Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/7105
Karar No: 2012/13069
Karar Tarihi: 25.12.2012

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2012/7105 Esas 2012/13069 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2012/7105 E.  ,  2012/13069 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Alacak, tapu iptali tescil, aile konutu şerhi konulması


    ... ve ... ve müşterekleri aralarındaki alacak, tapu iptali tescil, aile konutu şerhi konulması davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair ... Aile Mahkemesinden verilen 20.03.2012 ve 668/407 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi bir kısım davalılar tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 27.11.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalılar vekili Avukat... ve karşı taraftan gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:

    KARAR

    Davacı ... vekili dava dilekçesinde; vekil edeni ile ölen eşi ...’nun evlenmeden önce 30 yıldan fazla bir süre ile karı-koca hayatı yaşadıklarını, 2.8.2000 tarihinde resmen evlendiklerini, vekil edeninin 1984 yılında Acıbadem"de sahibi olduğu ... apartmanındaki dairesini sattığını, ...’da başka bir taşınmaz aldığını, daha sonra bu taşınmazı da satıp birikimlerini de ilave ederek Sahray-ı Ceditte, ......’la birlikte müştereken bir taşınmaz satın aldıklarını, ½ oranında adlarına tapuda kayıtlı bulunan 876 ada 46 sayılı parselde 40/660 arsa paylı 8 nolu bağımsız bölümü 18.6.2004 tarihinde sattıklarını, buradan edinilen para ile...Gülsuyu Mahallesi"nde 323 ada 24 nolu parselde kayıtlı 24/312 arsa paylı 12 nolu meskeni 5.10.2004 tarihinde edindiklerini , ancak en son alınana 12 nolu bağımsız bölümün yalnızca miras bırakan ... adına tapuya tescil edildiğini, aile konutu olarak eşlerin birlikte söz konusu evde yaşadıklarını ve oturduklarını, vekil edeninin daha önce adlarına ½ oranında tapuda kayıtlı olan taşınmazın satışından elde edilen paranın yeni taşınmaza katkısı nedeniyle % 50 oranında katkısı olduğunu, ...’nun 18.8.2007 tarihinde aynı evde vefat ettiğini, ölümünden sonra da vekil edeninin aynı meskende oturduğunu ve yaşantısını burada sürdürdüğünü, davacının ölen eşi ...’ın ilk evliliğinden olan ve uzun yıllardan beri Almanya’da yaşayan çocuklarının ev üzerinde hak iddia ettiklerini, söz konusu evi satmak ve evden vekil edenini çıkartmak istediklerini aksi halde izaleyi şuyu davası açacaklarını söylemeleri karşısında, vekil edeninin büyük bir haksızlık ve mağduriyetle karşı karşıya kaldığını, bundan ayrı davacının eşi ...hanım adına açtıkları Ziraat Bankası...Şubesi"ndeki hesapta bulunan birikimlerini değerlendirdiklerini, daha önce de Ziraat Bankası ...Şubesi"ndeki hesapta, davacının kişisel parasını değerlendirdiğini, burada bulunan Dolar’ın artmaması üzerine söz konusu bu bankadaki hesabın kapatıldığını, doların, Türk Lirası"na çevrildiğini, evin satışından elde edilen paradan artan kısım ile birlikte ...adına açılan vadeli hesaba yatırıldığını ve paranın bu şekilde değerlendirilmeye çalışıldığını açıklayarak 322 ada 24 parselde 24/312 arsa paylı 12 nolu bağımsız bölüme yapılan % 50 oranındaki katkı nedeniyle ortaya çıkacak değer artış payına mahsuben, dava konusu taşınmaz üzerinde TMK.nun 240/3.maddesi gereğince ½ oranında mülkiyet hakkının tanınmasına ve tapu kaydının ½ pay bakımından iptaliyle davacı adına tesciline, bu istekleri kabul edilmediği taktirde Ziraat Bankası...Şubesi 2447734-5014 nolu hesaptaki paraya olan katkısına mahsuben istek ve dava hakları ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla, şimdilik taşınmaz alınırken yapılan % 50 oranındaki katkı payının karşılığı olarak 70.000 TL’nin 18.8.2008 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, 26.1.2011 tarihli dilekçesiyle ve harç ta yatırmak suretiyle yine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla istek miktarını 140.000,00 TL olarak ıslah etmiş, 18.8.2008 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte hüküm altına alınmasına, yine 26.1.2011 tarihli, başka bir dilekçesiyle de aile konutu içinde bulunan ev eşyaları üzerinde miras payıyla, katkı payına mahsuben davacı yararına mülkiyet hakkı tanınmasına, bu mümkün olmadığı taktirde aynı alacak haklarına mahsuben intifa oturma ve kullanım hakkı tanınmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
    Davacı vekili tarafından Kartal 1.Aile Mahkemesi"nde açılan ve eldeki dava dosyasıyla birleştirilen, 23.3.2009 tarih ve 2008/644 Esas, 2009/289 Karar sayılı dava dosyası ile 322 ada 24 sayılı parseldeki 12 nolu bağımsız bölümün tapu kaydına TMK’nun 194/3.maddesi gereğince aile konutu şerhinin konulmasını istemiştir.
    Davalılardan ... 10.9.2008 havale tarihli cevap dilekçesinde; taşınmazın annesi adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, yarı payının bedelinin ... tarafından ödendiğini, gerçekten taşınmazın yarı payının davacı ...’ya ait olduğunu, davacının yıllarca kendilerine babalık yaptığını, büyüttüğünü, davacının davasında haklı olduğunu, evin her ikisine ait bulunduğu yönünde annesi ölmeden önce defalarca kendilerine dile getirdiğini, annesiyle davacının birlikte aynı evde yaşadıklarını, evi kullandıklarını ve davayı kabul ettiğini açıklamıştır.
    Davalılar ...,... ve ...vekili 23.3.2009 tarihli dilekçesinde esasen aynı mahkemenin 2008/644 Esas sayılı dava dosyasına ( birleştirilen dosya ) verdikleri dilekçesini aynen tekrarladığını, miras bırakan ...’ın daha önce sahip olduğu Kadıköy Sahray-ı Cedit Mahallesi"nde bulunan taşınmazını 18.6.2004 tarihinde satması sonucu elde edilen para ile 322 ada 24 sayılı parseldeki 12 nolu bağımsız bölümü satın aldığını, muris ...’ın 2000 yılından önce Almanya’da çalışması sonucu elde ettiği gelir ve kazancı olduğunu, bu gelirlerini de en son edinilen taşınmazın alımında kullandığını, söz konusu dairenin davacı ile ...’ın yarı yarıya malik oldukları taşınmazın satışından gelen para ile alınmadığını ve bu nedenle aile konutu sayılamayacağını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece; “…322 ada 24 sayılı parseldeki 12 nolu bağımsız bölüm üzerinde TMK’nun 240/3.maddesi gereğince ½ oranında davacı yararına mülkiyet hakkı tanınmasına, Yakup kızı ... adına bulunan 12 nolu bağımsız bölümle ilgili tapu kaydının ½ oranında iptaline, iptal edilen ½ payın Mehmet oğlu Yaşar Beyhan ... adına tapuya tesciline, bir dosyada iki defa yasa gereği ıslah istenemeyeceğinden aile konutu ve içindeki ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesine ilişkin ikinci ıslah dilekçesiyle ilgili davasının reddine, aile konutu şerhi verilmesi ve eşyalar ile ilgili davaların tefrik edilmesine, harçları tamamlanarak görülmesine, ayrı bir esas verilmesine, tedbir kararının, kararın kesinleşmesine kadar devamına, kararın bir suretinin tapuya gönderilmesine...” karar verilmesi üzerine hüküm davalılardan ..., ... ve ... vekili tarafından sadece kabul edilen mülkiyet hakkının tanınması iptal ve tescil bakımından süresinde temyiz edilmiştir.
