllık mülkiyet ve zilyetliğinin olduğunu ve tarım arazisi niteliğine uygun olarak kullanıldığını, taşınmaz malların davacı ya da üçüncü kişilerle bir ilgisinin olmadığını, 1936 yılında Vakıf Yönetimi tarafından Vakıflar Genel Müdürlüğü"ne bildirildiğini, Arazi Tahrir Kanunu hükümlerine göre 1937 yılından itibaren vergilerinin ödendiğini, ... Anlaşmasının 42/3. maddesi uyarınca Devletin kiliselere ve azınlıklara tam bir koruma yükümü altında olduğunu, Anayasanın 90/son maddesi uyarınca da “…milletlerarası anlaşma hükümlerinin esas alınması” gerektiğini bildirerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın reddine, dava konusu ... Köyü 101 ada 428, 429, 430, 431, 477, 479, 480, 481, 482, 483, 484 ve 485 sayılı parsellerin Vakıf yararına zilyetlik koşulları oluştuğu gerekçesiyle davalı Vakıf adına tesbit gibi tesciline karar verilmiş, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmekle, hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 07/12/2010 gün ve 2010/13416 - 15347 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "...Davalı Vakıf bağış yoluyla devraldığını iddia ettiği taşınmazlar yönünden, bağışlayan kişiler ya da miras bırakanları adına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde belirtilen herhangi bir belgenin bulunduğunu iddia etmemiş ve böyle bir belgede ibraz etmediği gibi, Vakfıların kullandığı ve malik olduğu taşınmazların Türkiye genelinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne 1936 yılında beyannamesi verildiği halde, davalı Vakıflar tarafından taşınmazlar hakkında hiçbir beyanname ibraz edilmemiş, ibraz edilenlerinde dava konusu taşınmazlarla ilgisinin olmadığı anlaşılmıştır. Şu hale göre, davalı vakıf adına belgesiz zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen toplam 127.158 m2 yüzölçümlü 10 parça taşınmaz, keza 478 numaralı parseldeki 100.000 m2 fazlalık, keza 49302 m2 yüzölçümlü 267 numaralı parsel gözönünde bulundurulduğunda, 478 numaralı parsele uygulanan Temmuz 1965 tarih 17, 18 ve 19 numaralı tapu kayıtlarının sınırını çekişmeli parsellerin bulunduğu yönünü kıraç olarak sınır okuduğundan ve dava konusu parsellerin etrafının da Anayasanın 169 ve Kadastro Kanununun 17 ve 18. maddeleri gereğince zilyetlikle kazanılamayacak 101 ada 1 numaralı orman parseli ile çevrili bulunduğu, davalı Vakıf 1964 yılında 21 adet taşınmaz hakkında açtığı davada 17 adedinden vazgeçtiği ve davalı vakıf bir taraftan taşınmazları 1950-1953 yıllarında üçüncü kişilerden devraldığını iddia ettiği halde bu konuda herhangi bir yazılı belge vermediği gibi, 10.01.1961 tarihinde dava konusu taşınmazların bitişiğindeki 478 sayılı parsel hakkında tescil davası açtığı ve dava konusu taşınmazları kıraç (sürülmeyen-ekilmeyen, Hazineye ait yer) olarak sınır gösterdiğine göre 1961 yılında dahi bu yerlerin zilyedi olmadığının açık kanıtı olduğu, şayet 1961 yılında dava konusu taşınmazlar Vakfa ait olsa idi, bu yerleri de dava konusu etmesi gerektiği, zilyet olduğu halde, o tarihte bu taşınmazları dava konusu etmemiş olmasının hayatın olağan akışına ve yaşam kurallarına uygun olamayacağı dahi gözönünde bulundurulduğunda çekişmeli parsellerin 3402 sayılı Kanunun 14. madde hükmüne göre davalı vakıf adına tescil edilme olanağı bulunmadığından davacı Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur.Mahkemece, ilk kararda direnilmesine, davanın reddine, ... Köyü 101 ada 428, 429, 430, 431, 477, 479, 480, 481, 482, 483, 484 ve 485 parsel numaralı taşınmazların tesbit gibi tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş, hüküm davacı ... vekilinin temyizi üzerine; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/20-889-2012/378 sayılı 13.06.2012 günlü kararında özetle; [Dosya içerisindeki belgelerin incelenmesi sonucunda; çekişme konusu 101 ada 428, 429, 430, 431, 477, 479, 480, 481, 482, 483, 484 ve 485 parsel sayılı taşınmazların 2008 yılında Güngören Köyünde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, davalı Vakıf adına senetsiz ve belgesizden tesbit edildiği; kadastro tutanağının edinim kısmında taşınmazların dava dışı şahısların 20 yılı aşkın zilyetliği altında iken yaklaşık 1950-1953 yıllarında hayrat olarak davalı ... Vakfına bağışladıkları, o tarihten beri de adı geçen vakıf tarafından, vakfın ihtiyaçlarını gidermek amacıyla malik sıfatıyla kullanıldığı, yapılan inceleme, muhtar ve bilirkişilerin müşterek beyanlarından anlaşıldığı gerekçesi ile davalı Vakıf adına, senetsizden 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca toplam 244.265,44 m2 olarak kayıt oluşturulduğu görülmektedir.
Çekişme konusu taşınmazlara ait kadastro tutanaklarının edinim kısmında taşınmazların şahısların zilyetliğinde iken 1950-1953 yıllarında davalı Vakfa bağışlandığı yazılı ise de, yargılama sırasında gerek tutanak mümzisi, gerekse yerel bilirkişi ve tanıklar bu hususun sehven söylendiğini beyan ederek, taşınmazların davalı Vakıf tarafından uzun yıllar tasarruf edildiğini bildirmişler, davalı Vakıf vekili de bu hususu doğrulamıştır. O halde eldeki davada, davalı Vakfa bağış yolu ile geçen taşınmazlardan da söz edilemeyecektir. Keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklar aksini söylese de, çekişme konusu taşınmazların davalı Vakfın kuruluşundan beri tasarrufunda bulunan ve beyannamede bildirilen mallardan olsa idi, davalı Vakıf tarafından 1961 yılında açılan davalarda veya akabinde bunların da tescilinin talep edilmesi gerekirdi. Taşınmazların kadastrosu 2008 yılında yapılmış olup, o tarihe kadar davalı Vakıf tarafından çekişme konusu taşınmazlarla ilgili bir başvuru olduğu da ileri sürülmemiştir.Bu durum karşısında; davalı vakıf tarafından 1935 tarihinde bildirilen beyannamede taşınmazların miktarı, mevkii ve sınırlarının yazılı olmaması nedeniyle bu taşınmazların bahsi geçen beyanname kapsamındaki taşınmazlardan olduğunun Türk Medenî Kanununun 6.maddesi uyarınca davalı Vakıf tarafından kanıtlanamamış bulunması, ayrıca dava konusu taşınmazların vakfa bağış yolu ile geçtiğine ilişkin kadastro tutanağının edinim kısmındaki beyanların, tutanak mümzisi olarak da duruşmada dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından doğru olmadığının bildirilmesi ve davalı Vakıf tarafından da bu hususun kabul görmesi karşısında, yerel mahkemece davacı Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesi gereğine değinen Özel Daire bozma ilâmına açıklanan bu gerekçelerle uyulması gerekir. O halde direnme kararının, açıklanan değişik gerekçeyle bozulmasına,”] karar verilmiştir.Mahkemece Hukuk Genel Kurulu kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne ve dava konusu ... Köyü 101 ada 428, 429, 430, 431, 477, 479, 480, 481, 482, 483, 484 ve 485 parsel numaralı taşınmazların tesbitlerinin iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş, hükmün davalı Vakıf vekili tarafından temyizi üzerine Dairenin 23/05/2013 gün ve 2013/3022 E. 2013/5949 K. sayılı ilâmında ["" İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve davalı Vakıf tarafından çekişme konusu taşınmazların vergilerinin 1937 yılından beri ödendiği savunularak 376 adet vergi kaydına dayanıldığı, mevki ve hudutları muhtar ve bilirkişilere defalarca okunmasına rağmen, bu kayıtların nerelere ait olduklarının tam ve kesin olarak tesbit edemediklerinden kadastro çalışmaları sırasında uygulanamadığı, bu nedenle uygulanamayan kayıtlar listesine alındığı, davalı Vakıf tarafından 17.7.1935 tarihinde beyanname verildiği, burada 20 parça susuz tarla, 2 bağ, 10 su kuyusu ve manastırın bina müştemilatı ile (manastır etrafında) tapuya bağlanmamış arazisini bildirdiği, beyannamede taşınmazların yüzölçümleri, yeri ve de sınırlarının açıkça belirtilmediği, bu durumda, dava konusu edilen 12 parça taşınmazın davalı Vakıf tarafından verilen beyannamede yazılı olan taşınmazlardan olduğunun duraksamaya yer bırakmayacak şekilde kanıtlanamadığı, çekişme konusu taşınmazlara ait kadastro tutanaklarının edinim kısmında taşınmazların şahısların zilyetliğinde iken 1950 -1953 yıllarında davalı Vakfa bağışlandığı yazılı ise de, yargılama sırasında gerek tutanak mümzisi, gerekse yerel bilirkişi ve tanıklar bu hususun sehven söylendiğini beyan ederek, taşınmazların davalı Vakıf tarafından uzun yıllar tasarruf edildiğini bildirdikleri, davalı Vakıf vekilinin de bu hususu doğruladığı, o halde eldeki davada, davalı Vakfa bağış yolu ile geçen taşınmazlardan da söz edilemeyeceği, keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklar aksini söylese de, çekişme konusu taşınmazların davalı Vakfın kuruluşundan beri tasarrufunda bulunan ve beyannamede bildirilen mallardan olsa idi, davalı Vakıf tarafından 1961 yılında açılan davalarda veya akabinde bunların da tescilinin talep edilmesi gerektiği, taşınmazların kadastrosu 2008 yılında yapılmış olup, o tarihe kadar davalı Vakıf tarafından çekişme konusu taşınmazlarla ilgili bir başvurunun olmadığı anlaşıldığına göre, mahkemece, uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak davanın kabulü yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen "Kadastro işlemi ile oluşan tesbit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de; bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün 3. ve 4. bentlerinin kaldırılarak, bunun yerine “6099 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K.’nun 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle onanmasına,""] karar verilmiştir.Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. madde hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parseller orman alanı dışında bırakılmıştır.Davalı Vakıf vekilleri karar düzeltme dilekçelerinde; dava konusu taşınmaz malların bugüne kadar vergilerinin ödendiğini, dava konusu taşınmazların bulunduğu vakfa ait 21 adet ve ... Köyü halkına ait 376 adet vergi kaydının mahkemece gözardı edildiğini, uygulanamayan vergi kayıtları listesine alındığını, böylece vergi listesinde yer almadığının kabul edildiğini, oysa gerçeğin böyle olmadığını, çekişmeli taşınmazlar üzerindeki müvekkil vakfın zilyetliğinin 1935 yılından öncesine dayandığını, vakfa ait taşınmaz malların 17/7/1935 tarihli beyannamede beyan edildiğini, söz konusu beyannamede; 20 parça susuz tarla, 2 bağ, 10 su kuyusu ve Manastırın bina ve müştemilatı ile tapuya bağlanmamış arazi maliki olduğunun bildirildiğini, beyannamede adı geçen ve bildirimi yapılan arazilerden halihazırda 101 ada 9, 267, 271, 277, 279, 478, 489, 491 ve 492 parsel sayılı taşınmazların müvekkil vakıf adına tapuda kayıtlı olduğunu, vakıf bina müştemilatının tapulu olduğunu, bu taşınmazlar dışında kalan 13 adet taşınmazın vergi bildirimi ve beyanı yapıldığı halde nerede olduğunu, dosyaya 10/10/2011 tarihli dilekçede noter tasdikli ve şeri mahkeme kadıları tarafından verilen hüccetler ve fermanlar bulunduğunu, mahkemece bu yazılı belgelerin dahi hiç dikkate alınmadığını, tartışılmadığını, mahalli bilirkşilerin beyanlarınada itibar edilmediğini,... Köyünde genel arazi kadstro çalışmalarının beyannamenin verilmesinden tam 73 yıl sonra başlatılmasının Devletin kusuru ve ihmali olduğunu, yapılan bu çalışmanın mülkiyet hakkını kısıtlar şekilde müvekkil vakıf aleyhine sonuç doğurmasının, AİHS nin ve adil ayargılama hakkının ihlaline neden olduğunu, bu hususta ... TÜRKİYE kararının açık olduğunu, Mahkemeye tarafımızdan delil olarak sununlan ve vakıf lehine tescile karar verilen bazı ilâmlara ilişkin dosyaların arşivde bulunamadığı sekaya gitmiş olabileceği olgusu inandırcılıktan uzak olduğunu ve vakıf aleyhine değerlendirildiğini, Anayasamızın 90/5 maddesine göre;""Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usûlüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır."" yine Anayasamızın 148/3 maddesine göre; ""(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."" denilmekte olduğunu, olağan kanun yollarının tüketilmiş olması halinde de bireyse başvuru hakkının kullanılacağını, böylece müvekkilinin din ve örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini, Ayrımcılı Yasağının ihlal edildiğini, yerel mahkeme kararının kanunların açık hükmüne aykırı olduğu gerekçeleri ile Yargıtayın Onama kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.Karar düzeltme incelemesi yapılabilmesi için; Dairenin 20/01/2014 gün ve 2013/7794 E. 2014/697 K. sayılı İade kararında; ["" Dava konusu ... İli,... İlçesi, ... Köyünde bulunan 101 ada 428, 429, 430, 431, 477, 479, 480, 481, 482, 483, 484 ve 485 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili olarak, 27/02/2008 gün ve 26800 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5737 numaralı Vakıflar Kanununun 22/08/2011 gün ve 651 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17. maddesiyle eklenen geçici 11. maddesine göre; dava konusu taşınmazların davalı Vakıf tarafından idareye sunulan 1936 tarihli Vakıf Beyannamesinde kayıtlı bulunup bulunmadığı, davalı Vakfın 1935 tarihli beyannamede adı geçen 20 parça tarla, 2 bağ, 10 su kuyusu ve manastır ile müştemilatı olarak belirlenen taşınmazlarla aynı taşınmazlar olup olmadıkları, bundan ayrı, Kanunun geçici 11. maddesine göre K.H.K."nun tanıdığı oniki aylık kanunî sürede adı geçen vakıf tarafından idareye (Vakıflar Genel Müdürlüğüne) tescil işlemleri için bir başvuru yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise buna ilişkin yazışma sonuçlarının ve evrak-ı müspitenin Vakıflar Genel Müdürlüğünden ve ayrıca davalı Vakıfdan sorularak, alınacak cevabın bu dosyaya eklenmesi,""] istenmiş, iade kararına verilen... Kaymakamlığı Tapu Müdürlüğünün verdiği 25.02.2014 gün ve 607 sayılı cevabî yazıda; ... İli, ... İlçesi, ... Köyünde bulunan 101 ada 428, 429, 430, 431, 477, 479, 480, 481, 482, 483, 484 ve 485 nolu parselller ekte gönderilen ... Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlünün 25.02.2014 tarih ve 231 sayılı yazıları ekindeki Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tapu Daire Başkanlığının 21.02.2014 tarih ve 1452 kayıt sayılı yazıları gereğince ... Vakfı adına tescillerinin yapılmış olduğu ve 2013/3 esasta davalıdır şerhi ile kesinleşmiş mahkeme ilâmlarının bildirilmesinin istendiği görülmüştür.Ayrıca adı geçen ... İli, ... İlçesi, ... Köyü 101 ada 428, 429, 430, 431, 477, 479, 480, 481, 482, 483, 484 ve 485 nolu parsellere ilişkin tapu kayıtları gönderilmiştir. İlgili cevabi yazı ekinde gönderilen belgelere görede tescil işleminin 27/02/2008 gün ve 26800 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5737 numaralı Vakıflar Kanununun 22/08/2011 gün ve 651 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17. maddesiyle eklenen geçici 11. maddesine göre Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğünün ilgi yazıları ile toplanan ve Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünün cevabı yazılarıda dikkate alınarak Vakıflar Meclisinin taşınmazların adı geçen vakıf adına tapuya tescilleri uygundur içerikli kararı ile tescil edildiği anlaşılmaktadır.Davalı Vakıf vekillerinin karar düzeltme dilekçesinin incelenmesinde; Yukarıda Dairenin 20/01/2014 gün ve 2013/7794 E. 2014/697 K. sayılı iade kararı ile sorulu getirtilen bilgi ve belgelerden ve tapu kayıtlarında anlaşılacağı üzere; dava konusu... İli, ... İlçesi,... Köyü 101 ada 428, 429, 430, 431, 477, 479, 480, 481, 482, 483, 484 ve 485 parsel sayılı taşınmazların tescil işleminin 27/02/2008 gün ve 26800 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5737 numaralı Vakıflar Kanununun 22/08/2011 gün ve 651 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 17. maddesiyle eklenen geçici 11. maddesi ile yapılıp tapuya kaydedilmiş olduğuna ve bu haliyle eldeki dava konusuz kaldığına göre, yeniden tescil hükmü kurulmasına gerek olmadığına karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilerek davalı Vakıf vekillerinin karar düzeltme taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Vakıf vekillerinin karar düzeltme istemlerinin KABULÜ ile Dairenin 23/05/2013 gün ve 2013/3022 E. 2013/5949 K. sayılı ilâmıyla Düzeltilerek Onama Kararının ORTADAN KALDIRILMASINA ve yerel mahkemenin 28/01/2013 gün ve 2013/3 Esas - 2013/1 Karar sayılı hükmünün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 30/06/2014 günü oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.