4. Hukuk Dairesi 2016/15633 E. , 2019/785 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 08/03/2016 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 14/07/2016 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, 02/03/2016 tarihinde ... Haber Gazetesinde ve internet sitesinde yayınlanan “... Belediyesi’nde Sahte Kaşe ve İmza Skandalı” başlıklı yazı ile kişilik haklarının ihlal edildiğini, ... Belediye Başkanlığı vekili olduğunu, cezai soruşturma konusu bir olay nedeni ile sorumluların tespiti ve cezalandırılması için şikayet dilekçesi verdiğini, soruşturmanın devam ettiğini, üzerine düşen görevi yerine getirdiğini, hakkında şüphe oluşturulmaya çalışılarak mesleki kariyerinin zedelenmesine yol açıldığını, avukatlık mesleğinin güven ilişkisine dayanan bir meslek olduğunu, itibarı ile oynandığını belirterek uğradığı manevi zararın giderilmesini istemiştir.
Davalı, ... Belediyesi’nde bazı sahte imzalı ve kaşeli evrakların bulunduğunun tespit edildiğini, adli sürecin sürdüğünü, gazeteciliğin gereği olarak sürecin başından itibaren haber olarak işlediğini, kamuoyunu bilgilendirdiğini, belediyenin vekili olan bir kamu çalışanının anayasa, yasa, yönetmelik gibi normları gözetmesi gerekirken davacının gereken dikkat ve özeni göstermediğini, işini savsakladığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının bir ilçede avukat olarak görev yapması, ilerleyen meslek hayatında özel olarak da çalışacağı süreçte kişilerin güvenini zedeleyecek şekilde vekilin bir davayı gerektiği gibi takip etmediği yönünde haber çıkarmanın vekilin kişilik haklarını zedelediği ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi
olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması,genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu yayın bütün olarak değerlendirildiğinde; basın özgürlüğü kapsamında kaldığı, yayın içeriğinde davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde ifadelere yer verilmediği, davacı hakkında eleştirel mahiyette ifadelere yer verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda mahkemece, davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığından bahsedilemeyeceğinden istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 18/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.