4. Hukuk Dairesi 2016/15997 E. , 2019/744 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 02/03/2014 gününde verilen dilekçe ile itirazın iptalinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 18/12/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili Avukat ... tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2) Davalının diğer temyiz itirazına gelince;
Dava, itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalının 2012 yılına ilişkin sulama bedelini ödememesi nedeniyle icra takibi başlatıldığını, davalının yapılan takibe itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, arazilerini ... Çayından suladığını belirterek, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, bilirkişi raporu benimsenerek davanın kabulüne karar verilmiş, ayrıca asıl alacak miktarı üzerinden davacı lehine % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
İcra İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi gereğince, itirazın iptali davalarında icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun itirazında haksız ve takibe konu alacağın likit olması zorunludur. İcra inkar tazminatının Kanuna konuluş amacı, borçlu olduğu miktarı bilebilecek veya bu miktarı tayin edebilecek durumda olan borçlunun, ödeme emrinin tebliği üzerine borcunu inkar etmesini önlemektir. Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ise ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinebilecek durumda olması; başka bir ifadeyle, borçlunun bizzat kendisinin ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez.
Somut olayda; mahkemece keşif ve yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde davacı birliğin asıl alacak tutarı hesaplanarak saptanmış olduğundan, dava konusu alacak likit değildir. Dolayısıyla itirazın iptali halinde alacaklının icra inkar tazminatı isteyebilmesi için gerek uygulamada gerekse öğretide öngörülen alacaktaki “likit” yani muayyenlik ve belirlenebilirlik koşulu somut olayda gerçekleşmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece, takip konusu alacak miktarının tespiti yargılamayı gerektirdiğinden, mahkemece yasal koşulları bulunmadığı halde, icra inkar tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekirse de, belirlenen bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, mahkeme kararının 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının icra inkar tazminatına ilişkin 2. bendinin hüküm fıkrasından çıkarılmasına, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddiyle kararın düzeltilmiş bu biçiminin ONANMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 18/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.