Yanlar arasında görülen el atmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davalıların da çekişmeli taşınmazda miras bırakanlarından intikal eden paylarının bulunduğu, paylı mülkiyette paydaşların intifadan men edilmelerinin dava şartı olduğu, davacının davalıları intifadan men ettiğini ispatlayamadığı, davalıların iyiniyetli olarak çekişmeli yeri ev ve bahçe nitelikleriyle kullandıkları gerekçesiyle dava şartı yokluğu yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden ; davanın açıldığı tarihte çekişmeli 114 ada 101 parsel sayılı taşınmazda davacı M... A..., davalıların babası İ... A... ve dava dışı kişilerin paylı mülkiyet üzere malik oldukları, davalılardan A... ve İ..."in 14.09.2005, E..."in 04.10.2005, M..."nın ise 25.5.2012 ve 13.06.2012 tarihlerinde pay satın aldıkları , davalılardan V..."in taşınmazda halen paydaş olmadığı, taşınmazı babası İ..."e teban kullandığı, davalıların taşınmazın paylı maliklerinden İ..."in çocukları oldukları, davalıların keşifteki beyanlarından çekişmeli taşınmazın tamamını 1979 yılından bu yana bahçe, ev yeri ve müştemilatı nitelikleriyle kullandıkları anlaşılmaktadır.
O halde, taraflar arasındaki çekişmenin 4721 Sayılı TMK."nin 683. ve takip eden maddelerinde öngörülen paylı mülkiyet hükümleri gözetilmek suretiyle çözüme kavuşturulacağı kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere 4721 Sayılı TMK.nin 706, 6098 Sayılı TBK"nin 237 (818 Sayılı BK.nin 2l3.), T.K.nin 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında MK.nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, çekişmeli taşınmazın tamamının davalılar tarafından 1979 yılından buyana kullanılmakta olduğu davalıların beyanlarıyla sabittir..
Öte yandan 4721 sayılı Medeni Kanunun 692/1 maddesine göre “Paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesi veya paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılması, oybirliğiyle aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bütün paydaşların kabulüne bağlıdır”. Ne var ki mahkemece bu düzenleme de değerlendirilmemiştir.
Davacının yıkım (kal) isteğine gelince; Mahkemece yapılan ilk keşifte görev alan bir fen bilirkişi tarafından düzenlenen krokili raporda davalılardan Murtaza"ya ait evin çekişmeli taşınmaz içinde kaldığı belirtilerek krokide gösterilmiş ise de , ikinci keşifte görev alan iki fen bilirkişi tarafından düzenlenen krokili raporda ise Murtaza"ya ait evin çekişmeli taşınmazın sınırında bulunan orman parselinde kaldığı açıklanıp koordinatlı krokide işaretlenmiştir. Bundan ayrı davalılar çekişmeli taşınmaz üzerinde kendileri tarafından dikilen değişik yaş ve sayıda meyve ağaçları bulunduğunu belirtikleri halde her iki raporda da meyve ağaçlarından söz edilmemiştir. Mahkemece her iki fen raporu arasındaki değinilen çelişkiler ve eksiklikler üzerinde durulup yöntemince giderilmemiştir.
Hal böyle olunca taşınmazın tamamının davalılar tarafından kullanıldığı, paydaşlar arasında intifadan men olgusunun gerçekleşmesine gerek olmadığı gözetilerek davacının payı oranında davalıların elatmalarının önlenmesine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi üç kişilik bilirkişi kurulu ile yerinde keşif yapılıp, davalılara ait ev ve eklentileri ile meyve ağaçlarının çekişmeli taşınmazın geometrik çapı içinde kalıp kalmadığının belirlenmesi ve düzenlenecek ölçekli ve koordinatlı krokide gösterilmesi, alınan her iki fen bilirkişisi raporu arasındaki anılan çelişki ve eksikliklerin yöntemince giderilmesi, tapu kaydındaki niteliği tarla olan taşınmaz üzerine davalılar tarafından yapılar inşa edildiği gözetilerek 4721 Sayılı TMK"nin 692/1 maddesi de değerlendirilip oluşacak sonuca göre yıkım isteği yönünde olumlu veya olumsuz hüküm kurulması gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.