Esas No: 2018/399
Karar No: 2020/154
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/399 Esas 2020/154 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 2883-1378
Taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık ..."ın TCK’nın 85/2 ve 53/6. maddeleri uyarınca 9 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve sürücü belgesinin 2 yıl 6 ay süre ile geri alınmasına ilişkin Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.06.2017 tarihli ve 11-158 sayılı hükmün katılanlar vekili ve sanık müdafisi tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince 21.09.2017 tarih ve 2883-1378 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, bu hükmün de katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 28.12.2017 tarih, 11425-11029 sayı ve oy çokluğu ile temyiz isteminin esastan reddine karar verilmiş;
Daire başkanı .....; “...Olayın oluş şekli dosya kapsamı ve mahkemenin kabulüne göre şöyledir, sanık yönetimindeki araçla karşı yön şeridini gerektiği şekilde kontrol etmeden sollamaya geçtiği ve karşı yön şeridinden yani kendi şeridinden gelmekte olan motosikletle asli kusurlu olarak çarpışması sonucu iki kişinin öldüğü şeklindedir.
Mahkeme gerekçesinde ve kabulünde olayın bundan başka bir ayrıntısı bulunmamaktadır. Olayın oluşunu ağırlaştıran sanığa atfı kâbil başka bir unsur yoktur. Hız konusundan sayın mahkeme hiç bahsetmemiştir, zaten sanığın ifadesinden de anlaşılacağı gibi hızlı olmadığı aşikârdır. Mekanik bir ölçüm yoktur. Hızı tesbit edecek fren izi tesbiti yoktur.
Alkollü olup olmama konusu vardır, mahkeme bu konuyu çok iyi irdelemiş ve şüpheden sanık yararlanır demiştir.
Yani kısacası asgari hadden çok uzaklaşılmasını gerektiren bir kabul bulunmamaktadır. Sadece sanığın olay sonrası olumsuz tavırları vardır. Sayın mahkeme sanığın olay yerinden kaçtığı, kolluk kuvvetinden kaçmaya yönelik davranışta bulunduğu, olay saatinden çok sonra kolluğa teslim olduğu, kazanın etkilerini azaltmaya yönelik davranışta bulunmadığını demekle sanığın dosyaya yansıyan olumsuz sosyal kişiliğinden bahsetmektedir. Bunlardan dolayı da TCK"nın 62 ve 50. maddesi uygulanmamıştır. Bunlar cezanın kişiselleştirilmesiyle alakalıdır. Yani baktığımızda TCK"nın 50, 51, 62, 231. maddelerinin uygulanması veya uygulanmamasıyla alakalıdır.
Biz de mahkemenin sanık hakkındaki kişiselleştirme kurumlarından TCK"nın 62 ve 50. maddelerinin uygulanmaması yönündeki kabulüne sayın çoğunlukla beraber katılmaktayız. Yerinde bir uygulamadır.
Cezanın belirlenmesi ise TCK"nın 61. maddesi yerine bulmuştur ve buradaki kriterler tadâdî değil tahdîdîdir. Suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki kullanılan araçlar, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, fiilin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saik göz önüne alınarak sanığa verilecek cezanın tesbit edilmesi, hüküm altına alınmıştır. Haksızlık teşkil eden fiille doğrudan irtibatlı olmayan ancak cezanın kişiselleştirmesi ile alakalı olabilecek kanun hükmüne göre hâl tavır tutum ve davranışlar kriter olarak kanun hükmüne göre benimsenmemiştir.
Olayımız taksirli bir suçtur. Meydana gelen zararın ve tehlikenin ağırlığı ile taksire dayalı kusurun ağırlığı suçun işleniş biçimi burada kriter olacaktır. Aynı zamanda temel ceza dosya kapsamına ve oluşa uyumlu bir şekilde belirlenmelidir.
TCK"nın 61. maddesiyle beraber ayrıca bir de TCK"nın 3/1. maddesi ile temel cezanın belirlenmesinde rol oynamaktadır. Yani fiilin ağırlığıyla orantılı ceza tayin edilmelidir. Kısacası orantılılık ilkesi aracılığıyla adalet sağlanmaya çalışılmalıdır.
Suçu işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla verilecek ceza arasında orantı bulunmalıdır.
Temel cezanın belirlenmesinde TCK"nın 3/1. maddesiyle 61. maddesi paralel düzenlemeler içermektedir.
TCK"nın 3/1. maddesinde düzenlenen orantılılık ilkesiyle uyumlu ve yerinde bir uygulama olduğundan kuşku duyulmamalıdır.
Sonuç olarak, bu dosyadada onarıcı adalet düşüncesiyle alt sınırdan makul oranda uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi gerekirdi. Herkese ders olsun düşüncesiyle ceza tayin edilmemelidir. Yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibi, Yerel Mahkeme temel cezayı belirlerken TCK"nın 3/1 ve 61. maddesini göz önüne olarak alt sınırdan makul oranda uzaklaşarak ceza tayin etmeliydi. Onarıcı adalet bunu gerektirirdi. Mahkemenin kabulüne ve gerekçesine baktığımızda dosyamızın içeriğine ve oluşa göre sanığın cezasını belirlemede kusur açısından sanık asli kusurlu olup bu olay sonrasında iki kişi vefat etmiştir. Sanığın cezası belirlenirken başkaca bir ağır durum söz konusu değildir. Bu nedenlerle mahkemenin temel cezayı 9 yıl olarak tayin etmesini kabul eden sayın çoğunluğun görüşüne asgari hadden çok uzaklaşıldığından alt sınırdan makul oranda uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi gerektiği," düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 07.03.2018 tarih ve 63167 sayı ile;
“...Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesince tanzim edilen kusur raporu içeriğinden de anlaşılacağı üzere, sanık sürücü ..."ın asli kusurlu olduğu, müteveffa sürücü ..."in ise sevk ve idaresindeki motosiklet tipi araca koruyucu başlık takmadan binip arkasında yolcu olarak bulunan diğer müteveffa torunu ..."e de kask taktırmadan araca bindirerek kendisinin ve torunu ..."in can güvenliğini tehlikeye düşürdüğü, bu itibarla kendisinin ve torunu ..."in ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının oluşumunda alt düzeyde tali kusurlu olduğu, yine müteveffa yolcu ..."in de müteveffa sürücü ..."in sevk ve idaresindeki motosiklet tipi araca koruyucu başlık takmadan binerek kendi can güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ve kendi ölümü ile sonuçlanan olayın meydana gelmesinde alt düzeyde tali kusurlu olduğunun tespit edildiği,
Sanık ..."ın, kazanın gerçekleşmesinden sonra olay yerinden kaçarak uzaklaştığı ve ertesi gün saat 12.15"e kadar da kolluk birimine teslim olmadığı, tanık ..."ın sanığın olay akşamı alkol kullanıp kullanmadığına ilişkin olarak aşamalarda istikrarlı ve tutarlı olmayan, çelişik beyanlarda bulunduğu, soruşturma aşamasındaki savcılık beyanı ile çelişen yargılama aşamasındaki beyanında sanığın olay akşamı alkol almadığına yönelik anlatımda bulunduğu,
Diğer tanıklar ..., ..., ... ve ..."in de sanık savunma ve beyanları ile uyumlu şekilde sanığın olay akşamı alkol almadığını beyan ettikleri,
Tanıklar ... ve ..."nun yargılama aşamasında tespit edilen beyanlarının da sanığın olay akşamı alkol aldığı iddiasını teyit etmediği, sanığın olay yerinden kaçması ve olaydan kısa süre sonra yakalanamaması nedeniyle olayın sıcaklığı ile sanığın alkol testine tabi tutulamadığı, olayın üzerinden uzunca zaman geçtikten sonra yukarıda saptanan şekilde alınan kan örneği üzerinde yapılan inceleme sonucunda da sanığın kanında alkol etken maddesine rastlanmadığı, bu itibarla sanığın aşamalardaki olay akşamı alkol almadığına yönelik savunma ve beyanlarının aksinin sabit olmadığı dosya kapsamından anlaşılmakla, sanık hakkında TCK 22/3. maddesinde yazılı bilinçli taksir hükümlerinin uygulanmadığı,
Sanık ..."ın olay mahalline geldiğinde önünde seyreden başka bir aracı yön şeridini gerektiği şekilde kontrol etmeden solladığı, karşı yön şeridine kısa mesafede geçip, hızını ayarlayamadığı, meydana gelen ölümlü trafik kazasında da, asli kusurlu olduğu ve birlikte içinde bulunduğu koşullar itibarıyla sonucu kolaylıkla öngörebileceği ve ihlâl ettiği trafik kurallarının sayısı ile nitelikleri ve iki kişinin ölümüne neden olması da göz önüne alındığında, temel hürriyeti bağlayıcı cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi doğru bir uygulama ise de, sanık hakkında tayin edilen temel cezada teşdidin derecesinde yanılgıya düşülerek adalet, hak ve nasafet kuralları ve "orantılılık" ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde üst hadde yakın olacak biçimde 9 yıl hapis olarak belirlenmesi suretiyle fazla ceza tayini isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmesi gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 13.06.2018 tarih ve 2514-6690 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; TCK’nın 85. maddesinin ikinci fıkrası gereğince iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçta, temel cezanın dokuz yıl olarak tayin edilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
20.11.2016 tarihli kaza tespit tutanağına göre; olay günü saat 22.30 sıralarında sanık ..."ın, idaresindeki 35 .. 1834 plakalı otomobil ile Kiraz istikametinden Ödemiş istikametine seyrederken karşı yönden gelen sürücüsü 1952 doğumlu ... idaresindeki tescilsiz motosikletin şeridine girerek aracın sol kısmı ile motosikletin ön kısmına çarptığı, motosikletin üzerindeki sürücü 1952 doğumlu ... ve arkasında oturan 2003 doğumlu ..."in motosikletle birlikte gidiş istikametine göre yolun soluna savrulduğu ve sanığın aracının çarpma noktasından 110 metre sonra durması neticesinde ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği, sanığın kaza yerinden aracı terk ederek ayrıldığı, kazada sanığın "Aksine bir işaret bulunmadıkça şerit değiştirmeden önce gireceği şeritte sürülen araçların emniyetle geçişini beklememek" kuralını ihlâl ettiği, motosiklet sürücüsünün herhangi bir kusurunun olmadığı,
20.11.2016 tarihli olay yeri inceleme raporuna göre; olayın meydana geldiği çarpışma bölgesinden cesedin bulunduğu yere kadar asfalt zemin üzerinde herhangi bir fren izinin olmadığı, kazaya karışan motosikletin ön tarafının hasarlı, ön farının kırık, arka farının sağlam olduğu, asfalt yolun Kiraz istikametine doğru gidişe göre sağ tarafta banketin içerisinde ceset olduğunun görüldüğü, bu cesedin 10 metre ilerideki Kaymakçı istikametinde tarla içerisinde bulunduğu, kazaya karışan aracın yapılan incelemesinde, ön camının patlak, sol ön farının parçalanmış, sol tekerinin yerinden çıkmış ve parçalanmış, sol aynasının ve çamurluğunun kopmuş, sürücü ve ön hava yastıklarının açılmış olduğu, hız göstergesinin sıfır konumunda bulunduğu, aracın sol kapısı dış yüzeyinde kan izlerinin olduğu,
21.11.2016 tarihli olay yeri görgü tespit tutanağına göre; olay yerinde bulunan tanık ..."a kazaya karışan aracın sahibinin kim olduğunun sorulduğu, tanık..."ın aracın sahibini bilmediğini beyan ettiği, yine olay yerinde bulunan tanık ... ve ismi bilinmeyen iki erkek şahsa da aracın sahibinin kim olduğunun sorulduğu ancak bu şahısların da aracın sürücüsü ve kazaya ilişkin bilgilerinin bulunmadığını söyledikleri, ancak adı geçen kişilerin panik içinde oldukları, olay yerinde yaşamlarını yitiren ölenlerin ambulansla hastaneye sevklerinin yapıldığı, kazaya karışan aracın plakası üzerinden yapılan sorgulama sonrasında araç sahibinin sanık ... olduğunun anlaşılması üzerine telefonunun tespit edilerek arandığı ancak kapalı olması sebebiyle sanığa ulaşılamadığı,
Olaydan bir gün sonra 21.11.2016 tarihinde saat 13.23"te Ödemiş Devlet Hastanesince düzenlenen laboratuar sonuç raporuna göre; sanığın kanında alkol tespit edilmediği,
Yerel Mahkemece yapılan keşif sonrasında düzenlenen 31.03.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre; olay tarih ve saatinde gün durumunun gece, havanın açık, zeminin kuru ve eğimsiz olduğu, aydınlatmanın olmadığı, görüşün far ışığı altında açık ve net olduğu, asfalt kaplama olan yolun 6.30 metre genişliğinde, iki yönlü ve yerleşim yeri dışında bulunduğu, geçme yasağının çarpışma noktasından 14.30 metre sonra başladığı, kaza mahallinde yol çalışması nedeniyle hız sınırının 50 km olduğu, 1952 doğumlu olan ölen ..."in çarpışma noktasından 10 metre uzaklıkta kendi istikametinde bulunan yol bitiminden sonra başlayan çukur alana düşerek öldüğü, 2003 doğumlu olan ölen ..."in ise motosikletten sonra 4.20 metre mesafe yüksek alandaki zeytin ağacı üzerine fırladığı, zeytin ağacı dalının kırılması sonucu ağacın altına düştüğü, sanığa ait aracın çarpışma noktasına 115 metre mesafede bulunan istasyon girişine yakın bir şekilde park etmiş olduğu, her iki araçtaki hasar durumları ve ölenlerin savrulma mesafeleri göz önüne alındığında, sanığın çarpışma olmadan önce aşırı süratli olduğu, hız sınırının çok üzerinde seyrettiği, sanığın, trafiği aksatacak veya tehlikeye sokacak şekilde şerit değiştirmemek, hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamak ve kazayı yetkili ve görevli memurlara bildirmek, bunlar gelinceye kadar veya bunların iznini almadan kaza yerinden ayrılmamak kurallarını ihlâl etmesi nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, motosiklet sürücüsü ölenin ise kusurunun bulunmadığı,
08.05.2017 tarihli Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporuna göre; gönderilen CD kayıtlarında kazaya karışan motosikletin farının yandığı görüldüğünden sanığın, olay esnasında motosikletin farının yanmadığı şeklindeki beyanın dikkate alınmadığı, sanığın sevk ve idaresindeki aracıyla olay mahalline geldiğinde, önünde seyreden başka bir vasıtayı karşı yön şeridini gerektiği şekilde kontrol etmeden, karşı yön şeridine kısa mesafede geçerek karşı yönden gelen ve ışık donanımına sahip 1952 doğumlu ölen sürücünün yönetimindeki motosiklet ile çarpışarak meydana getirdiği olayda dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı seyretmiş olmakla asli kusurlu; ölen sürücü..."in sevk ve idaresindeki motosiklete, koruyucu başlık takmadan binmiş olmakla beraber arkasında yolcu olarak bulunan 2003 doğumlu ölen ..."e de koruyucu başlık taktırmayarak can güvenliklerini tehlikeye düşürmüş olmakla alt düzeyde tali derecede kusurlu olduğu,
Yerel Mahkemece, sanık hakkında temel cezanın belirlenmesi sırasında gerekçe olarak; “Suçun işleniş şekli, sanığın taksire dayalı kusurunun yoğunluğu, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı” hususlarının gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılanlar ..., ... ve ...; olayı görmediklerini, sanıktan şikâyetçi olduklarını,
Tanık ... 21.11.2012 tarihinde kollukta; olay günü akşam 19.00-20.00 sıralarında tanıklar... ile birlikte tanık.....e ait araçla Kiraz Koru Otele gittiklerini, otelde yemek yedikleri sırada masaya 35"lik rakı geldiğini, aradan 30-40 dakika sonra masaya sanığın geldiğini ve rakı içilmeye devam edildiğini, kendisinin alkol almadığını, kimin ne kadar içtiğini bilmediğini, saat 22.00 sıralarında otelden çıktıklarını, kendisinin sanığın sürücülüğünü yaptığı araç ile otelden çıktığını, araçta yolcu olarak sadece kendisinin ön koltukta bulunduğunu, tanık olan diğer arkadaşlarının da diğer araçta bulunduğunu, önden tanık ..."in sürücülüğünü yaptığı aracın gittiğini, Kaymakçı Kiraz Beydağ yol ayrımını geçtikten sonra önlerinde seyreden kırmızı bir araç olduğunu, bu aracı hızlı bir manevrayla solladıklarını, aracı solladıktan sonra önlerinde tanık ..."in kullandığı aracın bulunduğunu, sanığın araçları geçme derdinde olduğunu, sanığı yavaş gitmesi konusunda uyarmasına rağmen hızlı gitmeye devam ettiğini, önlerindeki bir başka aracı sollamaya çıktığında karşıdan farları yanan motosikletin geldiğini, bu sırada sanığın kullandığı içinde de kendisinin bulunduğu aracın karşıdan gelen kendi istikametinde kenardan seyreden motosiklete önden çarptığını, her şeyin bir anda olduğunu, motosikletin arkasında bulunan çocuğun kafasının aracın sol tarafına çarptığını ve çocuğun fırladığını, motosikleti kullanan adamın da düştüğünü, çarpma olduktan sonra aracın yaklaşık 100 metre ileride durduğunu, araçtan indiklerini, sanığın yüzünün kanaması nedeniyle yakında bulunan akaryakıt istasyonunun tuvaletine gittiğini, daha sonra da ortadan kaybolduğunu,
Mahkemede faklı olarak; otelde bulundukları sırada sanığın alkol aldığını görmediğini, panik atak rahatsızlığı olduğu için soruşturma aşamasında ifadesini sağlıklı bir şekilde vermediğini, aracın hızının 80-90 km civarında olduğunu, arkadaşları olan tanıklara "Siz alkol aldınız, ben alkol almayan Okan"ın aracına bineceğim" şeklinde bir söz söylemediğini,
Tanık ... kollukta; Koru Otel"de garson olarak çalıştığını, sanık ve tanıkların bulunduğu masaya servis yapmadığını, ancak masayı topladığını, masayı topladığında tüm rakı bardaklarının kullanılmış olduğunu gördüğünü, ancak tanık..."ın önünde rakı bardağı görmediğini,
Mahkemede farklı olarak; olay akşamı sanığın alkol alıp almadığını ve masada kimin önünde rakı bardağı olduğunu, kimin önünde olmadığını bilmediğini,
Tanık ... kollukta; Koru Otel"de garson olarak çalıştığını, olay günü sanık ve tanıkların oturduğu masaya servis yaptığını, ilk önce masaya beş kişi geldiğini, daha sonra bir kişi daha geldiğini, bu masaya ilk rakı servisini kendisinin yapmadığını, ancak daha sonra kendisinin masaya 50"lik rakı verdiğini, ardından 35"lik rakı daha verdiğini, masada yalnızca tanık..."ın alkol almadığını gördüğünü,
Mahkemede farklı olarak; olay akşamı sanığın otelde bulunduğu sırada alkol aldığını görmediğini, sanığın masaya sonradan geldiğini, sanığın masaya oturmasından sonra rakı siparişi verilmediğini, sanığın yemeğini verdiği sırada daha önceden verilen rakının tüketildiğini gördüğünü, bu rakıyı tüketen kişiler arasında sanığın olmadığını,
Tanık ...; Kirazlı İlçesinde bulunan Koru Otel"e saat 20.00 sıralarında arkadaşları olan tanıklar ... ile gittiklerini, bir adet 100"lük rakı söylediklerini, kendisinin bir duble içtiğini, ancak arkadaşlarının ne kadar içtiğini bilmediğini, saat 20.45 sıralarında yanlarına sanığın geldiğini, masada oturup sohbete devam ettiklerini, sanığın içki içip içmediğini bilmediğini, sanık masaya geldikten yaklaşık 30-40 dakika sonra otelden hep birlikte ayrıldıklarını, tanıklar Engin, Tuğrul ve kendisinin tanık ..."e ait olan araca bindiklerini, bu aracı kendisinin kullandığını, tanık..."ın ise sanığın kullandığı araca bindiğini, kendi kullandığı aracın önden gittiğini, sanığın aracıyla aralarında birkaç araç bulunduğunu, Kaymakçı-Kiraz-Beydağ yol ayrımını geçtikten sonra bir ses duyduğunu, bunun üzerine aracı yakında bulunan akaryakıt istasyonuna park ettiğini, araçtan indiklerinde sanığın kullandığı aracın kaza yapmış olduğunu gördüğünü, sanığa ne olduğunu sorduğunda "Bilmiyorum" şeklinde yanıt verdiğini, ardından sanığı akaryakıt istasyonuna götürdüklerini,
Tanık ...; olay günü tanıklar Tuğrul, Ulaş, ... ve İbrahim ile birlikte Kiraz Koru Oteline gittiklerini, önce birlikte 100"lük rakı içtiklerini, tanık..."ın içki içmediğini, yaklaşık 45-50 dakika sonra masaya sanığın geldiğini, sanık masaya geldikten sonra masaya içki gelmediğini, sanık masaya geldikten yaklaşık 20 dakika sonra otelden ayrıldıklarını, kendisinin tanık İbrahim"in kullandığı araca bindiğini, tanık..."ın o sırada "Siz alkol aldınız ben abimle giderim, sizinle gitmem" diyerek sanığın kullandığı aracın ön koltuğuna oturduğunu, yolda alkolün etkisiyle uyuduğunu, bu nedenle bir şey görmediğini,
Tanık ...; olay günü tanıklar..., ..., Engin ve İbrahim ile birlikte Kiraz Koru Oteline gittiklerini, adı geçenlerle 100"lük rakı söylediklerini, yaklaşık bir saat sonra masalarına sanığın geldiğini, masada sadece sanığın alkol almadığını, otelden ayrıldıklarında tanık İbrahim"in sürücülüğünü yaptığı araca bindiğini, Kaymakçı Mahallesi girişinde bulunan akaryakıt istasyonunun 50 metre gerisinde bir çarpışma sesi duyduklarını, bunun üzerine aracı akaryakıt istasyonuna park ettiklerini, araçtan indiklerinde sanığı akaryakıt istasyonunun köşesinde beklerken gördüklerini, sanığa ne olduğunu sorduklarında sanığın farı yanmayan bir motosiklete çarptığını söylediğini, olaydan çok kısa bir süre sonra Jandarma ekiplerinin geldiğini gördüğünü, bu sırada sanığın akaryakıt istasyonunun lavabosuna gittiğini, olayın şoku ile ambulansa haber verilmesi gerektiğinin aklına gelmediğini, sanığın arkadaşı olan tanık ..."in de sonradan akaryakıt istasyonuna geldiğini, sanığın kendisine ve diğer tanıklara babasının evine giderek kaza yaptığını ailesine söyleyeceğini ifade ettikten sonra tanık ..."in aracı ile olay yerinden ayrıldığını,
Tanık ...; olay günü tanıklar..., Tuğrul, Engin ve İbrahim ile birlikte saat 19.00 sıralarında Kiraz Koru Oteline gittiklerini, 100"lük rakı istediklerini, daha sonra yanlarına sanığın geldiğini, sanığın alkol almadığını, sadece yemek yediğini, ardından otelden ayrıldıklarını, kendisinin tanık İbrahim"in kullandığı araçta bulunduğunu, tanık..."ın ise sanığın kullandığı araca bindiğini, araçla seyir halinde iken Kaymakçı Mahallesi girişinde bulunan akaryakıt istasyonunun 50 metre gerisinden bir ses geldiğini, bunun üzerine akaryakıt istasyonunun yakınında durduklarını, sanığın kaza yaptıklarını gördüklerini, kaza yerine kendisinin ve tanık İbrahim"in gittiğini, sanığa ne olduğunu sorduklarında sanığın "Bilmiyorum" şeklinde yanıt verdiğini, olayın şoku ile Jandarma görevlilerine aracın sürücüsünün sanık olduğunu söyleyemediklerini ve akıllarına da ambulansı aramak gelmediğini, sonrasında sanığın olay yerinde olmadığını fark ettiğini,
Tanık ...; Kaymakçı Mahallesinde bulunan iş yerinde bulunduğu sırada iş yerinin önüne gelen tanık İbrahim"in kendisine "Okan abi akaryakıt istasyonunun orada kaza yaptı." dediğini, bunun üzerine olayın olduğu yere gittiğini, akaryakıt istasyonunun tuvaletinde bulunan sanığa ne olduğunu sorduğunda sanığın bir şeylere vurduğunu ancak neye vurduğunu görmediğini söylediğini, ölen ya da yaralı olan var mı diye sorduğunda ise "Ölen ya da yaralı yok ve neye çarptığımı bilmiyorum" dediğini, sanığa gideceğini söylemesi üzerine sanığın "Abi evdekilere haber vermem lazım beni götürür müsün" dediğini, bunun üzerine sanığı aracıyla babasının evine götürdüğünü,
Tanık ...; Kiraz-Ödemiş karayolu üzerinde bulunan Moil isimli petrol istasyonunda pompacı olarak çalıştığını, istasyonun içerisinde bulunduğu sırada kaza sesini duyması üzerine dışarı çıktığında kazaya karışan aracın şoför mahallinde sanığı gördüğünü, sanığın yüzündeki kanları temizlemek için istasyondaki lavaboya girdiğini, olay yerine gelen kolluk görevlilerine korktuğundan dolayı kazaya karışan aracı kimin kullandığını bilmediğini söylediğini, sanık ile yakın temasının olmaması nedeniyle alkollü olup olmadığını bilmediğini, sanığın lavabodan çıktıktan hemen sonra tanık ..."in aracına binerek olay yerinden ayrıldığını,
Tutanak tanığı ...; ihbar üzerine kazanın olduğu yere gittiğini, kazaya karışan aracın Kiraz-Ödemiş yolunda bulunan Moil petrol isimli istasyona 5-10 metre kadar mesafede Kiraz istikametine doğru olan şeridin en sağında park hâlinde dörtlülerini yakmış bir hâlde durduğunu, aracın şase kısmından darbe almış, ön camının da patlamış olduğunu, kazaya karışan aracı kimin kullandığını aracın etrafında bulunan topluluğa ve olay yerine önceden gelen jandarma görevlilerine sorduğunu, ancak aracın şoförünün kim olduğu konusunda herhangi bir bilgi edinemediğini, aracı kullanan sanığın olay yerinde bulunmadığını, kazanın meydana geldiği noktayı tespit edebilmek için Kiraz istikametine doğru kazaya karışan aracın park etmiş olduğu noktadan yaklaşık 90-100 metre kadar ileriye doğru gittiğinde çarpışma noktası olarak Kiraz"a doğru giderken kullanılan şeridin en sağ kesiminin 60 cm içeriye doğru olan kısmında kazanın meydana geldiğini tespit ettiğini, Kiraz"a doğru giden şeridin sağ tarafında bulunan tarla içerisinde yine yolun yaklaşık 1-2 metre sağındaki yolun toprak kısmında 1952 doğumlu ölen ..."in yerde cansız olarak yattığını fark ettiğini, kazaya karışan motosikletin parçalanmış bir hâlde olduğunu, motosikletin 5-6 metre ilerisinde toprak yolun yan tarafında bulunan tarlanın çukurluk kısımda da ölen çocuğu yerde cansız hâlde yatar vaziyette gördüğünü, kaza yerinde motosikleti kullanan şahsa ve aynı motosiklette yolcu olarak bulunan şahsa ait bir kask görmediğini, petrol istasyonuna yakın bir hâlde park etmiş şekilde duran aracın sol ön şase kısmında kaza sonrasında vefat eden şahıslara ait olabileceğini düşündüğü kemik ve et parçaları ve yine bu şahıslara ait kan izlerinin bulunduğunu,
Tutanak tanığı Umut Kurtuluş; devriye görevi yaptığı esnada Kiraz-Ödemiş istikametinde seyir hâlindeyken yolda bulunan petrol istasyonuna yakın bir yerde Kiraz istikametine doğru ilerleyen şerit içerisinde yolun sağ kısmında dörtlüleri yanan hasarlı bir aracın park hâlinde olduğunu gördüğünü, aracın etrafında kimsenin olmadığını, aracın sürücüsünün kim olduğunu tespit etmeye çalıştığını, bu esnada ilk olarak tanık... ile konuştuğunu, adı geçenin alkollü görünmediğini, kazaya karışan aracın şoförünün kim ve nerede olduğunu bilmediğini söylediğini, kalabalık içinde olanların kazaya karışan aracın şoförünün kim olduğu konusunda kendisine bilgi vermediklerini, motosikletin iki metre kadar ön tarafında bulunan toprak zemin üzerinde yaşlı şahsın yerde hareketsiz şekilde yattığını fark ederek ambulans çağırdığını, olay yerinde bulunan tanık İbrahim"in motosikletin 5-6 metre gerisinde arka tarafında Kiraz"a doğru giderken yolun sağ kısmında kalan tarlanın iç kısmında çukurluk alan içerisinde 10 yaşlarında bir çocuğun yerde hareketsiz yattığını gösterdiğini, adı geçen tanığın kazanın meydana geldiği çevrede dolaştığını ancak kaza ile ilgili bir bilgisinin olmadığını söylediğini,
Tutanak tanığı ...; sanığın kazanın meydana geldiği günden bir gün sonra öğlen saat 13.00-14.00 sıralarında karakola gelerek teslim olduğunu, kazanın meydana geldiği günün gecesinde de sanığın ikametinde ve yaşadığı çevrede aramalar yaptıklarını ancak sanığa ulaşamadıklarını,
İfade etmişlerdir,
Sanık ...; esnaf olduğunu, olay günü arkadaşları tanıklar ... ile Koru Otel"de buluştuklarını, kendisinin arkadaşları olan tanıkların yanına onlardan sonra yemek yedikleri sırada gittiğini, masada içki bulunduğunu, hatırladığı kadarıyla masada 1 litrelik rakı bulunduğunu, kendisinin alkol almadığını, arkadaşlarıyla sohbet edip maç izledikten sonra otelden birlikte ayrıldıklarını, tanık..."ın kendisinin kullandığı araca bindiğini, diğer arkadaşlarının da tanık ..."in kullandığı araca bindiğini, tanık ..."in önde kendisinin de onun arkasında Ödemiş istikametine doğru gittiklerini, yol çalışması olduğu için olayın gerçekleştiği yerde hız yapmasının mümkün olmadığını, tahminen 70-80 km hızla gittiğini, kazanın meydana geldiği yerde bulunan benzinliğe yaklaştığında önünde kırmızı bir aracın olduğunu, bu aracı sollamak için sinyal vererek diğer şeride geçtiği sırada çarpışma sesi duyduğunu, sollama yapmadan önce karşıdan gelen motosikleti görmediğini, motosikletin ön lambasının bozuk olabileceğini, çarpışma çok ani geliştiği için fren tedbirine başvurmadığını, bir süre daha frene basmadan gittikten sonra kullandığı aracın benzin istasyonuna varmadan önce kendiliğinden durduğunu, kaza anında aracın ön hava yastıklarının açıldığını, aracın ön camının da hasar gördüğünü, araçtan inerek yakında bulunan benzin istasyonunun lavabosuna gidip yüzünü yıkadığını, burada bir müddet beklediğini, olayın şoku ile neye uğradığını anlayamadığını, bu sırada kaza yerine gidip yaralı kişi olup olmadığına da bakmanın aklına gelmediğini, benzin istasyonundan çıktıktan sonra olay yerinden ayrıldığını, olayı öğrenen arkadaşı tanık ..."in kullandığı araçla bulunduğu istasyona gelip kendisini aldığını, tanık ..."in kendisini evine götürdüğünü, ailesine kaza yaptığını ve teslim olacağını söyleyerek evden çıktığını, korktuğu için Kaymakçı Mahallesinde bulunan boş bir damda sabahladığını, cep telefonunu evde bıraktığını, bu nedenle gece boyunca kazanın ölümlü olduğuna ilişkin bir bilgisinin bulunmadığını, sabah saat 10.00 gibi eve gelip eşiyle görüştüğünü, bu sırada kaza nedeniyle iki kişinin öldüğünü öğrendiğini ve ardından karakola teslim olduğunu, kazanın saat 21.15 ile 21.30 sıralarında meydana geldiğini, olay sırasında kesinlikle alkollü olmadığını, pişman olduğunu savunmuştur.
Taksirle öldürme suçu 5237 sayılı TCK’nın 85. maddesinin birinci fıkrasında; “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”, ikinci fıkrasında; “Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş, aynı Kanun"un “taksiri” düzenleyen 22. maddesinin 4. fıkrasında; “Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise 5237 sayılı TCK"nın 61. maddesinin birinci fıkrasında;
“(1) Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre; 01.06.2005 tarihinden sonra işlenmiş olan herhangi bir suç nedeniyle alt ve üst sınırlar arasında bir ceza belirlenmesi gerektiğinde, kural olarak göz önünde bulundurulması gereken ölçüt, 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlemedir. Ancak taksirle işlenen suçlar açısından kanun koyucu, aynı Kanun"un 22. maddesinin dördüncü fıkrası ile "Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir." şeklinde bir ölçüt daha eklemiştir. Bu durumda, taksirle işlenen suçlarda alt ve üst sınır arasında ceza belirlenirken, TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrası ile 22. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ölçütlerin birlikte göz önüne alınması gerekmektedir.
Ancak, TCK’nın 61. maddesinin birinci fıkrasındaki bu ölçütler genel nitelikli olup her suça uymayabileceğinden, her suç için tüm ölçütlerin değil sadece ilgili suça uyan kısımların nazara alınması gerekir. Bu açıdan taksirli suçlarda ancak kasıtlı suçlarda uygulanması mümkün olan 61. maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "suçun işlenmesinde kullanılan araçlar", (f) bendinde yer alan "failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı" ve (g) bendinde yer alan “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütleri uygulanamayacaktır.
Tüm bu kanuni düzenlemeler karşısında taksirli suçlarda temel cezanın belirlenmesinde öncelikle failin kusurunun değerlendirilmesinin zorunlu olduğu, ancak kusurluluğun yanında "suçun işleniş biçimi", "suçun işlendiği zaman ve yer", "suç konusunun önem ve değeri" ile "meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı" ölçütlerinin de dikkate alınacağı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, 5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesi uyarınca işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacaktır.
Bu nedenlerle taksire dayalı kusurun ağır olduğu durumlarda, alt sınırdan uzaklaşılarak, hafif olduğu durumlarda ise alt sınırdan veya alt sınıra yaklaşılarak temel ceza tayin edilmesi isabetli bir uygulama olacak ise de bundan herhâlde ağır kusurlu fail hakkında en üst hadden, hafif kusurlu fail hakkında ise alt hadden ceza tayin edilmesi gerektiği sonucu çıkarılmamalı, TCK"nın 61. maddesinin birinci fıkrasındaki olaya uyan diğer ölçütler ve "orantılılık" ilkesi bir bütün hâlinde değerlendirilerek haklı ve ölçülü bir ceza belirlenmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
20.11.2016 tarihinde saat 21.00 sıralarında ölen 1952 doğumlu..."in, sevk ve idaresindeki motosikletle, motosikletin arkasında torunu ölen 2003 doğumlu ...olduğu hâlde Ödemiş istikametinden Kiraz istikametine doğru seyir hâlinde olduğu, sanığın ise sevk ve idaresindeki otomobil ile karşı yönden geldiği, yol çalışması nedeniyle hız sınırının azami 50 km olduğu yolda sollama yapmak isteyen sanığın, ölenlerin seyrettiği şeride kontrolsüzce girerek 1952 doğumlu..."in kullandığı motosiklete çarptığı, olay sırasında koruma başlıkları takmadıkları belirlenen 1952 doğumlu ...ile 2003 doğumlu..."in öldükleri, olayın ardından sanığın, olay yerinin yakınında bulunan akaryakıt istasyonuna gittiği, bir süre sonra da tanık ... tarafından olay mahallinden uzaklaştırıldığı, olay yerine intikal eden kolluk görevlilerince yapılan araştırma sonucu çarpışan araçlardan otomobilin sanığa ait olduğunun tespit edildiği, telefon ile aranan sanığa ulaşılamadığı, aile bireyleri ile irtibata geçildiğinde evde olmadığının öğrenildiği, sanığın olayın ertesi günü yani 21.11.2016 tarihinde saat 12.15"te jandarma komutanlığına giderek teslim olduğu, Ödemiş Devlet Hastanesince düzenlenen laboratuvar sonuç raporuna göre sanıktan aynı gün saat 13.23"te alınan kan örneği üzerinde yapılan incelemede alkol etken maddesine rastlanılmadığının tespit edildiği olayda;
Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında sanığın, önündeki aracı sollamak amacıyla gerekli kontrolleri yapmadan karşı şeride geçmesi nedeniyle kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğunun belirtilmesi, sanıkta alkol tespit edilmediğine ilişkin olayın ertesi gün alınan bilirkişi raporuna rağmen sanığın arkadaşı olup olay sırasında sanıkla aynı araçta bulunan olayın tek tanığı..."ın kolluk ve savcılık ifadelerinde, sanığın olay öncesinde alkol aldığını ve kendisini uyarmasına karşın sollama yapmak amacıyla hızlı gitmeye devam ettiğini beyan etmesi, tanığın bu beyanının trafik kazası tespit tutanağı ve olay yeri inceleme raporlarında yer alan ölenlerin çarpmanın etkisiyle çarpışma noktasından 10 ve 20 metre uzağa savruldukları bulgusu ile doğrulanması, yine aynı raporlarda kazanın meydana geldiği yolun 6,30 metre genişliğinde, asfalt kaplama ve iki yönlü; havanın açık ve zeminin kuru olduğunun belirtilmesi nedeniyle kazanın dış bir etkenden değil, hız sınırının çok üzerinde seyrettiği anlaşılan ve karşı şeride geçen sanığın kusurundan kaynaklandığının anlaşılması ve iki kişinin ölümüyle sonuçlanan olayın vahameti birlikte değerlendirildiğinde; iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasını gerektiren taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan dolayı Yerel Mahkemece "Suçun işleniş şekli, sanığın taksire dayalı kusurunun yoğunluğu, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı" nazara alınıp, sanık hakkında temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak 9 yıl olarak belirlenmesinde gösterilen gerekçelerin dosya kapsamına uygun, yasal ve yeterli olup, TCK"nın 3. maddesinde yer alan "orantılılık" ilkesini ihlâl etmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Yargıtay sadece hukuka aykırılıkları incelemekle yetkili olup dosyadaki maddi olguları inceleyemez ve maddi vakaların denetimini yapamaz, mahkemenin takdirinin yerinde olup olmadığını değerlendiremez, sadece hükmün bir kanun ihlâl edilerek kurulup kurulmadığına bakar. Diğer anlatımla temyizde, uyuşmazlığın sadece hukuki yönü, yani ilk derece veya BAM tarafından tespit edilen maddi olayın hukuk normları karşısındaki durumu ele alınarak, hukuk normlarının maddi olaya doğru bir şekilde uygulanıp uygulanmadığı, norm ihlâli olup olmadığı denetlenmektedir. Bu yapılırken alt mahkemelerin tespit ettiği maddi olay, inceleme dışı kalacak, yerel ve istinaf mahkemesi tarafından saptanan olgular ve hükme esas alınan deliller üzerine kurulan hükümde, hukukun doğru ve eksiksiz uygulanıp uygulanmadığı araştırılacaktır. Yine temyiz sebebiyle sınırlı inceleme kuralı gereğince, sadece katılan temyizi ile sanık lehine bozma yapılamaz. Aynı kurala bağlı olarak temyiz sebebi olarak gösterilmeyen nedenle itiraz yoluna da başvurulamaz. Açıklanan sebeplerle ilk derece veya BAM tarafından tespit edilen maddi olayın hukuk normları karşısındaki durumunu ele alarak temyiz incelemesi yapan Özel Daire kararına yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık hakkında alt sınırdan uzaklaşılarak hüküm kurulmasının isabetli olmadığına ilişkin itirazın Ceza Genel Kurulunca incelenemeyeceği," düşüncesiyle, itirazının değişik gerekçeyle reddine karar verilmesi gerektiği yönünde oy kullanmış,
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Genel Kurul Üyesi de; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği," düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 05.03.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.