Esas No: 2020/1993
Karar No: 2020/2291
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2020/1993 Esas 2020/2291 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine, Orman Yönetimi, ... ve ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Yüreğir ilçesi, Suluca beldesi, Arpalık mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiş, mahkemece, dava dilekçesinde sınırları yazılı 04.01.2000 tarihli krokide (A) harfi ile gösterilen 2897 m² yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 2007/18533 E. - 2008/4056 K. sayılı kararı ile özetle; "Dosyadaki belge ve bilgilerden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde imar planı yapıldığının anlaşıldığı, dosyaya gönderilen 02.08.1995 tarihli imar durumunu gösteren krokide çekişmeli taşınmazın güney kısmının ortaöğretim ve resmi kurum olarak gösterildiği, Belediye Başkanlığından taşınmazın imar planı içine alınıp alınmadığı, alındı ise hangi tarihte alındığı sorularak imar planının getirtilmesi, alındığı tarihe kadar zilyetlikten taşınmaz edinme süresinin dolup dolmadığının araştırılması, çekişmeli taşınmazın kuzeyindeki 1067 sayılı parsel 1995 yılında idari yoldan Hazine adına tescil edilirken yapılan idari tahkikatı sırasında düzenlenen krokide davalı yerin kimsenin zilyetliğinde bulunmayan tapulama harici yer olarak işaretlendiği, buna göre idari tahkikatta isimleri geçen ve imzaları bulunan, bilirkişi ... ve o tarihte köy muhtarı olan ... dinlenerek taşınmazın o tarihte kime ait olduğunun araştırılması, davacının zilyetliğinin hangi tarihte başladığının kesin ve net biçimde saptanması, mahkemece 269, 270, 244 ve 245 sayılı parsellerin içinde bulunduğu 1959 yılında düzenlenen 1/5000 ölçekli 2 nolu orijinal kadastro paftası kadastro müdürlüğünden getirtildikten sonra çekişmeli taşınmazın yeri ve dava edilmişlerse komşu taşınmazların yerleriyle birlikte bu pafta üzerinde saptandıktan sonra memleket haritası ile ölçekleri denkleştirilmek ve birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle bir uygulama yapılmadığı gibi taşınmazın konumunun memleket haritasında ölçeksiz olarak tahmini şekilde işaretlendiği, esasen keşifte kullanılan haritaların en eski tarihli olması gerektiği gibi, ayrıca 1980’li yıllara ait hava fotoğraflarında da çekişmeli taşınmaz bölümünün çevresiyle birlikte ne olarak gözüktüğü de incelenerek saptanmadığı, komşu parsel tutanaklarındaki dayanak kayıtların getirtilerek uygulanmadığı, davalı taşınmazın bulunduğu yeri ne olarak okuduğunun saptanmadığı, bu nedenle; mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve 1980’li yıllara ait hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında bu konuda serbest uzman orman mühendisleri
arasından seçilecek bir orman yüksek mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiğinin belirlenmesi; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumunun saptanması, toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresinin incelenmesi, 1980’li yıllara ait hava fotoğraflarında ne olarak gözüktüğü ve kullanım durumunun saptanması, fen bilirkişiden taşınmazın konumunu 244, 1067 ve 1074 sayılı parsellerle birlikte pafta üzerinde ölçekli olarak göstermesi istenerek, davalı taşınmazın o parsellere taşıp taşmadığı konusunda da rapor alınması ve yüzölçümünün bu duruma göre sağlıklı bir şekilde hesaplattırılması açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerektiği, komşu 244 sayılı parsele uygulanan 114 tahrir nolu vergi kaydı getirtilerek taşınmazı ne olarak gösterdiğinin saptanması, komşu parsellerden 70 sayılı parselin kadastro tutanak ve dayanaklarının getirtilip uygulanması, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdiklerinin araştırılması" gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiş, yargılama sonrasında Medenî Kanunun 713/6. maddesi uyarınca taşınmazın Hazine adına tescili talep edilmiş, mahkemece davanın reddine, dava konusu taşınmazın Hazine adına tescil edildiği tespit edildiğinden, Hazine ve Orman Yönetiminin tescil talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı ... ve Hazine tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 2014/7504 E. - 2015/14 K. sayılı kararı ile özetle; "Davacı ... önceleri davayı vekille takip etmiş, vekilin 22.10.2010 tarihli dilekçe ile davacı ..."ın vekilliğinden çekildiğini mahkemeye bildirmiş, çekilme beyanı ve yeni duruşma günü davacı ..."a 08.11.2010 günü tebliğ edilmiş olmasına rağmen, davacı davayı takip etmemiştir. Davalılardan davaya devam edip etmeyecekleri sorulmuş, takip edecekleri beyanı üzerine yargılamaya devam olunmuştur. Bu durumda davacının davası açısından dosyadaki mevcut delil durumuna göre hüküm kurulması gerekirken, aksine düşüncelerle kişinin davasının, davayı takip etmediğinden bahisle reddi doğru olmadığı gibi 1074 sayılı parselin tesciline esas Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1993/996 E. - 1995/931 K. sayılı dosyada 28.06.1990 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi, dava konusu taşınmazın kuzeyini davacı ..."ın babası olan ..."ın bağı olarak göstermiş, eldeki dosyada bozma öncesinde 02.12.1999 tarihinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen 19.01.2000 tarihli ziraat bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın imar ve ihyasının 25 - 30 yıl önce tamamlandığı, üzerinde 35 - 40 yaşlarında 130 adet bağ çubuğu bulunduğu açıklandığı halde, bozma sonrası alınan 24.04.2013 tarihli ziraat bilirkişi raporunda taşınmazda yer yer kısmen ekonomik önemi olmayan birkaç adet zeytin ağacı bulunsa da komşu tarım arazileri ile kıyaslandığında uzun yıllardır tarım yapılmadığının belirgin olduğu, yer yer blok kayalar bulunduğu, uğraşılarak taşınmaz tarım yapılabilir hale getirilmek istenmişse de tarım arazisi vasfı kazanamadığı, imar - ihyaya yıllar önce başlanmış ise de tamamlanamadığı, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu açıklanmış olup mahkemece, belirtilen ziraat bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeden karar verilmiş, taşınmazın bulunduğu yerde ilk tapulama işleminin 1965 yılında yapıldığı, imar planı içerisine alınma tarihinin ise 03.10.2007 olduğu, imar planı kapsamına alındığı tarihe kadar davacı tarafından 20 yıldan fazla süre ile tasarruf edildiği kanıtlanırsa, zilyetlik hukukî sebebine dayalı olarak taşınmaz edinilebileceğinin düşünülmemesi doğru bulunmamıştır.
Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında seçilecek bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazın konumu çevre parsellerle birlikte incelenmeli, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; çekişmeli taşınmaz hâkim tarafından gözlemlenmeli, üzerinde neler bulunduğu (bitki örtüsü, ağaçların cinsi,sayısı vb.) ayrıntılı olarak keşif tutanağına yazılmalı, yerel bilirkişiler ve varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmış ise hangi
tarihte başlanılıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü sorulmalı, taşınmaz ve çevresinin öncesinde bağ yeri olarak kullanılıp kullanılmadığı kullanılmış ise eski bağların sökülüp gençleştirme yapılıp yapılmadığı sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; ziraatçı bilirkişiden taşınmazın konumu, eğimi, bitki örtüsü, ağaçların cinsi, sayısı ve zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığını açıklayan rapor alınmalı, kısmen taşlık ve kayalık olan bölümler ayrılmalı, raporlar arasındaki çelişkiler giderilmeli, tesbit tarihine kadar davacı gerçek kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; taşınmazın imar planı kapsamına alındığı tarihe kadar davacı gerçek kişi tarafından 20 yıldan fazla süre ile tasarruf edildiği kanıtlandığı takdirde zilyetlik hukukî sebebine dayalı olarak taşınmaz edinilebileceği gözetilmeli, önceki orman bilirkişi raporundaki bulgular da değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Ayrıca, mahkemece dava konusu (B) ve (C) harfleri ile gösterilen kısımların imar yolunda kaldığı, (A) harfi ile gösterilen 1309,23 m²"lik taşınmazın ise imar düzenlenmesiyle Hazine adına tescil edilen 641 ada 1 sayılı parselin içerisinde kaldığı tespit edildiğinden, davacı Hazine tarafından dava konusu edilen ve tescili istenen bölümlerin (B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümler olmayıp, sadece (A) harfi ile gösterilen kısım olduğu değerlendirilmiş ve bu bölümün Hazine adına tescil edildiği gerekçesiyle bu bölüme yönelik talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuş ise de, dava, imar uygulaması öncesinde açılmış olduğuna göre, davacı Hazinenin dava konusu ettiği (A), (B) ve (C) harfleri ile gösterilen kısımlar yönünden de hüküm kurulması" gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne, 29/04/2016 tarihli rapor ekinde bulunan krokide (A) harfi ile gösterilen 2.147,50 m²"lik taşınmazın a1 (123,04 m²) ile gösterilen ve a3 (715,33 m²) olarak gösterilen kısımlarının davacı adına tapuya tesciline, ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi 641 ada 1 sayılı parselde kain fen bilirkişi tarafından hazırlanan 29/04/2016 tarihli rapor ekinde bulunan krokide (A) harfi ile gösterilen taşınmazın a2 (1.309,23 m²) ile gösterilen kısmının tapuda davalı Hazine adına kayıtlı taşınmaz hissesinin 322.800/322.800 hisse kabülü ile davalı Hazine adına kayıtlı 130.923/322.800 hissesinin tapusunun iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine, Orman Yönetimi, ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi ise 21.12.1965 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla toprak edinme koşullarının davacı yararına oluştuğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki;
Mahkemece önceki bozma kararına uyulmasına karar verilmiş ise de bozma kararının gerekleri yerine getirilmemiş, hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda taşınmazın 1948 ve 1969 tarihli hava fotoğraflarında çalılık alanda kaldığı bildirilmiş ise de, taşınmazın dava tarihinden 20 yıl öncesine ait hava fotoğraflarındaki durumu incelenmemiş ve çekişmeli taşınmazda davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı duraksamaya yer vermeycek şekilde belirlenmemiştir. Eksik araştırma ve incelemeye dayalı hüküm kurulamaz.
O halde mahkemece yöreye ait 1948 ve 1969 tarihli hava fotoğrafları ile 1968-1998 tarihleri arasındaki tüm hava fotoğrafları ve bu hava fotoğraflarına dayanılarak üretilen tüm memleket haritaları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir
fen
elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3.3.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi)hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazın niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarının belirgin olarak görünüp görünmediği belirlenmeli, taşınmazın üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranının açıklandığı yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşulları araştırılarak, yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar Hazine, Orman Yönetimi, ... ve Sarıçam Belediye Başkanlığının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 30/06/2020 günü oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.