23. Hukuk Dairesi 2016/4965 E. , 2019/934 K.
"İçtihat Metni".....
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin üyesi olan davalının geçmiş dönemlere ait birikmiş toplam 82.640,54 TL aidat ve gecikme faizi borcunu ödememesi üzerine başlatılan icra takibine davalı tarafından haksız ve kötü niyetli itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takip ve dava konusu alacağın zaman aşımına uğradığını, müvekkilinin hiçbir belediye hizmetinden ve altyapı hizmetinden istifade edemediğini, müvekkilinin davacı kooperatif ile akdetmiş bulunduğu sözleşme gereği tüm yükümlülüklerini ifa ettiği, bu anlamda kooperatifle esasen ilişiğinin kalmadığını savunarak davanın reddini, %20 kötü niyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davacı kooperatifin iki pay olarak ortağı bulunan davalının aidat borcunu ödeme yükümlülüğü altında olduğu, davacının icra takip tarihi itibariyle ilgili dönemlerde (1999-2013) 21.453.86 TL asıl alacak, geri kalanı işlemiş faiz olmak üzere toplam 47.678,17 TL olduğu, asıl alacak tutarı için 28.02.2014 ile takip tarihi olan 14.03.2014 tarihine kadar ki asıl alacak için hesaplanan yasal faizin 68,77 TL olduğu gerekçesiyle itirazın 47.678,17 TL alacak ve 68,77 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 47.746,94 TL alacağın, 21.453,86 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte borçludan tahsili yönündeki takibin devamına, alacak yargılamayı gerektirdiğinden davacının icra inkâr tazminat talebinin reddine, davalının ispatlanamayan kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.03.2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
.........
-M U H A L E F E T Ş E R H İ -
Zamanaşımını, kanunda belirtilen şartlar altında ve belli bir süre içinde alacaklının hareketsiz kalması sonucu alacağın ifasını isteme yetkisinin sona ermesi olarak tarif edebiliriz. Zamanaşımına rağmen borç ilişkisi varlığını devam ettirir. Ancak alacaklı borçlunun rızası olmadan alacağını elde etme imkanını kaybetmiş olur.
TBK"nın 127. maddesinde, zamanaşımı sürelerinin kesin olduğu ve sözleşme ile değiştirilemeyeceğini emredici bir şekilde hükme bağlanmıştır. Türk Borçlar Kanunu"nda hangi hakların zamanaşımına tâbi olduğu konusunda bir hüküm yoktur. Ancak, TBK"nın 146. maddesinde “Bu kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça her alacak on yıllık zamanaşımına tabi” olduğu belirtilmiştir. Bu maddedeki “Her alacak” kavramını “Bütün alacaklar”,“Bu kanundaki” tabirini ise“Kanunlarımızdaki” biçiminde anlamak gerekir. Çünkü sadece Borçlar Kanunu"ndaki alacaklar değil; aile, miras ve eşya hukukundan doğan alacak hakları da zamanaşımına tâbidir. Dolayısıyla bütün alacaklar kural olarak zamanaşımına uğrar. Bu alacakların sözleşmeden, haksız fiilden veya sebepsiz zenginleşmeden doğması arasında fark yoktur.
TBK"nın 147/4. bendinde “Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacakların…” beş yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirtilmiştir.
Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar.(TBK"nın.m.149) Bu maddeden de anlaşılacağı gibi, zamanaşımının başlaması için alacağın muaccel olması yeterli olup, ayrıca borçlunun temerrüde düşürülmesine gerek yoktur. Hatta alacaklının ya da borçlunun borca vakıf olması dahi aranmaz. Öte yandan asıl alacak zamanaşımına uğradığında faiz ve diğer fer"i alacaklar da zamanaşımına uğrar.(TBK"nın m.131)
Bu durumda öncelikle alacağın ne zaman muaccel olacağına bakmak gerekir. 6098 Sayılı TBK’nın 90. maddesi gereğince ifa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmakdıkça her borç doğma anında muaccel olur. Aynı yasanın 91/2. maddesi gereğince borcun ifası için gün belirtilmeksizin sadece ay belirlenmisse, bundan o ayın son günü anlaşılır.
Dairemizin yıllardır yerleşmiş görüş ve uygulamalarına göre, kooperatif aidatları aylık olarak belirlendiğinden kooperatif aidat alacakları ay sonunda muaccel hale gelir. Eğer kısım kısım ifa edilecek bir alacak söz konusuysa, örneğin bu olayda olduğu gibi üyenin aidat borçları her ayın sonunda muaccel olur. Genel giderler ise genel kurulun kararlaştırdığı tarihte muaccel hale gelir ve zamanaşımı işlemeye başlar.
Zamanaşımının durduran haller, TBK"nın 153. maddesinde, kesen haller TBK"nın 154. maddesinde tek tek sayılmıştır. Yasa koyucu zamanaşımı durduran nedenleri tek tek saydığından kıyas yoluyla zamanaşımını durduran sebeplerin arttırılması mümkün değildir. Kaldı ki yasada belirlenen zamanaşımını durduran sebepler dikkat alındığında bu sebeplerin alacaklı tarafından borçludan borcun ifasını isteme olanağının bulunmadığı, örneğin velayet, vesayet, evlilik birliğinin ve hizmet ilişkisinin devamı süresince zamanaşımı işlemeyecektir. Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta yasa koyucunun amacına uygun olarak ve kıyas yapmayı gerektirecek şekilde alacağın ifasını borçludan isteme imkanının bulunmadığı bir durum söz konusu değildir. Kaldı ki Kooperatifler Yasası"nda aidatların ödenmemesi ihraç nedeni olarak öngörülmüştür. Dolayısıyla kooperatif üyeleri arasında eşitlik ilkesi de bulunduğundan aidat borçlarının muaccel olur olmaz istenmesi kooperatif yönetim kurulunun eşitlik ilkesi uygulamasının bir gereğidir. Zamanaşımının ileri sürmesi kural olarak hakkın kötüye kullanılması kabul edilmez. Ancak, borçlunun açıkça, alacaklıyı aldatma veya korkutma ile dava açmaktan alıkoyması yahut borçlunun alacaklıyı oyalaması veya ifaya dair güven uyandırması gibi hallerde borçlunun zamanaşımını ileri sürmesi bir hakkın kullanılmasının sınırı olan dürüstlük kuralına (MK"nın m.2) aykırılık meydana getirebilir. Zamanaşımının ileri sürülmesi bir hakkın kötüye kullanımı mahiyetinde ise hakim bu hususu re’sen dikkate alır.
.../...
S. 3
Somut olayda, Dairemizin Sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş ayrılığı, davalı-kooperatif üyesinin 1999 ila 2014 yılları arasındaki aidat ve ortak giderler karşılığı olan toplam 82.376 TL"nin, 14.03.2014 tarihinde başlatılan icra takibi ve itirazın iptali davasında süresinde zamanaşımı itirazı ileri sürülmesine rağmen kooperatif lehine hükmedilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Yukarıda da belirtildiği gibi aksine hüküm bulunmadığı taktirde tüm alacaklar alacağın muaccel olmasından itibaren zamanaşımına tabidir. TBK"nın 147/1-4 bendi gereğince kooperatifle ortağı arasındaki alacak hakkı beş yıllık zamanaşımına tabidir. Buradaki beş yıllık süre kesin süredir. Bu olayda TBK"nın 153. ve 154. maddelerinde tek tek sayılan zamanaşımını kesen veya durduran hallerin hiç biri bulunmamaktadır. Zamanaşımının ileri sürülmesinin “Bir hakkın kötüye kullanımı” sayılacak bir durumda söz konusu olmadığına göre; davacı kooperatif ancak zaman aşımına uğramamış alacaklarını davalı/üyesinden talep edebilir. Bu gerekçelerle yerel mahkeme kararının bozulması gerekirken, Sayın çoğunluğun “Kooperatifle üyesi arasında zamanaşımı işlemez” düşüncesiyle onama yönündeki kararına muhalifiz.