    Dava, TMK.nun 227.maddesi uyarınca değer artış payı karşılığında TMK.nun 240/3.fıkrası gereğince konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınması isteğine ilişkindir.
    Taraflar 2.8.2000 tarihinde evlenmişler, tarafların miras bırakanı ... 18.8.2007 tarihinde vefat etmiş olup, TMK.nun 225/1.fıkrası uyarınca eşler arasındaki mal rejimi ölüm tarihinde sona ermiştir. Birleştirilen dosya arasında bulunan Kadıköy 6.Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 14.12.2007 tarih ve 2007/403 Esas, 2007/351 Karar sayılı veraset belgesiyle miras bırakan ...’ın 18.8.2007 tarihinde ölümüyle geriye sağ mirasçı olarak eşi ..., çocukları ..., ..., ... ve ...’ü bırakmıştır. Tarafların evlendikleri 2.8.2000 tarihinden 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinde kadar 743 sayılı TKM.nin 170.maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı, eşlerin başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmedikleri anlaşıldığından 1.1.2002 tarihinden ...’ın öldüğü 18.8.2007 tarihine kadar yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TMK.m.202, 225/1, 4722 S.K.m.10)
    Davacı vekili, dava dilekçesiyle ıslah dilekçesinde evlilik birliği içerisinde 5.10.2004 tarihinde alınan 322 ada 24 sayılı parseldeki 12 nolu bağımsız bölümün muris ...adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, daha önce eşlerin yarı yarıya sahibi oldukları taşınmazı satmak suretiyle edinilen parayla 12 nolu bağımsız bölümün alındığını belirterek söz konusu taşınmaz üzerinde değer artış payı karşılığında davacı yararına mülkiyet hakkının tanınması isteğinde bulunmuştur.
    Davalılardan Beyhan davayı kabul etmiş, diğer davalılar vekili ise, davanın reddini savunmuşlardır.
    Taraflar adına ½’şer paylı olarak tapuda kayıtlı bulunan 876 ada 46 parseldeki 8 nolu meskenin 18.6.2004 tarihinde satılmasından elde edilen para ile dava konusu 323 ada 24 sayılı parseldeki 12 sayılı bağımsız bölümü 5.10.2004 tarihinde satın aldıkları; dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler, davacı tarafın gerçeğe uygun beyanları ile davalı ...’ın samimi açıklamalarıyla sabittir. Bu konuda duraksama yoktur. Satılan 8 sayılı daire paylı mülkiyete konu olduğundan, her pay birbirinden bağımsız olarak kişisel mal sayılır. TMK. nun 220/1. fıkrasının 4. bendi gereğince kişisel mallar, yerine geçen değerlerde kişisel mal sayılır.
    O halde, davacıya ait ½ payın satışından edinilen muris ...adına tapuda tam paylı olarak kayıtlı bulunan 12 nolu meskenin alımına harcanan para davacının kişisel malı yerine geçen değer (para) olup, murisin kişisel malına yapılan katkı olduğunun ve bundan kaynaklanan isteğinde TMK. nun 227. maddesi anlamında "değer artış payı" alacağı niteliğinde bulunduğunun kabulü gerekir.
    Somut olayda uyuşmazlık, dava konusu taşınmaz üzerinde değer artış payına mahsuben mülkiyet hakkının tanınıp tanınmaması noktasında toplanmaktadır. TMK.nun 240.maddesinde; “ Sağ kalan eş eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek ve yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır. Aynı maddenin 2.fıkrasında sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir, yine aynı maddenin 3.fıkrasında ise, haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir…” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü gibi TMK.nun 240/1.fıkrasında; sadece, “…katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel ödenmek suretiyle…hakkı tanınmasından” söz edilmiştir. İstek ise, değer artış payı karşılığında mülkiyet hakkının tanınması isteğine yöneliktir. TMK.nun 240/3.fıkrasında belirtilen haklar olan intifa veya oturma hakkı ya da bunların yerine konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınması isteği sağ kalan eşe tanınmıştır. Yani sağ kalan eş seçimlik hakka sahip olup bunlardan birini seçebilir. Bu konuda bir duraksama söz konusu değildir.
    Mal rejimi tasfiyesi sonucunda, sağ kalan eşin bir katılma alacağı saptanmayıp, sadece değer artış payı alacağı bulunuyorsa bu durumda TMK.nun 240.maddesine göre bir istek hakkı olup olmayacağı doktrinde tartışmalıdır. Uygulamada da bu konuda bir açıklığa rastlanılmamıştır.
    Şu halde, acaba hak sahibi eş aynı hakkın, değer artış payını mahsup edilerek tanınmasını isteyebilir mi? Az önce de açıklandığı gibi madde metninde sadece artık değer (katılma) alacağına mahsup edilmesinden söz edilmektedir. Yalnızca değer artış payı alacağı olan eşin veya katılma alacağıyla birlikte böyle bir alacağa sahip olan eşin TMK.nun 240. maddesinden yararlanıp yararlanamayacağı hususunun tartışılıp bir sonuca varılması gerekir. TMK.nun 239.maddesinin 1.fıkrasında hem katılma alacağında ve hem de değer artış payı alacağından söz etmektedir. Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir ( TMK.m.239/1). maddenin üst başlığı, “katılma alacağının ve değer artış payının ödenmesi”, alt başlıkta ise, “ödeme ve ertelenmesi” ibareleri yer almaktadır. Her iki alacağın borçlusu da aynı kişiler olduğu konusunda da duraksamamak gerekir. Bundan ayrı her iki alacakta mal rejiminin tasfiyesi içerisinde eşlerin bir birlerine karşı sahip oldukları alacak türleri olarak bilinmektedir. Değer artış payını öngören TMK.nun 227. maddesi de; aynı Kanunun 239 ve 240. maddeleriyle birlikte TMK.nun mal rejimi bölümünde yer verilmiştir. TMK.nun 240/1. maddesinde; katılma alacağı dışında herhangi bir alacak türünden ve bu arada değer artış payından söz edilmemekte ise de, TMK.nun 240. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen amaç ve düzenleme sistematiği, sağ kalan eşin korunması, geçmişte aynı evde yaşadıkları anılar ve geleceğe yönelik aynı duyguların yaşanması vb. durumlar gözetildiğinde katılma alacağına mahsuben herhangi bir alacak hakkının bulunmaması halinde değer artış payı alacağına mahsuben sözü edilen maddede belirtilen isteklerden birinin tanınması mümkündür. Çünkü bunu engelleyen herhangi bir hükümde bulunmamaktadır.
    Somut olayda; kanunun (maddenin) lafzından ziyade amacına bakmak ve bunu geniş yorumlamak gerekir. Bu nedenle maddenin lafzı önemli olmakla birlikte, yorum yapılırken üst başlıkların da gözönünde tutulması, kabul edilmesi gereken ilkelerdendir. Yorum yapılırken kanunların lafzı ile birlikte amacının da aynı ölçüde değerlendirilmesi aynı zamanda TMK.nun 1. maddesinin emri gereğidir. Yararlar dengesi de bunu öngörmektedir. Kanun koyucunun, her ikisi de evliliğin sona ermesine bağlanmış, iki alacak isteği olan katılma alacağı ile değer artış payı alacağının yerine getirilmesini (ifasını) tamamen farklı yöntemlere tabi tutması, bu bağlamda katılma alacağına ölüm halinde sağ kalan eşin yararlarını koruyacak biçimde mahsup imkanı vererek, ev ve eşya üzerinde hak sahibi olma hakkını tanırken, değer artış payı için bu yolu yasaklamasının yararlar dengesi yönünden haklı sayılabilecek bir gerekçesi bulunmamaktadır. Gerçekten de, katılma alacağı ve değer artış payı alacağının bir alacak hakkı olarak, gerek doğumları (evliliğin sona ermesini gerektirmesi) ve gerekse nitelikleri yönünden birbirinden farklı görülmesi olanaklı değildir. İfaları yönünden bu iki alacağın, aralarında fark yaratılmasını haklı kılacak bir yarar görülmemektedir. Kanun maddesinin amacı ve düzenleme sistematiği gözetilerek TMK.nun 240. maddesinin değer artış payı alacakları bakımından da uygulanması hakkaniyete ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkelerine de uygun düşecektir. Sağ kalan eşin yararı da bunu gerektirmektedir.
