Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/3542
Karar No: 2017/1746
Karar Tarihi: 13.12.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/3542 Esas 2017/1746 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/3542 E.  ,  2017/1746 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 20. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 22.05.2014 gün ve 2013/717 E. 2014/269 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 29.09.2014 gün ve 2014/15318 E. 2014/18948 K. sayılı kararı ile;
    (…Dosyadan, davacının murisi eşinin 25.08.2009 tarihinde öldüğü, sigortalının ilk işe giriş tarihinin 1979 olup, davacının 15.03.2013 tarihinde kuruma başvurarak vefat eden eşinin 11.11.1974–11.07.1976 tarihleri arasında geçen askerliğini borçlanmak suretiyle ölüm aylığı talep ettiği ve Kurumca çıkartılan borcu 31.03.2014 tarihinde ödediği anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık; somut olayda, davacının murisinin, sigortalılık süresinin davacıya ölüm aylığı bağlanmasına yetip yetmediği noktasında toplanmaktadır.
    Buna göre davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa"nın 32. maddesinde yer alan “Ölüm aylığı; a) En az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş, b) 47 nci maddede yazılı sebeplerle kazaya uğramış, malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken veya malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olup henüz işlemi tamamlanmamış, c) Bağlanmış bulunan malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı, sigortalı olarak çalışmaya başlamaları sebebiyle kesilmiş, durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların hak sahiplerine aylık bağlanabilmesi için ölen sigortalının genel sağlık sigortası primi dahil kendi sigortalılığından dolayı prim ve prime ilişkin her türlü borcunun olmaması veya ödenmesi şarttır.” hükümleridir.
    Ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29/09/2010 traih ve 2010/21-301 E.;2010/438 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 506 sayılı Kanunun 108.maddesine göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir. Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir.
    Yukarıda belirtildiği üzere, yaşlılık aylığı tahsisi için istenilen koşulların, sigortalılık başlangıç tarihi (gerek mülga gerekse halen yürürlükte bulunan sosyal güvenlik mevzuatına tabi olarak ilk defa çalışılmaya başlanılan tarih) ile aylık talep tarihi arasında (aylık talebinde bulunmuş olmayan sigortalılar için ise ölüm tarihi arasındaki sürede) gerçekleşmiş olması aranmaktadır.
    Bu arada, “Hizmet borçlanması”, sigorta kapsamında sayılan fakat bildirilmemiş ve primi ödenmemiş sürelerin, ilgili tarafından başvurularak primlerinin ödenmesi işlemidir (Şakar, Müjdat: Sosyal Sigortalarda Hizmet Borçlanması ve Hizmetlerin Birleştirilmesi, Yaklaşım Dergisi, Temmuz/2005, Sayı:151) Önemle belirtilmelidir ki, sigortalının, mevcut olmayan bir süreyi borçlanabilmesi de, mümkün değildir.
    Eldeki davada, davacının murisinin, 25.08.2009 tarihinde vefat etmesi ve davacının 31.03.2014 tarihinde borçlanma tutarını ödediği gözetilerek uyuşmazlığıa konu davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Yasanın 32/2-a bendindeki hükmünde belirtilen “her türlü borçlanma süresi hariç” ibaresi de dikate alındığında, askerlik borçlanmasından sonra kazandığı sürenin, 5510 sayılı Kanun’un 32/2-a maddesi hükmünde öngörülen 900 günün hesabında dikkate alınmasına ve bu şekilde ölüm aylığı alabilme imkânı olmadığı belirgindir.
    Yukarıdaki maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davacılar murisinin vefat tarihinde yürürlükte bulunan 5510 sayılı Yasanın 32. maddesi hükümleri dikkate alınarak, 1800 günü veya 5 yıllık sigortalılık süresi ve askerlik borçlanması hariç 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından primi ödenmiş günü olup olmadığı araştırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, davacının ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı vekili davacının eşi ...’ın 25.08.2009 tarihinde vefat ettiğini, geride üç küçük çocuk ile eşi ..."ın mağdur ve bakıma muhtaç olarak kaldığını, ...’ın tarım işçisi olduğunu, il sigortalılık başlangıcının 1979 yılı olup toplam 726 gün priminin bulunduğunu, Kurumdan askerlik borçlanması ile 900 gün prim günü ödeme şartını yerine getirmek kaydıyla dul aylığının bağlanması için başvuruda bulunduklarını, ancak taleplerinin reddedildiğini, Kurum işleminin hatalı olduğunu ileri sürerek dava tarihi itibariyle yasal faiziyle birlikte dul aylığının bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili Kurum işleminin yasal mevzuata uygun olduğunu, davacının tahsis talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece davacının eşinin sigortalılık başlangıcının 1979 yılı olduğu, 726 gün sigortalılığının bulunduğu ve mahkemece verilen süre içinde davacının askerlik borçlanmasını yaparak 900 gün prim şartını doldurulduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olaya göre davacının eşi adına yapılan askerlik borçlanma süresinin 5510 sayılı Kanunun 32/2-a maddesinde belirtilen ve ölüm aylığı bağlanma koşullarından olan 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi hesabında dikkate alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle belirtilmelidir ki, gerek özel hukuk alanında ve gerekse kamu hukuku alanında, kural olarak her kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır.
    Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun “Ölüm sigortasından aylık bağlama şartları” başlığını taşıyan 66’ncı maddesi, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 106’ncı maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
    5510 sayılı Kanunun “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı 17.04.2008 tarihinde yayınlanan 5754 sayılı Kanunun 68’inci maddesi ile değişik Geçici 1’inci Maddesi uyarınca:
    “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4’ üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4’ üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.
    17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 08/02/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1’inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır.”
    Anılan Geçici madde ile kanun koyucu tarafından, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce Sosyal Güvenlik Kanunları uygulanmak suretiyle hak sahiplerine bağlanan gelir veya aylığın, durum değişikliği sebebine bağlı olarak kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, yine anılan hükümlerin esas alınması gerektiğinin benimsendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda 5510 sayılı Kanunun yürürlüğü sonrası vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanacak ölüm aylıklarında artık 506 sayılı Kanun uygulama yeri bulamayacak 5510 sayılı Kanun hükümleri uygulanacaktır.
    Sigortalının ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve uygulanması gereken 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 32’inci maddesinde ölen sigortalının hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanabilmesi için gerekli koşullar düzenlenmiştir. “Ölüm sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları” başlıklı 32’inci maddede ölüm aylığının, en az 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde ölüm aylığı bağlanacağı belirtilmiştir. Madde metninden geçen “her türlü borçlanma süreleri hariç” ibaresi sigorta başlangıç tarihinin geriye götürülemeyeceğine ilişkin bir düzenleme olmayıp, açık bir şekilde borçlanma olmaksızın belirlenen süreyi belirtmektedir.
    Bilindiği üzere 5510 sayılı Kanunun 32’inci maddesinin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10., 11., 13., 41., 60. ve 61"inci maddelerine aykırılığı iddiası ile iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurular yapılmıştır.
    Anayasa Mahkemesi yapılan başvurular üzerine yaptığı değerlendirme sonucunda 22.10.2015 gün 2015/10 E., 2015/93 K. sayılı kararında, “Askerlik hizmetini yerine getirme, tutukluluk veya gözaltı hâli ya da doğum gibi sebeplerle de olsa çalışma yaşamına ara vermiş bireyler ile çalışma yaşamına ara vermeksizin çalışmaya devam etmek suretiyle Kanunun aradığı koşulları yerine getiren bireyler, ölüm aylığına hak kazanma yönünden eşit kabul edilemeyeceklerinden, bunlar arasında eşitlik karşılaştırması yapılamaz.” denilmek suretiyle sosyal güvenlik hakkı kapsamında yer alan ölüm aylığının bağlanabilmesi için çalışılan sürelerin esas alınmasının, eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmayacağı belirtilmiştir. Ayrıca ölüm aylığı bağlanması koşullarını düzenleyen itiraza konu kuralın, kanun koyucunun belirlediği yürürlük tarihinden sonra gerçekleşen sigortalı ölümleri yönünden uygulanmasının da, eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmediği sonucunu varılmıştır. Anayasa Mahkemesince belirtilen gerekçelerle 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 32’inci maddesinin, 17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun"un 20’inci maddesiyle değiştirilen ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “her türlü borçlanma süreleri hariç” ibaresinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oy çokluğu ile karar verilmiştir.
    Sonuç olarak 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 32’inci maddesinde yer alan “her türlü borçlanma süreleri hariç” ibaresi eşitlik ilkesine aykırı olmadığı gibi, bu ibarenin anılan Kanun’da belirtilen ve ölüm sigortasından yararlanma koşulları arasında sayılan “en az 5 yıldan beri sigortalı” olunması ve “900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş” bulunması şartlarının her ikisi yönünden de aranması gerekmektedir.
    Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında somut olay incelendiğinde; 25.08.2009 tarihinde yaşamını yitiren sigortalı için 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, borçlanılan sürelerin 900 malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları priminde dikkate alınması mümkün değildir. Bu nedenle davacının Kanun’un 32’nci maddesi uyarınca borçlanma süreleri ile birlikte 1800 günü veya 5 yıllık sigortalılık süresi ve askerlik borçlanması hariç 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi olup olmadığı araştırılmalıdır.
    Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13.12.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi