Abaküs Yazılım
19. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/19444
Karar No: 2016/14230

Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2015/19444 Esas 2016/14230 Karar Sayılı İlamı

19. Ceza Dairesi         2015/19444 E.  ,  2016/14230 K.

    "İçtihat Metni"

    ... Gazetesinin 16/06/2014 tarihli sayısında manşetten, “...’" başlıklı yazı sebebiyle ilgilisi, ...’ın cevap ve düzeltme isteminin kabulü ile tekzip yazısının yayımlanmasına dair ... Sulh Ceza Mahkemesinin 11/07/2014 tarihli ve 2014/305 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin ... Sulh Ceza Mahkemesinin 29/08/2014 tarihli ve 2014/125 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 12/10/2015 gün ve 65162 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20/10/2015 gün ve KYB.2015-345139 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
    Anılan ihbarnamede;
    Dosya kapsamına göre,
    1- 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 14. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır.” şeklindeki düzenleme karşısında, düzeltme ve cevap yazısının sorumlu müdüre gönderilmesi gerektiği, somut olayda tekzip yazısının ilgili gazetenin sorumlu yazı işleri müdürlüğüne gönderilerek, evrak memuruna tebliğ edildiği, sorumlu müdürün tekzip yazısından haberdar olmadığı, bu haliyle PTT marifetiyle tebliğ edilen tekzip metinlerinin kanunun öngördüğü şekliyle sorumlu müdüre tebliğ edilmediği nazara alınmadan,
    2- 5187 sayılı Kanunu"nun 14. maddesinin 1. fıkrasında yer alan yukarıda bahsi geçen düzenleme karşısında. “...” başlığı ile yayınlanan yazının kişilik haklarını ihlal edici bir nitelikte olmadığı, basın özgürlüğü çerçevesinde kullanıldığı gözetilmeden ,
    İtirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
    Kanun Yararına bozma isteminin (1) no’lu nedeni yönünden yapılan incelemede;
    5187 sayılı Basın Kanunu"nun 14/1 maddesinde yer alan “Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır.” şeklindeki hüküm uyarınca kişilerin, süreli yayınlarda şeref ve haysiyetinin ihlal edildiği veya hakkında gerçeğe aykırı yayım yapıldığı iddiasıyla 5187 sayılı Kanun kapsamındaki düzeltme ve cevap yazısı yayımlanması taleplerinin doğrudan sorumlu müdüre gönderilmesinin gerektiği, düzeltme ve cevap yazılarının hükmi şahıs niteliğindeki gazeteye gönderilemeyeceğinden, kanun yararına bozma isteminde yer alan hükmi şahıslara tebligatı düzenleyen 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. maddesinin olayda uygulama yerinin bulunmadığı gibi, somut olayda, ... Gazetesinin 16/06/2014 tarihli sayısında manşetten “...’" başlıklı yazı sebebiyle ilgilisi ... tarafından gazetenin sorumlu müdürü ... adına gönderilen cevap ve düzeltme istemini içerir yazının 30/06/2014 tarihinde “... ...” şerhi ile tebliğ edilmesine karşın, sorumlu müdür ... vekillerinin itiraz başvurusu sırasında anılan tebligatın alınmadığına veya usulsüz olduğuna ilişkin bir iddialarının da bulunmaması nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde değildir.
    Kanun Yararına bozma isteminin (2) no’lu nedeni yönünden yapılan incelemede ise;
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; Handyside/Birleşik Krallık ( B.No:5493/72, 07/12/1976) kararında " Düşünceyi açıklama özgürlüğü, sadece hoşa giden veya zararsız ya da tepki yaratmaz sayılan haberler veya fikirler için değil, fakat devlete veya halkın bir kısmına ters düşen, şoke eden ya da üzüntüye sevk edenler için de geçerlidir. Çoğulculuk, hoşgörü ve yeniliğe kucak açma bunu gerektirir ve bunlar olmadan demokratik toplum olmaz." biçimindeki ve yine Lingens/ Avusturya (B.No: 9815/82, 08/0701986) kararında da “Bu bağlamda Mahkeme, Sözleşme’nin 10(1). fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini gerçekleştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatır. İfade özgürlüğü, Sözleşme’nin 10(2). Fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen "haber" veya "fikirler" için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulanır. Bunlar, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın "demokratik toplum" olmaz (bk. yukarıda geçen Handyside kararı, parag. 49).
    Basın söz konusu olduğunda, bu ilkeler ayrı bir öneme sahiptir. Basının, "başkalarının itibarlarını korumak" gibi çizilmiş sınırları aşmaması gerekmekle birlikte, kamunun menfaatinin bulunduğu diğer alanlarda olduğu gibi, siyasi meselelerde de haber ve fikirleri iletmek, yine basına düsen bir görevdir.” biçimindeki tespitleriyle “ifade özgürlüğü” yönünden ayrıntılı değerlendirmeler yapmış ve bu konuda kriterler belirlemiştir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/02/2007 tarih ve 2007/1-28 E, 2007/34 K. sayılı kararında da; 5187 sayılı Basın Kanunu kapsamındaki cevap ve düzeltme istemleri hususunda yapılan değerlendirmede; “Demokratik toplumlar, temel hak ve özgürlüklere dayanan toplumlardır. Bu tür toplumlarda Devletin görevi, temel hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmektir. Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaati açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli yollarından birisi de basındır.
    Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasa’nın 28. vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Yasasının 3. maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada “küçültücü” sözlerin kullanılmaması gerekir.” denilmektedir.
    Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince;
    Kanun yararına bozma istemine konu somut olayda mahkeme, yukarıda anılan kararlardaki kriterlere uygun değerlendirme yapmış, 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 14/1 maddesi uyarınca “Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapıldığı” kabul edilerek olaya ve dosya kapsamına uygun gerekçelerle cevap ve düzeltme yazısının yayınlanmasına karar vermiştir.
    Bu nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemi yerinde görülmediğinden REDDİNE, 31/03/2016 tarihinde 1 no"lu neden yönünden oyçokluğu, 2 no"lu neden yönünden oybirliğiyle karar verildi.

