13. Hukuk Dairesi 2013/2770 E. , 2013/11890 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulü yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalılar ile arasında ... Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 24 aylık malzemeli yemek pişirme, dağıtım ve servis sonrası hizmetleri için 03.12.2008 tarihinde tip sözleşmesi imzalandığını, ancak davalı şirketlerin sunduğu 244.200,00 TL kesin teminat mektubunun sahte olduğunun anlaşılması üzerine sözleşmenin 02.06.2009 tarihinde fesh edildiğini, hak ediş miktarının teminatı karşılamadığından davalıların idareye 70.668,04 TL borçlu olduklarını, bu miktarın zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsilini karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece kısa kararda,“ Davanın Kabulüne ” şeklinde hüküm kurulmuş, gerekçeli kararda ise “ Davanın kabulü ile 70.705,32 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine ” şeklinde karar verilmiş, hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK’nun 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nun 297/2. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nun 298/2. maddesi gereğince de, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekir.
Temyize konu davada, kısa kararda “ Davanın Kabulüne ” şeklinde hüküm kurulmasına rağmen, gerekçeli kararda ise ıslah dilekçesinde dava değeri 78.705.32 TL.ye yükseltilmesine rağmen “ Davanın kabulü ile 70.705,32 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine ” şeklinde karar verilmiş olması, az yukarı da açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup, kararın bozulmasını gerektirir. Mahkemece 10.4.1992 tarih ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, (2) no’lu bent gereğince davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan 1.050.00 TL temyiz harcın istek halinde davalılara iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 8.5.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.