    Bu konuda doktrindeki hakim görüş; aynı hakkın tanınmasını sadece artık değer alacağına (katılma alacağına) mahsup edilerek değil, değer artış payı alacağına mahsup edilerek de tanınmasının mümkün olduğu, Kanunun (maddenin) lafzına bağlı kalan azınlık görüşü ise; madde metninde açıkça katılma alacağına mahsuben TMK.nun 240. maddesinde belirtilen isteklerin tanınmasını öngördüğünden değer artış payı alacağına mahsuben bu hakların tanınmaması yönündedir. Yapılan araştırma ve inceleme de, İsviçre doktrinindeki ağırlıklı görüşün de açıklanan birinci görüş doğrultusunda olduğu anlaşılmıştır.
    Her ne kadar, TMK.nun 652. maddesinde; “eşlerden birinin ölümü halinde, tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerden birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben, mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir” hükmü yer almakta ve içerik itibariyle TMK.nun 240. maddesine benzerlikleri öngörmekte ise de, birinde, miras hakkına mahsuben, diğerinde ise katılma alacağına mahsuben maddelerde öngörülen hakların tanınması söz konusudur. Ne var ki, TMK.nun 240 ve 652. maddelerinde yer alan hakların tanınması bakımından öngördükleri unsurlar birbirlerinden farklıdır. Söz konusu farklılıklar ve ortak noktalar Dairenin 1.6.2010 tarih ve 2010/1695 E, 2010/2923 Karar sayılı kararında açık bir biçimde ortaya konulmuştur (Yargıtay Kararlar Dergisi, C:36, Sayı:8, Ağustos 2010, S:1428’de yayımlanmıştır). Bu nedenle, TMK.nun 240. maddesi uyarınca sağ kalan eşin katılma alacağı yok ise, değer artış payı karşılığında anılan maddede öngörülen hakların tanınması yönündeki istek yerine TMK.nun 652. maddesindeki haklardan yararlanılması mümkündür denilebilir. Nitekim, doktrinde bu yönde de, çok azda olsa bazı görüşlere rastlanılmıştır. Az önce de açıklandığı gibi gerek TMK.nun 240 ve gerekse 652. maddeleri kapsamları birlikte göz önünde bulundurulduğunda, değer artış payı alacağı karşılığında TMK.nun 240. maddesindeki hakların tanınmasını engelleyen bir hüküm bulunmadığı gibi miras hukuku kapsamında yer alan aynı Kanunun 652. maddesi de buna engel oluşturmamaktadır. Maddenin lafzından ziyade içeriğindeki amaç önemlidir. Amaç ise sağ kalan eşin hukuki yararını öngörmektedir. Yerel mahkemece de, sağ kalan eşin hukuki yararı göz önünde bulundurularak değer artış payı karşılığında davacıya mülkiyet hakkının tanınmasına karar verilmesinde usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmamıştır.
    Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında davalılar ..., ... ve ... vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunmadığından reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ONANMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davalı ..., ... ve ...,... ..."dan alınarak Yargıtay duruşmasında onama harcına mahsubu ile kalan 8.273,70 TL"nin temyiz eden davalılar ... ve müştereklerinden alınmasına 25.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi