Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, mirasta iade ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil, olmazsa mirasta iade, bunun da mümkün olmaması halinde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Hazine yararına orman alanı dışına çıkartılan yerlerden olan dava konusu 942 parsel sayılı taşınmaza, 1997 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında, "davalı U..."un 1995 senesinden beri zilyet olduğu " şerhi verilerek Hazine adına tespit ve tescil edildiği, bilahare 4127 sayılı Kanundan yararlanılarak Hazineden bedeli ödenmek suretiyle davalı adına satın alındığı anlaşılmaktadır.
Davacı, çekişmeli taşınmazın bedelinin ortak miras bırakanları olan Yalçın Yılmaz tarafından ödendiğini, ancak tapuda davalı adına tescil edildiğini iddia ettiğine göre, mahkemece tapu iptal ve tescil davasının reddine dair verilen karar da bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, terditli olarak talep edilen mirasta iade davası yönünden ise açıkça yapılmış bir temyiz bulunmadığından davacının aşağıdaki bent dışındaki temyiz itirazları yersizdir. Reddine.
Davacının tenkis davasına yönelik temyiz itirazının incelenmesinde; miras bırakan Y... Y..."ın 09.05.2001 tarihinde vefat ettiği, davanın ise 25.10.2002 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, 4722 sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 17. maddesi gereğince uyuşmazlığa 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin uygulanacağı tartışmasızdır. Bu Kanunda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunundan farklı olarak dava açma süresini düzenleyen 513. maddede öngörülen süre zamanaşımı süresi olarak düzenlenmiştir. Zamanaşımı ilk itirazlardan değildir. Onun için kanuni cevap süresi içinde (HUMK m. 195-198) ileri sürülme zorunluluğu yoktur. Ancak cevap dilekçesinde ileri sürülmeyip de sonradan bu yolda bir savunma yapılırsa davacı taraf derhal ve açıkça savunmanın genişletilmesine karşı koyabilir. (HUMK m. 202) Bu durumda zamanaşımı defi artık incelenmez. Eğer davalı açıkça ve derhal karşı çıkmamış, savunmanın genişletildiğini ileri sürmemişse yine zamanaşımı konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeli ve sonuca göre davaya devam edilmelidir.
Somut olayda; davalı cevap süresi içerisinde zamanaşımı defini ileri sürmemiş, süresinden sonra 18.04.2012 tarihli celsede zamanaşımı definde bulunmuş, aynı celse davacı zamanaşımı defini kabul etmediğini bildirmiş, akabinde 30.04.2012 tarihli dilekçe ile beyanını tekrarlamış, savunmanın genişletilmesine karşı çıkmıştır.
Ne var ki; mahkemece dosya içeriğine aykırı şekilde, davacının zamanaşımı define usule uygun şekilde karşı koymadığı gerekçesiyle tenkis davasını zamanaşımı nedeniyle reddetmiştir.
O halde, davalının cevap verme süresi içinde yapılmayan zamanaşımı defi hakkında davacının derhal ve açıkça karşı çıkmış bulunmasına göre işin esasını inceleyip, tenkis talebi konusunda toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilip, sonucu uyarınca karar vermek gerekirken noksan inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün hükmün yukarıda belirtilen nedenle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.9.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.