    KARŞI OY

    Sayın çoğunluk ile uyuşmazlık gazete yazı işleri müdürü olan sanığa cevap ve düzeltme hakkının kullanılması amacıyla yapılan tebligatın kanuna uygun olup olmadığına ilişkindir.
    5187 sayılı Basın Kanunu’nun 14. maddesinde cevap ve düzeltme hakkı şu şekilde düzenlenmiştir. ""sorumlu müdür kendisine sunulan düzeltme ve cevap yazısını; günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır."" Görüldüğü üzere ""sorumlu müdür yazıyı aldığı tarihten itibaren"" denilmek suretiyle cevap ve düzeltme yazısının sorumlu müdüre bizzat tebliğinin gerektiği anlaşılmaktadır.
    Ayrıca belirtelimki düzeltme ve cevabın yayınlanmasıda bizzat yazı işleri müdürü sorumludur ve bu sorumluluğa aykırı davranmak 5187 sayılı Kanun"un 18. maddesinde suç olarak düzenlenmiştir. Bu itibarla, cevap ve düzeltme hakkına ilişkin olup hukuki ve cezai sorumluluk doğuracak nitelikteki tebliğlerin mutlaka sorumlu müdürün şahsına bizzat yapılması gereklidir. Nitekim Yargıtay 7. Ceza Dairesi 25.02.1994 gün 1994/592-1450 sayılı kararında tebligatın sorumlu müdür yerine sadece yazı işleri müdürüne yollanması ve cevabın yayınlanmaması durumunda cezai sorumluluğun doğmayacağını kabul etmiştir.
    Diğer yandan 7201 sayılı Tebligat Kanununun 17.maddesinde tebliğ adresinde tebligat belgesinde ismi yazılı şahıs aranacak o bulunamadığı takdirde ve bu husus evraka şerh edildikten sonra tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine yapılabilecektir. Yargıtay 2. Hukuk dairesi 9.7.2012 gün 2012/1416, 19282 sayılı kararında gösterilen adresin davalının çalıştığı işyeri adresi olduğu, tebligatı davalı adına alan şahsın, davalının daimi memur veya müstahdemi olmayıp, davalıyla aynı işyerinde birlikte çalışan diğer bir işçi olduğu anlaşılmaktadır. Muhatabın adresine çıkarılan tebligatın, arananın kolayca bulunması mümkün olmayan yerlerden ise, tebliğin yapılmasını o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amiri temin etmesi, bunlar tarafından muhatabın derhal buldurulması veya tebliğin temini mümkün olmazsa tebliğin kendilerine yapılması icap edeceğini belirtmiştir.
    Somut olayımızda sorumlu müdür ...adına çıkarılan tebligatta “muhatabın adreste bulunmaması nedeniyle çalışanı muhabaret sevisi ... İmzasına tebliğ edilmiştir” şeklinde bir ibarenin bulunduğu görülmektedir. Sorumlu yazı işleri müdürü..., Tebligat Kanunu anlamında “belli bir yerde veya evde meslek ve sanat icra eden kişi” statüsündedir. Bu konumdaki bir kişiye yapılacak tebligat ise Kanun’un 17. maddesi hükümlerine göre gerçekleştirilecektir. Söz edilen maddeye göre ise; “Belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur ve müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.”
    Tebligat Kanunu’nun 17. maddesine göre, tebliğ adresinde öncelikle muhatap aranacak; o bulunamadığı takdirde ve -bu husus evraka derç edildikten sonra- tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine yapılabilecektir.
    Tebliğ yapılan işyeri adresinin onlarca kişinin çalıştığı tahmin edilen bir gazete merkez binası olduğu gözetildiğinde “...” isimli çalışanın konumunun ne olduğu tebligat şerhinden anlaşılamamaktadır. Dolayısıyla Kanun’un 17. maddesinin aradığı anlamda “muhatabın aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birisi” olup olmadığı bu evraktan belirlenememektedir, belgelendirilemektedir.
    Açıklanan sebeplerle, sorumlu müdüre yapılan tebliğin usulsüz olması nedeniyle Basın Kanunu’nun 14. maddesine göre cevap ve düzeltme hakkının kullanılması talebinde bulunma için kanuni şartlar oluşmamıştır. Bu itibarla, kanun yararına bozma talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyoruz.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi