10. Hukuk Dairesi 2016/10900 E. , 2016/14393 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 1.1.2004-31.1.2012 tarihleri arası davalıya ait değirmende işçi olarak çalıştığını ve hizmetinin tespitini istemiş, Mahkemece, davalı ile davacı arasında kira sözleşmesi olduğu, vergi yoklama kaydı davacıyı işçi durumuna getirmeyeceği, hizmet akdi ile çalışmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, işyerinin değirmen olduğu, davacı ve davalı arasında 10.6.2008 başlangıç tarihli işyerine ilişkin 1 yıllık kira sözleşmesi olduğu, davalının 14.7.1998 tarihinde işyerine ilişkin değirmencilik faaliyetine başladığına dair vergi kaydının bulunduğu, davalı Kurumda işyerinin tescil kaydının bulunmadığı, davacı adına talep konusu (19.12.2008-12.12.2008) döneminde 1007115, (28.1.2009-30.11.2009) döneminde 1017308, (8.12.2009-19.5.2010) döneminde 1027502,(20.5.2010-30.11.2011) döneminde 1028765 sicil nolu dava dışı işyerlerinden bildirimler yapıldığı anlaşılmaktadır.
1-)Husumet konusu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 187. maddesinde yer alan ilk itirazdan olmadığından davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Taraflarca ileri sürülmese dahi gerek mahkemece, gerekse Yargıtay’ca tarafların bu yönde bir savunmasının olup olmadığına bakılmaksızın kendiliğinden göz önünde tutulur.
2-)5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak, 79/10. madde hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir.Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez.Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
3-)Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21 - 43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, bildirgeyi hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını yada kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde eldeki davada; öncelikle, davacıdan talep konusu dönemde, dava dışı işyerlerinden yapılan bildirimli çalışmaların fiili olup olmadığı sorularak, dava konusu dönemde farklı işyerlerinden Kuruma bildirilen davacı çalışmalarının gerçekliği araştırılmalı, çalışmaların fiili ve gerçek olduğunun anlaşılması durumunda gerekirse bildirim yapılan işverenler davaya dahil edilmeli, dahil edilmemesi durumdan, dava dışı 1007115 sicil nolu işyerinden bildirilen (19.12.2008-12.12.2008) dönemde öncesi olan talebe konu 1.1.2004-19.12.2008 ve 12.12.2008-31.12.2008 dönemleri yönünden hakdüşürücü süre irdelenmeli, bildirim yapılan çalışmalar dışındaki 1.1.2009-31.12.2012 dönem yönünden ise, davalı işyerinin Kurumda kaydı bulunmadığı dikkate alınarak, davalı Kurumdan, aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, kira kontratında imzası bulunan şahitlerin beyanına başvurulmalı, iş yerinin kapsamı, kapasitesi ve niteliği nazara alınarak, başka çalışanlar var ise tespiti ile beyanlarına başvurulmalı, beyanları alınırken ücretin kimden alındıkları davalıyı işverinde görüp görmedikleri talimatı kimden aldıkları vs hususların irdelerek işçi-işveren ilişkisi tüm açıklığıyla tespit edilmeli, işyerine ilişkin elektrik, su ve varsa telefon abonelikleri
getirilmeli, işyerinde çalışmanın mevsimlik mi sürekli mi bir çalışma yapıldığı belirlenerek, sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince araştırılmalı, 24.3.2008 tarihinde işyerinde vergi dairesince yoklama fişi düzenlendiği bu bağlamda gerekirse imzası bulunan gelir uzmanın beyanına başvurularak davacının çalışması ve işçi işveren olup olmadığı araştırılmalı, bu dönemde vergi borcunun kimin adına olduğu ve kim tarafından ödendiği hususunun vergi dairesine sorularak belgeler celp edilmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık beyanları arasında çelişki olursa giderilmeli, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 1.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.