13. Hukuk Dairesi 2012/28579 E. , 2013/11911 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı dava dilekçesinin yetki yönünden reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı banka, davalı ile 07.01.2005 tarihinde kredi kartı üyelik sözleşmesi imzalandığını, kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilip davalıya ihtarname keşide edilip takibe girişildiğini, ancak itiraz nedeni ile takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı vasisi, davalının 1995 yılında kaza geçirdiğini, kollarının omuzdan, bacaklarının ise diz altından kesilmiş olması nedeniyle vesayet altına alındığını, bu hali ile imza atabilmesinin mümkün olmadığını, heyet raporlarının bulunduğunu, davalı adına başkalarının imza attığını, davacıya borcu bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalının ağzına kalem sıkıştırmak suretiyle imza incelemesi yapılamayacağı, BK"nun 15. ve 16. HMK"nun 297 maddeleri uyarınca imza istiktabının mümkün bulunmadığı gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalının 27.06.1995 tarihinde geçirdiği kaza sonucunda kollarının omuzdan, bacaklarının ise dizaltından ampute edildiği, davaya dayanak kredi kartı sözleşmesinin 07.01.2005 tarihinde Hayati Akış ismi altında imzalandığı,Davalının el ve ayaklarının ampute edilmiş olması nedeniyle TMK 408. maddesi gereğince 06.04.2010 tarihinde vesayet altına alındığı ve eşi Hüriye Akış’ın kendisine vasi olarak atandığı konularında ihtilaf yoktur. Davalı, el ve ayaklarının olmaması nedeniyle imza atamadığını, ayrıca vesayet altında olduğunu, sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, BK"nun 14, 15 ve HMK"nun 297 ve devamı maddeleri gereğince imzanın bir şahsın el yazısı ile ad ve soyadını yazması şeklinde olması gerektiği, davalının her iki kolunun omuzdan her iki ayağının dizden itibaren kesik olduğu, bu konuda polis bilirkişisine inceleme yaptırıldığı, fotoğraflarla mahkemece tespit edildiği, davalıya bu haliyle imza istiktabı yaptırmanın ve ağzına kalem sıkıştırmak suretiyle imza atmasını istemenin mümkün bulunmadığı, ayrıca bu şekildeki imzanın yasalara ve insan haklarına aykırı şekilde elde edilmiş sayılacağı, kaldı ki imza olarak kabul edilemeyeceği, tacir olan bankanın basiretli bir tüccar gibi gerekli inceleme ve araştırmayı yaptıktan sonra kredi kullandırması gerektiği, aksini istemenin hakkın kötüye kullanması sonucunu doğuracağı gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, davalının el ve ayaklarının olmaması nedeni ile kredi sözleşmesine imza atıp atamayacağı, imza beyannamesi sunmak suretiyle davacı bankayla yaptığı sözleşme uyarınca almış olduğu banka kredi kartı ile yaptığı harcamalardan dolayı sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. BK"nun 14, 15 ve HMK"nun 297 ve devamı maddeleri gereğince imzanın bir şahsın el yazısı ile ad ve soyadını yazması şeklinde olması gerektiği konusunda şüphe yoktur. Ancak bu savunmanın ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması kapsamında olmaması gerekir. Davacı banka tarafından dosyaya sunulan ve davalı tarafından itiraz edilmeyen Silifke 2. Noterliğince onaylanan 25 Mart 2009 tarih, 1232 yevmiye nolu “imza beyannamesi” içeriğinden anlaşılacağı üzere davalı beyannamede bulunan ve kalemi ağzı ile tutarak attığı tatbik imzasını resmi dairelerde.., bilumum bankalarda yapılacak her türlü işlemlerde kullanacağını, imzanın her bakımdan kendisini sorumlu kılacağını beyan etmiştir. Bu belge ile davalı, borçlandırıcı işlemlerde kalemi ağzı ile tutarak imza atacağını bizatihi kendisi kabul etmiştir. Artık davalının imza atamadığından bahisle borçlanamayacağının kabulü hakkın kötüye kullanılması kapsamında olup, MK. 2 de düzenlenen dürüstlük kuralına aykırıdır. Davacı bankanın ödeme talebine kadar imza beyannamesi ile borçlanabilen davalının, borcun ifası istendiğinde imza atamadığını ve vesayet nedeniyle ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması, hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneğidir. Kanun, kötüniyeti korumamalıdır. Esasında, davalı, davacı bankaca verilen kredi kartı ile harcamalar yapmış ve fiilen kredi kartını kullanmışsa, sözleşmedeki imzanın davalıya ait olmaması da davalıyı kredi kartı harcamasını ödeme yükümlülüğünden kurtarmaz. Dosya içinde bulunan hesap ekstrelerinden davalı adına verilen kredi kartının 2005 yılından beri kullanıldığı ve harcamalar yapıldığı ortadadır. Ancak, mahkemece hesap ekstrelerine ilişkin harcama belgeleri ve ilgili belgeler getirtilmemiş, kredi kartını kimin teslim aldığı araştırılmamıştır. Bu durumda mahkemece, kredi kartı harcamaları ve buna ilişkin slipler mevcutsa davacı bankadan getirtilerek; sliplerdeki, kredi kartı üyelik sözleşmesindeki ve teslimat belgesindeki imzaların davalıya ait olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılması, kredi kartının kime teslim edildiğinin, ödenen ekstreler var ise ödemelerin kim tarafından yapıldığının, kredi kartının fiili kullanıcısının davalı olup olmadığının araştırılması ve hâsıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik ve yetersiz inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı banka lehine BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.