13. Hukuk Dairesi 2012/13457 E. , 2013/11612 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı esas davanın kabulüne birleşen davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Avukat ... ile davacı vekili Avukat ..."nın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 29.05.1993 tarihinde Almanya’nın Solingen şehrinde Türk ailelerinin evinin kundaklanıp 5 kişinin hayatını kaybetmesi olayında, Türkiye Büyükelçiliği ve Düseldorf Başkonsolosluğunun talebi üzerine, Alman avukat ... ile birlikte Solingen davasının müdahil avukatlığını üstlendiğini, Büyükelçilik tarafından ödenecek olan avukatlık ücretinin, Alman avukat ...’a ödenecek ücret miktarında olacağı konusunda anlaşmaya varıldığını, 1.5 yıl süren dava süresince olağanüstü bir hukuk mücadelesi vererek, 13.10.1995 tarihinde tüm sanıkların cezalandırılmasını sağladığını, ancak bugüne kadar vekalet ücretinin ödenmediğini, taleplerinin sonuçsuz kaldığını, devlet sırrı niteliğindeki görüşmelerin gündeme gelmemesi için olayı uzun süre dava konusu yapmadığını, ancak son olarak vekalet ücretinin ödenmesi konusundaki talebine Dışişleri Bakanlığınca olumsuz cevap verilmesi üzerine iş bu davayı açmak zorunda kaldığını ileri sürerek, Alman avukata ödenen ücret miktarında olmak üzere, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 200.000 TL avukatlık ücretinin, görev yaptığı davanın sona erme tarihi olan 13.10.1995 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar Verilmesini istemiş, birleşen dava ile de, aynı nedenlerle, fazlaya ilişkin hakları yine saklı kalmak üzere, 1.135.000 TL avukatlık ücretinin kararın onandığı tarih olan 04.07.1997 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı, 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacıya vekalet ücreti ödeneceğine ilişkin yazılı bir sözleşme olmadığı gibi, herhangi bir belge de bulunmadığını savunarak, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle, olmadığı takdirde ise esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, “davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” ilişkin verilen ilk hüküm, davacının temyizi üzerine Dairemizce bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda bu kez, 16.11.2011 tarihli bilirkişi raporu benimsenerek, “davacının, davalı tarafından Solingen davasında görevlendirildiği, Alman Avukat ...a ödenecek ücretin kendisine de ödenmesi konusunda anlaşmaya varıldığı, Alman avukat ... kadar ücrete hak kazandığı” gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, 200.00,00 TL’nin 13.10.1995 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, birleşen davanın kısmen kabulüne, 575.060,55 TL’nin 15.8.1997 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı avukatın, Almanya’nın Solingen şehrinde Alman nazilerince gerçekleştirilen ve beş Türk vatandaşının hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan olayda, Türkiye Büyükelçiliği ve Düseldorf Başkonsolosluğunun talebi ile, Türk ailelerinin müdahil avukatlığını üstlendiği, Alman avukat ... ile birlikte davayı takip ederek sonuçlandırdığı anlaşılmaktadır.
Alınan bilirkişi raporları gereğince, davacının vekalet görevini özenle ve gereği gibi yerine getirdiği, vekalet ücretine hak kazandığı sabit olduğu gibi, gerek davacı ile Büyükelçilik ve Düseldorf Başkonsolosluğu, gerekse Büyükelçilik ve Düseldorf Başkonsolosluğu ile ... arasındaki yazışmalar ve tüm dosya kapsamına göre taraflar arasında, üçüncü kişi yararına bir sözleşme ilişkisi kurulduğunun ve davacının da bu sözleşmeye göre avukatlık ücretini davalıdan talep edebileceğinin kabulü gerekir.
Her ne kadar davacı, ödenmesi gereken avukatlık ücretinin, taraflar arasındaki anlaşma gereğince Alman avukat ...’a verilecek olan ücret miktarında olduğunu ileri sürmüş olup, mahkemece de buna göre hüküm kurulmuşsa da, davacıya ödenecek olan ücret miktarında taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı gibi, dosya kapsamında da, davalı tarafından, “davacıya Alman avukata ödenecek ücret miktarında bir ücret ödeneceğinin” kabul edildiğine dair herhangi bir belge ya da taahhüt mevcut değildir. Davacı bu konuda, özellikle kendisi tarafından o tarihte Büyükelçi olan ...’e hitaben yazdığı 9.3.1994 tarihli yazıya ve ...’in de bu yazıyı ilgili mercii olan Düseldorf Başkonsolosluğuna gönderdiğine ilişkin yazı üzerindeki notuna dayanmışsa da, ilgili yazıda, davacının bu yöndeki talebinin bulunduğu, ancak bu talebin karşı tarafça da kabul edildiğine ilişkin bir beyanın ise bulunmadığı, “yazının ilgili merciye gönderilmesine ilişkin notun”, davacının talebinin kabul edildiği anlamına gelmeyeceği açıktır. Yine ... tarafından davacıya gönderilen 11.3.1994 tarihli yazıda da, sadece 9.3.1994 tarihli yazının bir örneğinin Düseldorf Başkonsolosluğuna gönderildiği bilgisi verilmiştir.
O halde davacıya ödenecek olan ücret konusunda, taraflar arasında, her iki tarafın imzasını taşıyan yazılı bir sözleşme olmadığı gibi, sözlü bir sözleşmenin varlığı da kanıtlanamadığına göre, iş bu üçüncü kişi yararına yapılan sözleşme gereğince davacıya ödenmesi gereken ücretin, Alman Hukukunda geçerli olan Avukatlık Yasası ve ücret tarifelerine göre belirlenmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, aksinin kabulü ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3-Borçlar Kanununun 101/1. maddesi gereğince muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Davacı, dava konusu alacağının tahsili için davadan önce, zaman ve miktar bildirmek suretiyle ihtar göndererek davalıyı temerrüde düşürmediğinden, hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, mahkemece hükmedilen alacağa asıl davada, ücret talebine esas davanın sona erme tarihi olan 13.10.1995 tarihinden itibaren, birleşen davada ise, 15.8.1997 tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olması da, ayrıca usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : 1. bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, 990,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 7.5.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.