10. Hukuk Dairesi 2016/15529 E. , 2016/14312 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma gelen sigortalıya yapılan yardımların bakiyesinin 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca tazminine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davacı Kurum, 30.04.1997 tarihli iş kazası sonucu yaralanan sigortalıya bağlanan gelir, sosyal yardım zammı ve tedavi masrafından oluşan Kurum zararının ilk rücu davasında hükmolunan miktarının mahsubu ile bakiyesinin rücuan tahsilini istemiş, bozma sonrası 07.05.2015 tarihinde, davalılar aleyhine, sigortalıya bağlanan bakiye gelir alacağının rücuan tahsili için açılan davanın, eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilmiş olup, Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, verilen karar yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez. (11.1.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı)
Davanın temel yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 26/1. maddesinde, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir davranışı sonucu olmuşsa, Kurumca sigortalıya veya hak sahibi kimselerine yapılan veya ileride yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerinin sermaye değerleri toplamının Kurumca işverene ödettirileceği belirtilmiş, bu tür rücu davaları yönünden 506 sayılı Kanunda zamanaşımına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Diğer taraftan 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. maddesinde, bu Kanunda başka suretle hüküm bulunmadığı takdirde her davanın 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu bildirilmiş olup sigortalı ile işveren arasındaki hukuksal ilişki hizmet akdine dayandığından, işverence anılan sözleşmeye aykırı davranmak suretiyle sigortalı zarara uğratıldığından, 818 sayılı Kanunda ayrık bir hüküm bulunmadığından zamanaşımı konusunda işveren ve işveren vekili bakımından 125. maddede öngörülen 10 yıllık süre geçerlidir. Zamanaşımının başlangıcı, zararın Kurumun yetkili organınca öğrenildiği tarih olup zararı öğrenme olgusu, gelirler yönünden Kurumun yetkili organının onay günü, giderler için sarf ve ödeme tarihleri itibarıyla gerçekleşmektedir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında beliren maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulduğunda, sigortalıya bağlanan gelirin onay tarihi 21.10.1999, birleşen dava tarihi 07.05.2015 olup, Mahkemece, birleşen dava yönünden 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2-Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara ve usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Önceki bozma ilamında açıklandığı üzere, sürekli işgöremezlik derecesindeki düşmeye bağlı olarak değişime uğrayan gelir, yüksek işgöremezlik oranı nedeniyle bağlanmış olan başlangıçtaki gelir olup; gelir hesabındaki unsurlardan biri olan işgöremezlik oranındaki düşme karşısında,başlangıçtaki gelirin,değişen işgöremezlik oranına uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.Bu durumda, peşin sermaye değerli gelirin başladığı tarih itibariyle düşen işgöremezlik oranına göre belirlenmesi zorunlu olup; başlangıçtaki yüksek işgöremezlik oranı nedeniyle fazladan (yüksek işgöremezlik oranı ile düşen işgöremezlik oranı arasındaki fark işgöremezlik nedeniyle) ödenen fark gelirlerin, yeni oran üzerinden belirlenmiş olan peşin sermaye değerli gelire ilavesi gereği bulunmaktadır. Şu halde, yapılması gereken iş; sigortalının sürekli iş göremezlik durumuna girdiği tarih itibarıyla %14 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden saptanacak ilk peşin sermaye değerli gelir miktarına, aradaki fark iş göremezlik oranı nedeniyle fazladan yapılan ödeme miktarı ilave edilmek suretiyle gelirin ilk peşin sermaye değeri belirlenerek, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Eldeki davada, açıklanan bozma gereklerinin tam olarak yerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir. Mahkemece, 16.03.1998 gelire giriş tarihinde %14 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden saptanan ilk peşin sermaye değerli gelir 1.342,02 TL, aradaki fark iş göremezlik oranı (%16,20) nedeniyle fazladan yapılan ödeme miktarı 1.552,99 TL olduğu gözetilerek gelirin ilk peşin sermaye değeri belirlenmeli, bu miktarın kusur karşılığından, ilk rücu davasında hükmedilen gelir miktarı (386,50 TL) mahsup edilmeli, başlangıçtaki gelir onay tarihinin de değişmeyeceği dikkate alınarak, tedavi masrafına ilişkin talepte değerlendirildikten sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Kabule göre de, teselsüle dayanılarak açılan eldeki davada, vekalet ücretinin davalıdan tahsiline dair infazda tereddüt oluşturur şekilde karar verilmesi, isabetsiz bulunmuştur.
O halde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 29.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.