Esas No: 2019/584
Karar No: 2020/134
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/584 Esas 2020/134 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 304-12
Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında, Kütahya 1. Asliye Ceza Mahkemesince 14.10.2011 tarih ve 603-717 sayı ile sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturabileceği gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Kütahya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 15.12.2011 tarih ve 213-249 sayı ile, sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK"nın 86/1, 86/3-e, 87/1-d-son, 29/1, 62, 53, 63 ve 54/1. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafisi ve katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.11.2013 tarih ve 2089-6812 sayı ile;
“...Suçta kullanılan aletin öldürmeye elverişliliği, hedef alınan vücut bölgeleri, sağ karın bölgesindeki darbenin şiddeti, yaraların nitelikleri ve engel hâlin varlığı dikkate alındığında, eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu anlaşılan sanık ..."in meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı birlikte değerlendirilerek "öldürmeye teşebbüs" suçundan makul bir ceza ile cezalandırılması yerine, suçun niteliğinde yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde "kasten yaralama" suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Kütahya 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 03.02.2014 tarih ve 304-12 sayı ile;
"...Sanıklar arasındaki geçmişe yönelik ufak tartışmalar olsa da öldürmeyi gerektirecek bir husumetin bulunmadığı, olay sırasında ise yine sanıkların önce sözlü tartışmaya bilahare karşıklıklı birbirlerine taş atmak suretiyle ve daha sonra ise fiili olarak kavgaya başladıkları ve sanık ..."in bu kavga sırasında bıçağını kullandığı ve kendisinin de atılan taşlar nedeniyle birçok yerinden yaralandığını doktorun raporu ile tespit edildiği anlaşılmakla, tüm bu deliller çerçevesinde şüphenin sanık lehine değerlendirileceğinden hareketle sadece bozma ilamında da belirtildiği gibi vücuttaki üç adet yaralanmadan ve bu yaralanmaların niteliğinden bahsedilerek sanığın eylemini öldürme kastı ile gerçekleştirdiğini kabul etmenin mümkün olmayacağı," gerekçesiyle bozma kararına direnerek, önceki hükümdeki gibi sanığın kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.09.2015 tarihli ve 98370 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 767-701 sayı ile 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.02.2017 tarih ve 116-407 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, gerekçeli kararın katılana tebliğinin sağlanmasına ilişkin Ceza Genel Kurulunun 20.06.2019 tarihli ve 177-486 sayılı tevdi kararı doğrultusunda anılan eksikliğin giderilmesinden sonra tekrar gönderilmesi üzerine Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında katılan ...’ya yönelik kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında katılan ...’ya yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık sanığa atılı suç niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
15.09.2011 tarihinde düzenlenen olay yeri görgü, tespit ve yakalama tutanaklarında; 15.09.2011 tarihinde, 156 numaralı Jandarma İhbar Hattını arayan bir hastane görevlisinin Kütahya ili, Merkez ilçesi, Karaöz köyünde ikamet eden katılan ...’nın bıçakla yaralı olarak hastaneye getirildiğini bildirmesi üzerine hastaneye gidildiği, katılanın kendisini aynı köyde ikamet eden sanık ...’nın bıçakla yaraladığını beyan ettiği, sanığın Karaöz köyündeki evinde, başı sargı beziyle sarılı hâlde jandarma görevlilerince yakalandığı, sanığa suçta kullandığı bıçağın nerede olduğunun sorulması üzerine sanığın evinde bulunan çakı bıçağını kolluk görevlilerine teslim ettiği, sanıkla beraber olayın meydana geldiği çeşme başına gidildiği, olay mahallinde herhangi bir suç aleti ve delile rastlanılmadığı bilgilerine yer verildiği,
20.09.2011 tarihli bilirkişi incelemesi tutanağında; sanıktan temin edilen namlu uzunluğu 9 cm, kabza uzunluğu 10 cm, toplam uzunluğu ise 19 cm olan, tek yüzü keskin, sırt kısmı küt; oluk, susta tertibatı ve namluyu sabitleme tertibatı bulunmayan ithal çakının, 6136 sayılı Kanun kapsamına girmediğinin ifade edildiği,
Katılan ... hakkında Kütahya Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 11.10.2011 tarihli raporda; karın sağ yan duvarında 1 adet, sol üst kadranda 1 adet, sol arka aksiller hatta 1 adet birer cm’lik kesiler bulunduğu, minimal pnömotoraks saptandığı, bilgisayarlı tomografide dalakta subkapsüler hematomu düşündürecek görüntü tespit edilmesi üzerine ameliyata alındığı, teşhis veya operatif amaçla karın boşluğunun cerrahi yöntemle açıldığı, eksplarasyonda transvers kolon splenik fleksuar kısmında 5 mm çapında giriş deliği gözlendiği, çift kat onarıldığı, batın içinde başka patoloji saptanmadığı, katılanın hastaneye kabulünden sekiz gün sonra 22.09.2011 tarihinde taburcu edildiği, katılandaki yaralanmanın kişinin yaşamını tehlikeye soktuğu, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olmadığı tespitlerine yer verildiği,
Sanık ... hakkında Kütahya Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 22.09.2011 tarihli raporda; baş üst, ön, orta kısımda 2 adet biri 5 cm diğeri 4 cm uzunluğunda, baş üst, ön kısımda 3 cm uzunluğunda kanamalı açıklıklar bulunduğu, sol kaş üst iç kısımda 2x1 cm ebadında laserasyon, burun orta kısımda 1x1 cm ebadında laserasyon, burun uç kısımda 0,5x0,5 cm ebadında laserasyon, sağ göz alt kısımda 4 cm ve 3 cm uzunluğunda şişlik ve morluk mevcut olduğu, mevcut yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun ifade edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Kollukta; olay sabahı tarlası için kullandığı sulama suyunda meydana gelen arızayı gidermek için iş makinesi çağırdığını, tamir çalışması yapılırken olay yerine sanık ... ile sanığın akrabaları Havva ve ...’nın da geldiklerini, yapılan çalışma nedeniyle aralarında tartışma çıktığını, tartışma sırasında sanığı ittirdiğini, sanığın belinden bıçak çıkardığını, bu arada olay yerine gelen tanıklar ... ve...’in kavgayı ayırmaya çalıştıklarını, bu esnada sanığın bıçağı sol karın boşluğuna sapladığını, Havva ve Zeliha’nın da bu sırada ellerine taş alarak kendisinin üzerine koştuklarını, iş makinesi operatörünün kendisini hemen iş makinesine bindirerek olay yerinden kaçırdığını,
Cumhuriyet Başsavcılığında; sanığın kendisini sırt, kalça, bel ve karın bölgelerinden bıçakla yaraladığını, ayrıca beline taş da savurduğunu,
Mahkemede; çeşmeyi tamir ettirmek için iş makinesi getirdiğini, sanığın bıçakla kendisine saldırdığını ve kendisini beş yerinden bıçakladığını, etraftakilerin kavgayı ayırdıklarını,
Tanık ... Kollukta ve Mahkemede benzer şekilde; iş makinesi operatörü olduğunu, olay günü Karaöz köyünde bulunduğu sırada, katılan ...’nın yanına gelerek köyde çeşme kenarında kazılacak bir yerinin olduğunu söylediğini, katılanla birlikte sevk ve idaresindeki iş makinesi ile olay yerine gittiklerini, çeşmeye 200 metre kala sanık ...’yı tarlasında dururken gördüklerini, çeşmenin yanına geldiklerinde katılanın kazılmasını istediği yeri kendisine gösterdiğini, iş makinesi ile çalışmaya başladığını, yaklaşık on dakika sonra katılanın durduğu yöne döndüğünde toplanmış bir kalabalık gördüğünü, meydana gelen kavgayı ise görmediğini, ses de işitmediğini, iş makinesini durdurup başı kanayan sanıkla, karnından kan gelen katılanın yanına gittiğini, katılanı iş makinesine bindirerek köydeki evine götürdüğünü,
Tanık ... Kollukta ve Mahkemede benzer şekilde; olay günü Karaöz köyündeki çeşmenin kenarında hayvanlarına su içirdiğini, yaklaşık 60-65 metre ilerisinde sanık ile katılanı tartışırlarken gördüğünü, önce katılan ...’ın yerden taş alarak sanığa fırlattığını, bu taşın sanığın başına isabet ettiğini, daha sonra sanığın yerden aldığı bir taşı katılana savurduğunu, katılan ve sanığın birbirlerine girdiklerini, karşılıklı olarak birbirlerini darp ettiklerini, tanık... ile birlikte kavgaya müdahale ederek sanık ve katılanı ayırdıklarını, katılanın karnından kan geldiğini, sanığın elinde bıçak gördüğünü, bu aşamadan sonra olay yerine Zeliha ve ...’nın da geldiklerini ancak bu iki kişinin kavgaya karışmadıklarını, katılanı iş makinesine bindirip köye getirdiklerini,
Tanık ... Kollukta; hem sanık hem de katılanla uzaktan akraba olduğunu, katılan ve sanığın dargın olduklarını, olay günü katılanın çeşmeden taşan su ile kendi tarlasını sulamak için suyu kanala yönlendirmek amacıyla iş makinesi getirdiğini, bu durumun kendi tarlasına gelen suyu keseceğini düşünen sanığın katılanla tartışmaya başladığını, kavga çıkması ile sanık ve katılanın yerden taş alarak birbirlerine savurmaya başladıklarını, ardından birbirlerine girdiklerini, tanık ... ile araya girerek kavganın devam etmesini engellediklerini, kavgayı aralayıp sonlandırdıklarında katılan ...’ın yaralandığını söylediğini ve böğrünü tuttuğunu, sanığın ise isabet eden taşlar nedeniyle başının kanadığını, pansuman yapıp sanığı evine gönderdiklerini, katılan ...’ın ise iş makinesi ile köye gittiğini, sanığın elinde bıçak görmediğini, katılanın nasıl yaralandığını bilmediğini, Mahkemede; ilk önce katılanın taş alarak sanığa savurduğunu, sanığın yere düştüğünü, kavgayı ayırdıklarını,
Tanık ... Kollukta şüpheli sıfatı ile verdiği ifadesinde; sanık ...’in kardeşi ile evli olduğunu, olay günü saat 10.00 sıralarında tanık Havva ve sanık ...’le birlikte tarlaya çalışmaya gittiklerini, bir süre sonra sanığın yanlarından ayrıldığını, bağrışlar duymaları üzerine Havva ile birlikte çeşmeye doğru koşarak gittiklerini, vardıklarında sanık ve katılanı tartışırken gördüklerini, sanığın başının kanadığını, olay yerinde ayrıca tanıklar ... ve...’in de bulunduğunu, iş makinesi sürücüsünün katılanı alarak olay yerinden götürdüğünü, katılanın bıçaklanmış bir hâlinin olmadığını, Mahkemede; olayı görmediğini,
Tanık ... Kollukta şüpheli sıfatı ile verdiği ifadesinde; sanık ...’nın gelini olduğunu, olay günü fasulye toplamak için yengesi Zeliha ve kayınpederi sanık ...’le birlikte tarlaya gittiklerini, sanığın bir süre sonra katılan ...’ın da bulunduğu çeşmenin yanına yöneldiğini, bağırma sesi duymaları üzerine olay yerine koşarak gittiklerini, sanığı katılanla kavga ederken gördüklerini, olay yerinde bulunan tanıklar ... ve...’in kavgayı ayırdıklarını, Mahkemede; olayı görmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... Kollukta; Karaöz köyünde ikamet ettiğini, çiftçilik yaptığını, katılan ... ile dünür olduklarını, aralarındaki kırgınlık nedeniyle konuşmadıklarını, olay günü saat 11.00 sıralarında gelini Havva ve kardeşinin karısı Zeliha ile tarlaya fasulye toplamaya gittiklerini, tarlada çalışırken katılan ...’ı bir iş makinesi ile çeşmeye doğru giderken gördüğünü, nereyi kazacaklarını merak ettiği için olay yerine gittiğini, yapılan kazı ile tarlasına gelen suyun kesileceğini anlayınca iş makinesi operatörüne “Dur, kazma” diye bağırdığını, katılanın kendisine küfrederek yerden aldığı taşları savurmaya başladığını, taşlardan iki tanesinin başına isabet ettiğini, yere yığılıp şoka girdiğini, katılanın yerde de kendisine yumrukla vurduğunu, kendisini korumak için katılana yumruk attığını, yanında bulunan bıçağı korkutmak için çıkararak katılana doğru salladığını, katılanın kendisini öldüreceğini düşündüğü için şok hâlinde iken böyle davrandığını, etrafta bulunan tanıklar ..., ..., ...ve ...’nın kavgayı ayırmalarından sonra bıçağın katılana isabet ettiğini öğrendiğini, katılanla akraba olduklarını, olayın bu şekilde meydana gelmesini istemediğini, pişman olduğunu,
Cumhuriyet Başsavcılığında; katılanın tarlayı ekmediği için suya ihtiyacının olmadığını, kendisinin ise tarlayı ektiği için suya ihtiyaç duyduğunu, olay sırasında katılanın başına iki kez taş savurup yumruk atarak kendisini yere düşürdüğünü, kendisini korumak için yanında taşıdığı ekmek çakısını rastgele salladığını, katılanın nasıl yaralandığını bilmediğini,
Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Kütahya (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinde; olayı hatırlamadığını,
Mahkemede; hiçbir suçunun olmadığını, katılanın 5-6 kez başına taşla vurduğunu, başına 7 dikiş atıldığını, bıçağı nasıl çektiğini hatırlamadığını, pişman olduğunu,
Savunmuştur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinde;
“Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.
Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna "subjektif unsur" denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.).
Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK"nın yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup, kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK"nın teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık ... ile katılan ...’nın Kütahya ili, Merkez ilçesi, Karaöz köyünde ikamet ettikleri, çocuklarının evli olması nedeniyle aralarında sıhri hısımlık bulunduğu ancak dargın olup görüşmedikleri, Karaöz köyünde bulunan çeşmeden taşan suları kendi tarlasına yönlendirmek isteyen katılan ...’nın olay günü köyde gördüğü iş makinesi operatörü tanık ...’ten göstereceği yerde kazı yapmasını istediği, katılanın verdiği bu işi yapmayı kabul eden Bayram’ın sevk ve idaresindeki iş makinesine aldığı katılanla birlikte olay yerine doğru gitmeye başladıkları, akrabaları olan Havva ve ... ile tarlasına fasulye toplamaya gelen sanık ...’nın katılanın içerisinde bulunduğu iş makinesini çeşmeye doğru giderken gördüğü ve iş makinesinin ardından yaklaşık 200 metre mesafedeki çeşmeye doğru yürümeye başladığı, katılan ile iş makinesi operatörü ...’in sanığın gelmesinden önce olay yerine vardıkları, katılanın gösterdiği şekilde ...’in iş makinesi ile toprağı kazmaya başladığı, olay yerine gelen sanığın, yapılan kazı sonucu tarlasına gelen suyun kesileceğini düşünerek Bayram’dan kazı işini durdurmasını istediği, katılanın karşı çıkıp yerden aldığı taşı sanığa savurması ile katılanla sanık arasında kavga çıktığı, katılanın sanığı darp ettiği, sanığın ise yanında taşıdığı namlu uzunluğu 9 cm, kabza uzunluğu 10 cm, toplam uzunluğu ise 19 cm olan, tek yüzü keskin, sırt kısmı küt çakı bıçağı ile katılanın göğüs ve batın bölgelerine 3 kez vurduğu, olay yerine gelen tanıklardan ... ile ...’ın yaşanan kavgaya müdahale ederek sanıkla katılanı ayırdıkları, katılanı iş makinesine bindirerek olay yerinden uzaklaştırdıkları, katılanın kaldırıldığı hastanede yapılan ilk muayenesinde karın sağ yan duvarında 1 adet, sol üst kadranda 1 adet, sol arka aksiller hatta 1 adet birer cm’lik kesiler bulunduğunun görülmesi üzerine acil ameliyata alındığı, kalın bağırsaktaki 5 mm uzunluğundaki kesi ve minimal pnömotoraks nedeniyle yaşamsal tehlike geçiren katılanın, yapılan acil ameliyat ve sekiz gün kaldığı hastanedeki müdahale ve tedaviden sonra sağlığına kavuştuğu, sanığın ise baş bölgesinden basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde darp edilerek yaralandığı anlaşılan olayda; sanığın olay günü tarlasına gelen suyu kesmeye yönelik kazı yaptırdığını düşündüğü katılanın yanına suçta kullandığı toplam uzunluğu 19 cm olan bıçağı alarak olay yerine gitmesi, sanığın suçta kullandığı silahın elverişliliği, sanığın bıçakla yaptığı hamle sayısı ve yaptığı 3 hamlede de katılanın göğüs ve karın bölgesini hedeflemesi, sanığın bıçaklı saldırısı sonucu katılanın iç organ yaralanması ve pnömotoraks nedeniyle yaşamsal tehlike geçirmiş olması, katılana yönelik bıçaklı saldırısını ısrarla sürdüren sanığın eylemlerini, katılanın etkin direnmesi, olay yerinde bulunan tanıklar ... ve ...’ın kavgayı ayırmaya yönelik etkili müdahaleleri ve iş makinesine bindirilerek katılanın olay yerinden hızla uzaklaştırılması sonucu elinde olmayan nedenlerle sonlandırmak zorunda kalmış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla sanığın kastının yaralama olduğunu kabul eden Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Kütahya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.02.2014 tarihli ve 304-12 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.02.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.