
Esas No: 2017/950
Karar No: 2020/163
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/950 Esas 2020/163 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 1575-193
6136 sayılı Kanun"a aykırılık suçundan sanık ..."ın aynı Kanun"un 15/1 ve TCK"nın 62/1, 52/1-2-4, 51/1-3 ve 54. maddeleri uyarınca 9 ay hapis ve 1.340 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine, bir yıl altı ay süre ile denetime tabi tutulmasına, taksitlendirmeye ve müsadereye ilişkin Konya (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 12.12.2013 tarihli ve 278-787 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 15.10.2015 tarih ve 630-22871 sayı ile;
"Yapılan yargılamaya, toplanan kanıtlara, hükmün dayandığı gerekçe ve takdire göre sanığın, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazların reddine, ancak:
Yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden, birbirleriyle çelişecek şekilde sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ve cezanın ertelenmesine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
6545 sayılı Kanun"un 84. maddesiyle 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 6. maddenin birinci fıkrası uyarınca sulh ceza mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle bozmadan sonra yargılama yapan Konya 14. Asliye Ceza Mahkemesi ise 23.02.2016 tarih ve 1575-193 sayı ile;
"...Mahkememizin öncesi olan 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 12.12.2013 tarihli hüküm fıkrasında açıkça açıklandığı üzere;
"Sanığa verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın suçun işleniş biçimi, verilen ceza miktarı, sanığa verilen cezanın niteliği, şahsi ve sosyal ve sabıka, ekonomik durumu ile sanığı suça iten sebepler ve cezaların caydırıcılık gücü göz önüne alınarak takdiren ve 5271 sy. CMK"nın 231 md. hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanmasına yer olmadığına,
Sanığa verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın suçun işleniş biçimi, verilen ceza miktarı, şahsi, sosyal, sabıka ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, sanığı suça iten sebepler ile olayın meydana gelmesindeki özellikler göz önüne alınarak 5237 sy. TCK"nın 50. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına,
Sanığa verilen hapis cezasının, sanığın şahsi-sosyal ve sabıkasındaki suçların suç tarihleri ve sabıkasındaki ilamların niteliği göz önüne alınarak, 5237 sy.TCK"nın 51/1. maddesi uyarınca ertelenmesine" karar verilerek gerekçe oluşturulduğu, ayrıca gerekçeli kararda da gerekçe ve delillerin değerlendirilmesi kısmında sanığın şahsi, sosyal, ekonomik ve sabıka durumu olayın oluş şekli sanığı suça iten sebepler, sanığın suç işlemedeki yoğunlaşmış kastı ve sanığın sabıkasındaki suç tarihinden sonra kesinleşen hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından verilen ilamının mevcut bulunması ve tekerrüre esas olmamaları sebebiyle hüküm kurulduğu, dosya içeriğinde de Konya 2. Çocuk Mahkemesinin 21.01.2013 tarihinde kesinleşen suç tarihi 19.09.2011 olan 2011/1056 esas, 2012/962 karar sayılı hırsızlık suçundan 1 yıl 1 ay 10 gün hapis, mala zarar verme suçundan 66 gün adli para cezası karşılığı 1.320 TL adli para cezası verildiği ve bunun HAGB kapsamında ele alınıp 3 yıl denetimli serbestlik altında işleme tabi tutulduğu ve sabıkasına işlendiği anlaşılmakla, mahkememiz öncesi olan Konya (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesince 12.12.2013 tarihli 2013/278 esas, 2013/787 karar sayılı ilamının usul ve yasaya uyumlu olduğu, sanığın mahkememizin iş bu dava dosyasının suç tarihi olan 04.10.2012 tarihinden önce işlenip suç tarihinden sonra kesinleşen Konya 2. Çocuk Mahkemesinin 2011/1056 esas, 2012/962 karar sayılı ilamı içerisindeki hırsızlık ve mala zarar verme suçunun oluş şekli verilen ilamın niteliği, sanığın üzerinde taşımış olduğu ekspertiz raporuyla da sabit olan her iki yüzünde birer adet oluk bulunan çentikli tırtıklı ve kavisli sivri uçlu, namluya sahip bıçağın, 6136 sayılı Yasa"nın 4. maddesine göre yasak niteliğindeki bıçaklardan olduğu ve bu bıçağı da savunmasının aksine hakkında verilen hırsızlık ve mala zarar verme suçlarındaki gibi suç işlemek ve karşı tarafa saldırmak amacıyla taşıdığı ancak motorsikletin kontrolünü kaybedip yere düşmesi sebebiyle nitelikli bıçağın ele geçirildiği, bunun ayrıntısının tüm dosya kapsamı içerisinde bulunduğu anlaşılmakla Yargıtay bozma ilamının usul ve yasaya aykırı olup dosya içeriğiyle uyumlu olmadığı" gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.05.2016 tarihli ve 162919 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 854-650 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 05.07.2017 tarih ve 413-8747 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının TCK’nın 51. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verilirken gösterilen gerekçenin CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçe ile çelişip çelişmediği ve bu bağlamda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin kararın yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
04.10.2012 tarihli trafik kazası tespit tutanağına göre; sanık ...’ın tescilsiz motosikleti ile seyir hâlinde iken kontrolünü kaybederek park hâlinde bulunan 06 BR 268 plaka sayılı araca çarptığı,
Cumhuriyet savcısı görüşme tutanağında; kaza sonrası olay yerine gelen sağlık görevlileri tarafından yapılan müdahale sırasında sanığın belinden rambo bıçağı olarak ifade edilen bıçağın yere düşmesi üzerine kolluk tarafından muhafaza altına alındığının belirtildiği,
Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen 30.11.2012 tarihli ve 5749 sayılı uzmanlık raporunda; inceleme konusu sivri uçlu ve oluklu bıçağın 6136 sayılı Kanun’un 4. maddesine göre yasak niteliği haiz bıçaklardan olduğunun belirtildiği,
6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece 12.12.2013 tarih ve 278-787 sayı ile teşdiden 6136 sayılı Kanun’un 15/1 ve TCK’nın 62/1, 52/1-2-4, 51/1-3 ve 54. maddeleri uyarınca 9 ay hapis ve 1.340 TL adli para cezası ile cezalandırılan sanık hakkında “...suçun işleniş biçimi, verilen ceza miktarı, sanığa verilen cezanın niteliği, şahsi ve sosyal ve sabıka, ekonomik durumu ile sanığı suça iten sebepler ve cezaların caydırıcılık gücü” göz önüne alındığından bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken “...sanığın şahsi-sosyal ve sabıkasındaki suçların suç tarihleri ve sabıkasındaki ilamların niteliği” şeklindeki gerekçe ile hükmolunan hapis cezasının ertelenmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanık Sait İnanır kollukta; 04.10.2012 tarihinde saat 11.50 sıralarında ismini polis merkezinde öğrendiği plakasız motosiklet sürücüsü olan sanık ...’ın motosikletinin kontrolünü kaybederek park hâlinde bulunan aracına çarptığını, olay yerine gelen sağlık ekibi tarafından yapılan müdahale sırasında belinden bir bıçak düşürdüğünü, bunun üzerine kolluk görevlilerinin bıçağı muhafaza altına aldıklarını ifade etmiştir.
Sanık kollukta; 04.10.2012 tarihinde saat 11.50 sıralarında kendisine ait plakasız motosikleti ile seyir hâlinde iken ara yoldan plakasını alamadığı bir aracın kontrolsüz bir şekilde önüne çıkması üzerine motosikletinin kontrolünü kaybederek park hâlinde bulunan araca çarptığını, bu sırada üzerinde bulunan bıçağın yere düştüğünü, bu bıçağı düşmanları olması nedeniyle tedbir amaçlı taşıdığını,
Mahkemede; söz konusu bıçağın kendisine ait olduğunu, düşmanı olduğu için kendisini korumak amacıyla taşıdığını, taşımanın suç olduğunu bilse taşımayacağını, hakkında ceza verilecekse hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep ettiğini,
Savunmuştur.
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen ve Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 tarihli ve 346–25 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça belirtildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 23. maddesiyle de 5271 sayılı Kanun"un “hükmün açıklanması” başlıklı 231. maddesi;
“(1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
(3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.
(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.
(5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, bir yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
(6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir.
(7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
(9) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
(10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
(11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.
(12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
(13) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
(14) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.” şeklinde yeniden düzenlenerek büyükler için de uygulamaya konulmuş, 5560 sayılı Kanun"un 40. maddesi ile de 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tabi kılınmıştır.
5560 sayılı Kanun’un 23. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde yapılan değişikliğe ilişkin komisyon gerekçesi; “Yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanundaki düzenlemesi itibariyle, erteleme, bir koşullu atifet kurumu niteliği taşımakta idi. Buna göre, deneme süresi içerisinde yeni bir suçun işlenmemesi halinde, "mahkumiyet vaki olmamış" sayılmakta idi. Keza, erteleme, sadece hapis cezası açısından değil, "ertelemenin bölünmezliği" kuralı gereğince, diğer bütün ceza hukuku yaptırımları bakımından da, kural olarak, aynı sonucu doğurmakta idi. Buna karşılık 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun sisteminde ise, erteleme, sadece hapis cezasına özgü bir infaz rejimi olarak düzenlenmiştir. Bu bakımdan, yeni sistemde artık "ertelemenin bölünmezliği" kuralından söz etmek mümkün değildir. Hapis cezası açısından bir infaz rejimi olarak kabul edilen ertelemede, hükümlü, denetim süresi zarfında kasıtlı yeni bir suç işlemediği ve kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, hakkında hükmolunan "hapis cezası" infaz edilmiş sayılacaktır. Şayet hakkında hapis cezasının yanı sıra ya da sadece adli para cezasına veya güvenlik tedbirine hükmedilmişse, adli para cezası ve güvenlik tedbirleri bakımından erteleme söz konusu olmayacaktır. Bu durum, ertelemeyi hükümlü açısından, yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu sistemindeki düzenlemeye nazaran daha ağır sonuçlar doğuran bir kurum haline getirmiştir. Bu nedenle kurumlar arasındaki dengeli geçişi sağlamak amacıyla, Türk Ceza Hukukuna ilişkin yeni mevzuatımızda, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının, bir kurum olarak düzenlenmesi bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır.” şeklinde açıklanarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun düzenlenme amacı ile bu kurumun hapis cezasının yanı sıra ya da sadece adli para cezasına hükmedilmiş ise erteleme kapsamı dışında kalan bu adli para cezaları hakkında da uygulanmasının mümkün olduğu belirtilmiştir. Bu anlamda CMK’nın 231. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “...iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası...” şeklindeki ifadenin TCK’nın 45. maddesinde hapis ve adli para cezası olarak düzenlenen ceza türleri açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun kapsamının belirlenmesine yönelik olduğunun kabulünü gerektirmektedir. Aksi yönde bir yorum kurumun düzenlenme amacına aykırı olacak ve sanık aleyhine sonuç doğuracaktır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 10.02.2009 tarihli ve 265-22, 10.03.2009 tarihli ve 48-53 ile 25.09.2012 tarihli ve 7-1783 sayılı kararlarında da " 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5. fıkrasında kast edilen adli para cezası, seçenek yaptırım olarak hükmedilen adli para ceza olmayıp, 5237 sayılı Yasanın 52. maddesinde öngörülen ve hapis cezası ile birlikte veya yalnız hükmedilen adli para cezasıdır." denilmek suretiyle aynı sonuca ulaşılmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 25.07.2010 tarihli ve 27650 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 22.07.2010 tarihli ve 6008 sayılı Kanun"un 7. maddesiyle maddenin 6. fıkrasının sonuna "Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesi, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez." cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlar ile 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da bu hapis cezasının yanı sıra ya da sadece adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,
c- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
d- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
e- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı hâlinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve on sekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir süjesinin talepte bulunması şart değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin objektif şartlarından biri, suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya "tazmin suretiyle" tamamen giderilmesidir. Burada kasdedilen maddi zarar olup manevi zarar bu kapsamda değerlendirilmemelidir. Objektif şartlardan diğeri, sanığın suç tarihinden önce kasıtlı bir suçtan cezalandırılmamış olmasıdır. Daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmakla birlikte adli sicilden silinme şartları oluşmuş mahkûmiyet, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kanuni engel oluşturmayacak, ancak bu durum, sanığın suç işleme hususundaki eğilimini belirleme yönünden mahkemece değerlendirmeye tabi tutulabilecektir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 23.01.2018 tarihli ve 962-16 sayılı, 28.02.2017 tarihli ve 896-111 sayılı kararlarında da kasıtlı suçtan verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların sanığın suç işleme hususundaki eğilimini belirlemek yönünden yargı makamlarınca değerlendirmeye tabi tutulabileceği sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan, 5271 sayılı CMK’nın 231/6-b maddesindeki “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması” şeklindeki düzenleme ile kanun koyucu, suça ve faile ilişkin tüm objektif şartları taşıyan herkes için mutlak surette hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini kabul etmeyip hâkime belirli ölçüler içerisinde bir takdir hakkı tanımıştır. Ancak, sanığın yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususundaki değerlendirmenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli gerekçe içermesi ve bu gerekçenin hükümde yer alan hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi, ertelenmesi ve takdiri indirim uygulamalarında dayanılan gerekçe ile çelişmemesi gerekir.
Hapis cezasının ertelenmesi kurumu ise 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinde;
“İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
Gerekir...” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilenlerin cezasının ertelenebileceği, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olanlar bakımından ise bu sürenin üst sınırının üç yıl olduğu belirtilmiş, ancak erteleme kararının verilebilmesi;
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
2- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
Şartlarına bağlanmıştır.
Bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmekle birlikte, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûmiyet, hapis cezasının ertelenmesine kanuni engel oluşturmaktadır. Bu durumda ayrıca kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması şartının değerlendirilmesine gerek olmayacaktır. Birinci şartın gerçekleştiği hâllerde ise cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için, kişinin suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekmektedir. Anılan Kanun maddesi uyarınca, yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi mümkün olup hapis cezasından çevrilen veya doğrudan verilen adli para cezalarının ertelenmesi imkânı bulunmamaktadır.
07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu karara uyum gösteren Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere, “erteleme” cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören bir şahsileştirme kurumudur. Hapis cezasının ertelenmesine veya ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken mahkemece gerekçe gösterilmeli ve bu gerekçenin dosyada bulunan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olması, aynı zamanda hükümde yer alan hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi ve takdiri indirim uygulamalarında dayanılan gerekçe ile de çelişmemesi gerekir. Gerekçenin bu niteliği keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek özelliklerini de taşır. Zira kanuni, yeterli ve dosya kapsamıyla uyumlu bulunmayan bir gerekçeye dayanılarak erteleme hükmünün uygulanmaması, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi cezanın kişiselleştirilmesi ilkesine de aykırı olup uygulamada keyfiliğe yol açabilecektir.
Mahkemece, hapis cezasının ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin takdir kullanılırken, sanığın yargılama sürecindeki davranışları göz önünde bulundurularak pişmanlık duyup duymadığı değerlendirilmeli ve tekrar suç işleyip işlemeyeceği hususundaki kanaat buna göre belirlenmelidir. Diğer taraftan yerel mahkemece gösterilen gerekçenin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya kapsamıyla uyumlu olup olmadığının Yargıtay denetimine tabi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Suç tarihinden önce adli sicil kaydı olmayan, adli para cezası ile birlikte iki yıldan az hapis cezası ile cezalandırılan, inceleme konusu suç bakımından karşılaması gereken herhangi bir zarar bulunmayan, yargılama sürecindeki davranışları ve ikrarı lehine takdiri indirim sebebi olarak kabul edilerek hakkında TCK’nın 62. maddesi uygulanan, şahsi, sosyal ve sabıka durumu olumlu değerlendirilerek hakkında hükmolunan hapis cezası ertelenen ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep eden sanık hakkında diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce değerlendirilmesi gereken hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna ilişkin olarak sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceğine yönelik bir değerlendirme yapılması, bu değerlendirme sonucunda yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılamaması hâlinde ise diğer kişiselleştirme kurumları olan seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme müesseselerinin tartışılması gerektiği gözetilmeden “... suçun işleniş biçimi, verilen ceza miktarı, sanığa verilen cezanın niteliği, şahsi ve sosyal ve sabıka, ekonomik durumu ile sanığı suça iten sebepler ve cezaların caydırıcılık gücü...” şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan şahsi, sosyal ve sabıka durumu olumsuz değerlendirilerek hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesine karşın hapis cezasının ertelenmesine gerekçe olarak şahsi, sosyal ve sabıka durumunun gösterilmesi suretiyle gerekçeler arasında çelişki oluşturulduğunun da kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olmaması ayrıca erteleme hükümlerinin uygulanması gerekçesi ile de çelişmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Konya 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.02.2016 tarihli ve 1575-193 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olmaması ayrıca erteleme hükümlerinin uygulanması gerekçesi ile de çelişmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 10.03.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.