Abaküs Yazılım
19. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/16509
Karar No: 2016/14231
Karar Tarihi: 31.03.2016

Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2015/16509 Esas 2016/14231 Karar Sayılı İlamı

19. Ceza Dairesi         2015/16509 E.  ,  2016/14231 K.

    "İçtihat Metni"



    19/09/2014 tarihinde... uzantılı internet linki üzerinde, “... Bakanlığa alınmadı” başlığı ile yayınlanan yazı nedeni ile ... vekili tarafından yapılan anılan yazıdaki içeriğin ve yorumların yayından çıkarılması, özür ve düzeltme içeren cevap metninin internet ortamında yayınlanması talebinin reddine dair ... Sulh Ceza Hâkimliğinin 30/09/2014 tarihli ve 2014/1542 değişik iş sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin... Sulh Ceza Hâkimliğinin 05/11/2014 tarihli ve 2014/2613 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 10/08/2015 gün ve 52681 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09/09/2015 gün ve KYB.2015-297352 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
    Anılan ihbarnamede;
    Dosya kapsamına göre, 5187 sayılı Basın Kanununun 14. maddesi uyarınca kullanılan düzeltme ve cevap hakkı, kişilik haklarına saldırı ve gerçeğe aykırı yayın yapılmasına karşı düzenlenmiş bir hak olduğu, ancak, haber verme hakkı kullanılırken kişilerin bilgileri, görüntüleri, sesleri kamuoyuna sunulacağından habere konu olan kişilerin haklarının ihlal edilmesinin de kaçınılmaz olduğu; bu nedenle haber verme hakkını kullananların bu fiillerinde kamusal yararın bulunması gerektiği, basın yoluyla yapılan kişilik hakkı ihlâllerinden biri olan bir kişinin suçlu ilan edilmesinde kişilik hakkı, üstün nitelikte olan kamusal yararın önüne geçtiği, bu bağlamda gerçeğe aykırılık iddiasının objektif ölçülere dayanılarak değerlendirilmesi ve araştırılması gerektiği gibi anılan haberin doğruluğunun da araştırılmadığı ve kişiyi toplum nezdinde küçük düşürücü nitelik taşıdığı hâlde yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; Handyside/Birleşik Krallık ( B.No:5493/72, 07/12/1976) kararında " Düşünceyi açıklama özgürlüğü, sadece hoşa giden veya zararsız ya da tepki yaratmaz sayılan haberler veya fikirler için değil, fakat devlete veya halkın bir kısmına ters düşen, şoke eden ya da üzüntüye sevk edenler için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve yeniliğe kucak açma bunu gerektirir ve bunlar olmadan demokratik toplum olmaz." biçimindeki ; Lingens/ Avusturya (B.No: 9815/82, 08/0701986) kararında “Bu bağlamda Mahkeme, Sözleşme’nin 10(1). fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini gerçekleştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatır. İfade özgürlüğü, Sözleşme’nin 10(2). Fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olmaz (bk. yukarıda geçen Handyside kararı, parag. 49).
    Basın söz konusu olduğunda, bu ilkeler ayrı bir öneme sahiptir. Basının, "başkalarının itibarlarını korumak" gibi çizilmiş sınırları aşmaması gerekmekle birlikte, kamunun menfaatinin bulunduğu diğer alanlarda olduğu gibi, siyasi meselelerde de haber ve fikirleri iletmek, yine basına düsen bir görevdir.
    O halde bir siyasetçiye yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırları, özel bir şahsa yönelik eleştiri sınırlarına göre daha geniştir. Bir siyasetçi, özel şahıstan farklı olarak, her sözünü ve eylemini bilerek ve kaçınılmaz bir biçimde, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açar; bu nedenle daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadır. Hiç kuşku yok ki, Sözleşme’nin 10/2. fıkrası, başkalarının, yani bütün bireylerin itibarının korunmasına imkan verir; bu koruma, siyasetçileri şahsi sıfatları dışında hareket ettikleri zaman da içine alır. Ancak bu gibi durumlarda söz konusu korumanın gerekleri, siyasi meseleleri açık biçimde tartışmanın yararıyla bağlantılı olarak tartılmalıdır” (bk. yukarıda geçen Lingens/ Avusturya kararı, parag. 41-42). biçimindeki ve ... (39394/98, 13/11/2003) kararında ise “ Bir yandan...’ın bir politikacı olduğu, diğer yandan gazetecilerin ve basının kamuyu ilgilendiren konularda muhalif, çarpıcı, veya rahatsız edici de olsa bilgi ve görüşlerini iletme rolü dikkate alındığında, “...” teriminin kullanılması, mevcut davanın şartları içinde kabul edilebilecek sınırları aşmamıştır(bk. yukarıda geçen ... Verlagsgesellschaft kararı, parag. 45). Biçimindeki tespitleriyle “ifade özgürlüğü” yönünden ayrıntılı değerlendirmeler yapmış ve bu konuda kriterler belirlemiştir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/02/2007 tarih ve 2007/1-28 E, 2007/34 K. sayılı kararında da; 5187 sayılı Basın Kanunu kapsamındaki cevap ve düzeltme istemleri hususunda yapılan değerlendirmede; “Demokratik toplumlar, temel hak ve özgürlüklere dayanan toplumlardır. Bu tür toplumlarda Devletin görevi, temel hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmektir. Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaati açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli yollarından birisi de basındır.
    Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasa’nın 28. vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Yasasının 3. maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada “küçültücü” sözlerin kullanılmaması gerekir.” denilmektedir.
    5651 sayılı Kanun"un 9. maddesinin 1. fıkrasında " (1) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini de isteyebilir." şeklindeki düzenleme ile internet ortamında yapılan yayınlar ile kişilik haklarının ihlal edilmesi halinde kişilerin içerik sağlayıcısına veya buna ulaşamamaları halinde iş yeri sağlayıcısına başvurarak içeriğin yayından çıkarılmasını istenebilecekleri gibi doğrudan sulh ceza hakimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini talep edebilecekleri düzenlenmiş olup, maddede yer alan “kişilik haklarının ihlali” hususunda açık bir tanım bulunmadığından ihlalin olup olmadığının yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda belirlenmesi gerekmektedir.
    Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince;
    Kanun yararına bozma istemine konu somut olayda mahkeme, siyasetçi olup topluma mal olmuş bir kişi olan talep edenin kişilik haklarının ihlal edilip edilmediği hususunda yukarıda anılan kararlardaki kriterlere uygun değerlendirme yapmış, 5651 sayılı Kanun"un 9. maddesi uyarınca “internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edilmediği” kabul edilerek olaya ve dosya kapsamına uygun gerekçelerle içeriğe erişimin engellenmesi talebinin reddine ilişkin karara yapılan itirazın reddine karar vermiştir.
    Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemi yerinde görülmediğinden REDDİNE, 31/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.











    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi