Ceza Genel Kurulu 2018/518 E. , 2020/123 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 339-393
Kasten yaralama suçundan sanıklar ... ve ..."nın beraatlerine ilişkin Büyükçekmece 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.10.2014 tarihli ve 46-529 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 12.06.2017 tarih ve 17862-8417 sayı ile;
"...Mağdurun olay sonrası alınan ilk beyanında, kendisini sanıkların yaraladığını beyan ettiği, daha sonra araya girenler olması üzerine ifadesini değiştirdiği gözetildiğinde, mağdur beyanı ve bu beyanı doğrulayan doktor raporuna göre sanıklar hakkında mahkûmiyet yerine yazılı şekilde beraat hükmü kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 21.11.2017 tarih ve 339-393 sayı ile;
"...Müşteki beyanlarının tüm aşamalarda birbirinden farklı ve çelişkili olması nedeniyle bu yöndeki beyanlara itibar edilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Bunun yanında dosya kapsamına bakıldığında, olayı doğrulayacak başkaca herhangi bir delil ve emare olmadığı açıktır. Sanıklar tüm aşamalarda suçlamayı kabul etmediklerini belirtmişlerdir. Müştekinin farklı ve çelişkili olan beyanlarının inandırıcılıktan ve kesinlikten uzak olduğu açıkça görülmektedir. Bunun yanında olayı gören tanık veya başkaca herhangi bir üçüncü kişi yoktur. Sanık savunmalarının aksini ispata yarayacak ve atılı suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabule yetecek mutlak ve kesin deliller elde edilememiştir. Sadece soyut iddialara dayanılarak sanıkların cezalandırılması yoluna gidilemez. Ceza yargılamasının amacı maddi gerçeğin hiçbir duraksamaya yer vermeden ortaya çıkarılması ve kuşkunun bulunduğu yerde mahkûmiyet kararı verilmemesi olduğuna göre sanıkların üzerine yüklenen suç kuşkudan uzak bir şekilde sübuta ermediğinden sanıkların cezalandırılmaları yoluna gidilemez" gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanıkların beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.01.2018 tarihli ve 2201 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile dosya, 6763 sayılı Kanun"un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 22.10.2018 tarih ve 1222-15740 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı kasten yaralama suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
16.10.2011 tarihli tutanakta; 04.10.2011 tarihinde saat 20.00 sıralarında Esenyurt Devlet Hastanesine bıçakla yaralama sonucu getirilen mağdur ... ile yapılan görüşmede, mağdurun kendisini aynı iş yerinde çalışan ... ...ve... ...isimli şahısların yaraladığını beyan etmesi üzerine, ...Tekstil isimli iş yerine gidildiği, işten ayrıldıkları öğrenilen şahısların telefon numaraları temin edildikten sonra yapılan görüşme sonucu isimlerinin ... ile ... olduğu anlaşılan sanıkların polis merkezine getirildiklerinin belirtildiği,
Mağdur ... hakkında Esenyurt Devlet Hastanesince 04.10.2011 tarihinde saat 18.40"da düzenlenen ilk raporda; sol üst skapulada 1 cm uzunluğunda kesici-delici alet yarası, sol dirsekte 2-3 cm uzunluğunda kesi görüldüğü, sol hemitoraks arka duvar skapula altından göğse nafiz bıçaklama ve hemotoraks mevcut olduğu, mağdurun aynı gün sevk edildiği Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesince saat 20.41"de düzenlenen geçici raporda; mağdurun genel durumunun iyi, şuurunun açık, oryente, koopere olduğu, sol skapula altında 2 cm uzunluğunda toraksa nafiz sütüre edilmiş, delici kesici alet yarası, sol dirsekte 1 cm uzunluğunda sütüre edilmiş delici kesici alet yarası görüldüğü, pnömotoraks saptandığı, toraks BT"de solda hemotoraks uyumlu görünüm olduğunun belirtildiği,
Büyükçekmece Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 22.11.2011 tarihli raporda; mağdurun yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu ve basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı bilgilerine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur 05.04.2011 tarihinde hastane polisi tarafından alınan ilk ifadesinde; olay günü aynı iş yerinde çalıştığı ... ... ve... olarak bildiği şahıslarla bazı nedenlerden tartıştıklarını, ...’nin "Gel dışarı çıkalım. Orada kavgaya devam ederiz" dediğini, ... ve...’in iş yeri içinde kendisine saldırdıklarını, bunun üzerine dışarı çıktığını, iş yerinin kapısında yine iki yandan kendisine saldırdıklarını, Engin"den sakınırken ...’nin elindeki bıçakla kendisini yaraladığını, daha sonra olay yerinden kaçtıklarını, kendisini darbeden ... ... ve... isimli şahıslardan davacı ve şikâyetçi olduğunu,
16.11.2011 tarihinde Kollukta; olay günü tanımadığı iki şahısla arasında çıkan tartışmanın arbedeye dönüşmesi üzerine bıçaklandığını, arasının iyi olmadığı ... ve ... isimli kişilerin kendisini bıçakladıklarını düşündüğünü ancak daha sonra kendine geldiğinde bıçaklayanların bu kişiler olmadığını anladığını, kim tarafından bıçaklandığını bilmediğini, kimseden davacı ve şikâyetçi olmadığını,
Mahkemede; sanıklarla aynı iş yerinde çalıştığını, önemsiz bir mesele nedeniyle aralarında çıkan tartışmada akraba olan sanıkların birlikte hareket ettiklerini, sanık ...’le boğuştuğu sırada sanık ...’nin tek bir bıçak darbesiyle sırtından yaraladığını, sanıkların bu şekilde birlikte kendisini yaraladıklarını, hastaneden çıkınca araya girenler olduğu için ifadesini değiştirerek bıçaklayanları görmediğini söylediğini, şikâyetçi olmadığını,
Bozma üzerine yapılan yargılamada Mahkemede; aşamalarda alınan ifadelerinin tutanağa hatalı yazıldığını, ilk ifadesini hastanede verdiğini, iş yerinde tartıştığı sanıkların bıçaklama eylemini gerçekleştirmiş olabileceklerini düşünerek o şekilde beyanda bulunduğunu ancak kendisini kimlerin bıçakladığını görmediğini, zira kendisine arkasından saldırıldığını, hastanede ifade verirken kendinde olmadığını, ifadesinin neden o şekilde tutanağa geçtiğini anlamadığını, kendine geldikten sonra bıçaklayanların sanıklar olmadığını fark ettiğini, bu olay nedeniyle şikâyetinden vazgeçmesi için araya giren kimsenin olmadığını,
İfade etmiştir.
Sanıklar aşamalarda; mağdur ... ile aynı iş yerinde çalıştıklarını, mağduru bıçaklamadıklarını, mağdurla aralarında daha önceden iş nedeniyle tartışma yaşandığını, mağdurun bu nedenle kendilerinden şüphelenmiş olabileceğini, zaten sonradan bıçaklama olayını kendilerinin yapmadığını anladığını, mağdurun bıçaklanmasıyla alakalarının bulunmadığını savunmuşlardır.
Kasten yaralama suçu TCK’nın 86. maddesinde;
“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silâhla,
İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılarak, kasten yaralamanın temel şekli düzenlenmiş, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır. Kasten yaralama fiilinin, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde olması hâli ise ikinci fıkrada düzenlenmiş olup bu durumda birinci fıkradaki hapis cezasından daha az süreli bir hapis cezası ya da seçimlik olarak adli para cezası suçun yaptırımı olarak öngörülmüştür.
Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp, bu sonucu doğurmaya elverişli olan tüm hareketlerle, kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Aynı iş yerinde çalışan sanıklar ... ve ... ile mağdur ... arasında önceye dayalı anlaşmazlık bulunduğu, 04.10.2011 tarihinde mağdurla sanıklar arasında çıkan tartışma sonucunda mağdurun sol dirseğinden ve hayati tehlike geçirecek şekilde sırtından yaralandığı olayda; mağdurun kaldırıldığı hastanede verdiği ilk ifadesinde, aynı iş yerinde çalıştığı ... ... ve... isimli kişilerle arasında çıkan tartışmada, ... ve...’in birlikte saldırdıklarını, ...’nin elindeki bıçakla kendisini yaraladığını beyan etmesi, sonradan kendilerini barıştırmak için araya giren kişiler nedeniyle ifadesini değiştirdiğinin anlaşılması ve mağdurun ilk ifadesiyle örtüşen adli rapor karşısında, sanıkların TCK’nın 37/1. maddesi kapsamında fikir ve irade birliği içerisinde hareket edip olay üzerinde ortak hâkimiyet kurarak kasten yaralama suçunu işledikleri anlaşıldığından sanıkların beraatine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu beraat hükümlerinin, sanıkların kasten yaralama suçundan mahkûmiyetlerine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Büyükçekmece 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.11.2017 tarihli ve 399-393 sayılı direnme kararına konu beraat hükümlerinin, sanıkların kasten yaralama suçundan mahkûmiyetlerine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 20.02.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.