Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/8195
Karar No: 2013/12893
Karar Tarihi: 18.09.2013

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/8195 Esas 2013/12893 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davalı A ve B'ye ait olan 2,3 ve 6 parsel sayılı taşınmazlar, davalı A'nın oğlu olan diğer davalı vekil tarafından satılmıştır. Davacılar, miras bırakanın vekalet görevinin kötüye kullanılarak kendilerinin zararlandırıldığını iddia etmiştir. Mahkeme öncelikle, Adli Tıp Kurumundan alınan rapor gereğince miras bırakanın akit tarihinde hukuki ehliyete haiz olduğunu ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak, davacılar vekilinin temyiz itirazı sonucunda, mahkemenin yanılgılı değerlendirme yaparak davanın reddedildiği ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığının benimsenerek davanın kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet bağını düzenleyen hükümlerinde vekilin borçlarının çoğunun tarafların karşılıklı güvenine dayandığı, vekilin vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme yükümlülüğü altında olduğu ifade edilmiştir. Vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı takdirde, bu yetkinin kötüye kullanıldığı kabul edilmelidir. Medeni Kanun'un 2. maddesi ve dürüstlük kuralı doğrultusunda, vekalet görevinin kötüye kullan
1. Hukuk Dairesi         2013/8195 E.  ,  2013/12893 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KİRAZ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 31/10/2012
    NUMARASI : 2011/16-2012/158

    Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,duruşma isteği dava değeri yönünden reddedildi, tetkik hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi,gereği görüşülüp, düşünüldü;
    Dava, ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece,hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca Adli Tıp Kurumundan alınan rapor gereğince miras bırakanın akit tarihinde hukuki ehliyete haiz bulunduğu ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriğine, toplanan delillere, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulunun 25.06.2012 tarihli raporu ile miras bırakan F..."nın vekalet tarihi olan 08.03.2002 tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğu saptandığına göre ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasının reddine karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.Davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine.
    Davacılar vekilinin, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
    Miras bırakan F..."nın maliki olduğu 2,3 ve 6 parsel sayılı taşınmazların 08.03.2002 tarihli vekaletname kullanılarak kardeşi olan davalı İbrahim"in oğlu olan diğer davalı vekil A.... aracılığıyla diğer davalı B..."a 18.04.2002 tarihinde satış suretiyle devredildiği, miras bırakan F..."nın 22.06.2002 tarihinde öldüğü,geride mirasçı olarak kardeşleri davacılar A..., İ... ve M... ile davalı İ..."in kaldıkları kayden sabittir.
    Davacılar,miras bırakanın maliki olduğu taşınmazların vekil tayin ettiği davalı A... tarafından vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle diğer davalı B..."a satıldığını miras bırakanın dolayısıyla kendilerinin zararlandırıldığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 506/2.md) hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince;davacıların miras bırakanının vekaletname düzenlemek suretiyle satış iradesini ortaya koyduğu açıktır. Ne var ki, yukarıda da ifade edildiği üzere vekilin vekaletten kaynaklanan yetkisini kullanırken davacı yararına hareket etme yükümlülüğü vardır.Vekilin vekil edeni zararlandırma eyleminin gerçekleşmesi halinde yetkinin kötüye kullanıldığı kabul edilmelidir. Tanık anlatımlarına göre, davalı A..."in vekalet görevini kötüye kullanarak miras bırakanı dolayısıyla mirasçıları olan davacıları zararlandırma kastı ile çekişmeli taşınmazları el ve işbirliği içindeki tanıdığı davalı Bahtiyar"a aktardığı konusunda kuşku olmadığı gibi alıcı olan davalı Bahtiyar"ın 08.03.2002 tarihli vekaletnamedeki tanıklardan biri olduğu da görülmektedir.
    Öte yandan,çekişmeli taşınmazların akitte gösterilen bedeli ile gerçek değeri arasındaki aşırı oransızlık vekil edenin zararlandırıldığı olgusunu ortaya koyduğu gibi çekişmeli taşınmazlardan 2 ve 3 parsel sayılı taşınmazların davalı A..., 6 parsel sayılı taşınmazın ise davacı A... tarafından kullanıldığı da sabittir.
    Hal böyle olunca,belirlenen bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde vekalet görevinin kötüye kullanıldığı,davalıların el ve işbirliği halinde davacıları zararlandırdıkları benimsenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesi doğru değildir.
    Davacılar vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi