Esas No: 2017/459
Karar No: 2020/120
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/459 Esas 2020/120 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 167-270
Taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık ..."ın TCK"nın 85/2, 62/1, 53/6 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, 1 yıl süre ile sürücü belgesinin geri alınmasına ve mahsuba ilişkin Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.04.2012 tarihli ve 380-178 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 04.04.2014 tarih ve 17499-8339 sayı ile;
"...TCK"nın 50. maddesinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmamasına karar verilirken, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, ölenin de hızı nedeniyle kusurlu olduğu da gözetildiğinde, suçun işlenmesindeki özellikler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle takdir hakkının kullanılmasının gerektiği, dosya içeriğine göre; sanığın sabıkasının ve dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışlarının bulunmadığı, iyi hâli nedeniyle cezada TCK"nın 62. maddesi gereğince indirim yapıldığı, ölenlerden ..."ün eşi ve çocuklarının, hüküm tarihinden sonra sanığın kendilerine maddi ve manevi tazminat ödemesi yapması nedeniyle şikâyetten vazgeçtikleri de dikkate alınarak, emekli olan ve aylık 2500-3000 TL geliri olduğunu beyan eden sanık hakkında TCK"nın 50/4. maddesinde belirtilen paraya çevirme hükümlerinin uygulanmamasına karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Burhaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 16.10.2014 tarih ve 167-270 sayı ile;
"...Mahkememizce uygulanan takdiri indirim sebebi ile TCK"nın 50/1-a maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmesine takdiren yer olmadığına ilişkin kararın gerekçesi aynı olmayıp cezada takdiri indirim yapılıp cezanın seçenek yaptırıma çevrilmemesi ayrıca birbiri ile de çelişki ihtiva etmemektedir. Zira sanığın sabıkasız kişiliği ve iyi hâli nedeni ile cezasından takdiri indirim yapılır iken meydana gelen kazada iki kişinin ölmesi ve sanığın bu kazada asli kusurunun bulunması nedeni ile cezası seçenek yaptırıma çevrilmemiştir. Her ne kadar bozma ilamında ölenlerden ..."ün eşi ve çocuklarının, hüküm tarihinden sonra şikayetten vazgeçtikleri belirtilip bu hususun dikkate alınıp cezanın TCK 50/1-a maddesindeki seçenek yaptırıma çevrilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, kazada iki kişinin vefat ettiği, katılan ... ile diğer ölen ... nedeni ile davaya katılanların şikâyetten vazgeçtiklerine dair dosya kapsamından bir beyan bulunmadığı görüldüğünden sanığın asli kusurlu olduğu kazada iki kişinin vefat etmesine neden olması, zararın ağırlığı dikkate alındığında mahkememizce önceki kararda direnilmesi gerektiği," şeklindeki gerekçeyle önceki hükmünde direnilmesine karar vermiştir.
Direnme kararına konu olan bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.12.2014 tarihli ve 382916 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 275-815 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 22.03.2017 tarih ve 166-2265 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan hükmedilen hapis cezasının, TCK’nın 50. maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmemesinde isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
07.08.2011 tarihinde saat 19.45 sıralarında sanık ..."ın, içinde eşi ... ile torunları ... ve ...’in de bulunduğu otomobil ile Körfez Havaalanından hareketle E-87 Devlet karayolu üzerinden Edremit istikametine dönmek için olay mahalli olan kavşağa girdiğinde, Edremit istikametinden Ayvalık istikametine seyirle aynı kavşağa giriş yapan ... yönetimindeki motosiklet ile çarpıştığı, kaza neticesinde motosiklet sürücüsü ... ile arkasında yolculuk yapan ...’nın öldüğü,
İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 12.01.2012 tarihli rapora göre; sanığın, yönetimindeki aracıyla seyri sırasında, yola gereken dikkat ve özeni göstermediği, zikredilen kavşağa hız azaltıp, kontrollü yanaşmayarak, mahallinde bulunan “Dur” işaret levhasını dikkate almayıp, ana yol konumundaki tek yönlü devlet karayoluna kontrolsüz ve mevcut hızla girerek, bölünmüş ve kendi yol bölümünü takiben düz seyirle gelen aracın istikamet şeridini kapatarak kazaya sebebiyet vermesi nedeniyle olayda asli derecede kusurlu; ölen sürücünün ise yönetimindeki motosikletle ana yolda, kendi şeridi içinde seyretmekle birlikte, mahalde bulunan kavşak alanına kontrolsüz yanaştığı, tali yoldan şeridine giren vasıtayı fark ettiğinde uyarmasına rağmen, hızına bağlı olarak etkin önlem alamayarak tedbirsizce kazaya karıştığı, dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareketiyle olayda tali derecede kusurlu olduğu,
B sınıfı sürücü belgesine sahip ve 1940 doğumlu olan sanığın, emekli öğretim üyesi olduğu ve aylık 3.000 TL gelirinin bulunduğu,
Ölen ..."ün eşi ve çocuklarının, sanığın kendilerine maddi ve manevi tazminat ödemesi yapması nedeniyle şikâyetlerinden vazgeçtikleri,
UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemeye göre; bir kısım mağdur ve katılan tarafından inceleme konusu olay nedeniyle sanık aleyhine ölüm ve cismani zarar sebebiyle tazminat davası sonucunda Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.02.2013 tarihli ve 742-91 sayılı kararı ile, sanık tarafından bir kısım mağdur ve katılana tazminat ödenmesine ilişkin kararın taraflarca temyiz edilmeksizin 15.03.2013 tarihinde kesinleştiği,
Yerel Mahkemece sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının “Sanığın ekonomik ve sosyal durumu, suçun işleniş biçimi” gerekçe gösterilerek adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılanlar ..., ..., ... ve ...; olayı görmediklerini, sanıktan şikâyetçi olduklarını,
Tanık ...; sanığın eşi olduğunu, sanığı 43 yıldır araba kullandığını, sanığın kullandığı araçla torunlarını havaalanından aldıktan sonra yolda seyir hâlinde oldukları sırada bir anda büyük bir gürültü olduğunu, sanığı araçtan torunu Mert’in çıkardığını, sanığın kaza anında “Allahım onları kurtarsaydın, ambulans gelince biz kalalım önce onlar gitsin” dediğini, kaza öncesinde korna sesi duymadığını,
Tanık ...; havaalanında taksi işlettiğini, kaza sırasında bir korna sesi duyulduğunu, akabinde motosikletin araca çarptığını gördüklerini, motorun alev alması nedeniyle arabanın da alev aldığını, kazaya karışan otomobilin yavaş yavaş karşıya geçtiğini,
Tanık ...; taksi durağında tanık Adnan ile beraber bekledikleri sırada karşı taraftan gelen bir motosiklet gördüklerini, motosikletin korna çalarak sola yatıp araca vurduğunu, otomobil sürücüsünün ağır ağır hareket ederek karşıya geçmeye çalıştığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ...; olay günü eşi tanık... ile birlikte Ankara’dan gelecek olan torunlarını almak için havaalanına geldiğini, saat 07.30’da eşi ve torunlarıyla beraber araçla otoparktan çıkarak kavşaga gelip Edremit şeridine girdiğini, sol tarafında hiçbir araç görmediğini, orta refüje geldiğinde frene basarak sağ tarafa baktığını ancak araç görmediğini, korna sesi de duymadığını, kaza anında ambulans ve itfaiye çağırın diye bağırdığını, olay sırasında kendisinin de yaralandığını, sonrasında itfaiye ve ambulansın olay yerine geldiğini, vefat eden iki genç arkadaşın yakınlarına taziyelerini sunarak baş sağlığı dilediğini, kendisinin de onlar kadar üzüldüğünü, ölenlerin saçının teline dahi zarar gelmesini istemediğini, onlara Allah"tan rahmet dileyerek dua ettiğini savunmuştur.
5237 sayılı TCK"nın "Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar" başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasına göre; "Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
Çevrilebilir."
Aynı maddenin 4. fıkrasındaki; "Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz." şeklindeki düzenleme uyarınca taksirli suçlarda diğer şartların da varlığı hâlinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilmesi mümkündür.
5237 sayılı TCK"nın 50. maddesinin gerekçesinde, “...Kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir...” denilmek suretiyle şartların oluşması hâlinde hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birine hükmedilebileceği açıklanmıştır. Kanun koyucu taksirli suçlarda hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi hususunda bir sınırlama da getirmemiş, sanık lehine hareketle şartların oluşması hâlinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilebileceğini kabul etmiştir.
Ayrıntıları 07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere, hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesi kapsamında hâkime TCK"nın 50. maddesinde yer alan şartlar çerçevesinde hükmolunan hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Hâkimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK"nın 50/1. maddesindeki adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birisine çevrilmesi ya da çevrilmemesi konusundaki dayandığı gerekçenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli olması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, içinde eşi ... ile torunları ... ve ...’in de bulunduğu otomobil ile 07.08.2011 tarihinde saat 19.45 sıralarında Körfez Havaalanından hareketle E-87 Devlet karayolu üzerinden Edremit istikametine dönmek için olay mahalli olan kavşağa girdiğinde, Edremit istikametinden Ayvalık istikametine seyirle aynı kavşağa giriş yapan ... yönetimindeki motosiklet ile çarpıştığı, kaza neticesinde motosiklet sürücüsü ... ile arkasında yolculuk yapan ...’nın öldüğü, sanığın tam kusurlu olduğu olayda;
Yerel Mahkemece “Sanığın ekonomik ve sosyal durumu, suçun işleniş biçimi” gerekçe gösterilerek sanık hakkında TCK’nın 50. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de,
Sanığın geçmişte sabıkasının bulunmaması, yargılama sürecinde olumsuz bir davranışının dosyaya yansımaması, pişman olduğu yönündeki beyanlarının samimi olması, sanık tarafından maddi ve manevi zararları giderilen ölen ...’ün yakınlarının şikâyetlerinden vazgeçmesi ve sanığın Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesince bir kısım mağdur ve katılana ölüm ve cismani zarar nedeniyle tazminat ödenmesine ilişkin aleyhine verilen hükmü temyiz etmemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, dosya kapsamına uygun olmayan ve maddede sayılan gerekçelerden bir kısmının tekrarından ibaret gerekçelerle hapis cezasının TCK"nın 50. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmemesi usul ve kanuna aykırıdır.
Öte yandan, yukarıda açıklanan gerekçeler ve inceleme konusu olayın özelliklerine göre sanık hakkındaki hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi hak, adalet ve nasafet kurallarına en uygun sonuç olmakla birlikte, her ne kadar taksirli suçtan hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi hususunun mahkemenin takdir hakkı kapsamında kaldığı savunulabilir ise de takdir hakkı kapsamında kalan hususlarda dahi Yerel Mahkemece Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe gösterilmesi gerektiği ve Yerel Mahkemece bu hususta yasal ve yeterli gerekçe de gösterilmediği dikkate alındığında karşı oylarda ileri sürülen düşüncelere iştirak etmek mümkün değildir.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün, sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;
" Sanık hakkında taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan tayin edilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmemesinde isabet bulunmadığına dolayısıyla direnme kararının yerinde olmadığına ilişkin sayın çoğunluğun kararına katılmak mümkün bulunmamıştır. Zira;
Burhaniye Ağır Ceza Mahkemesinin 05.04.2012 tarihli kararı ile sanığın, "Dur" işareti bulunan tali yoldan, iki şeritli, tek yönlü ana yola çıkarken sevk ve idaresindeki otomobil ile kavşak başında durup, yolu kontrol etmeden ana yola çıkması üzerine ana yolda kendi şeridi üzerinde seyir hâlinde bulunan ... sevk ve idaresindeki motosikletle çarpışması sonucu motosiklet sürücüsü ... ile ..."nın öldüğü kazada, sanığın dosyadaki bilirkişi raporları ve trafik kazası tespit tutanağı kapsamında asli kusurlu olduğunun kabul edildiği ve sanık hakkında TCK’nın 85/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca beş yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve sanığın ekonomik ve sosyal durumu, suçun işleniş biçimi nazara alınarak TCK’nın 50/1-a maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmesine takdiren yer olmadığına karar verildiği, hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesince TCK’nın 50. maddesinin sanık hakkında uygulanmamasına karar verilirken, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, ölenin hızı nedeniyle kusurlu olduğu da gözetildiğinde suçun işlenmesindeki özellikler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar isabetle değerlendirilip denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle takdir hakkının kullanılması gerektiği, dosya içeriğine göre; sanığın sabıkasının ve dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışlarının bulunmadığı, iyi hâli nedeniyle cezada TCK’nın 62. maddesi gereğince indirim yapıldığı, ölenlerden ...’ün eşi ve çocuklarının hüküm tarihinden sonra sanığın kendilerine maddi ve manevi tazminat ödemesi yapması nedeniyle şikâyetten vazgeçtikleri de dikkate alınarak, emekli olan ve aylık 2500-3000 TL geliri olduğunu beyan eden sanık hakkında TCK’nın 50/4. Maddesinde belirtilen paraya çevirme hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesi gerektiği nedeniyle bozulmuş; Yerel Mahkemece 16.10.2014 tarihli karar ile bozma kararına mahkememizce uygulanan takdiri indirim nedeni ile TCK’nın 50/1-a maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmesine takdiren yer olmadığına ilişkin kararın gerekçesinin aynı olmayıp bu hususta çelişki bulunmadığı, meydana gelen kazada iki kişinin ölmesi ve sanığın bu kazada asli kusurunun bulunması nedeniyle cezasının seçenek yaptırıma çevrilmediği her ne kadar bozma ilamında ölenlerden ...’ün eşi ve çocuklarının hüküm tarihinden sonra şikâyetlerinden vazgeçtikleri belirtilip bu husus dikkate alınmak suretiyle cezanın TCK’nın 50/1-a maddesindeki seçenek yaptırıma çevrilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, kazada iki kişinin vefat ettiği katılan ... ile diğer ölen ... nedeniyle davaya katılanların şikâyetten vazgeçtiklerine dair dosya kapsamında bir beyan bulunmadığı görüldüğünden, asli kusurlu olduğu kazada iki kişinin vefat etmesine neden olması, zararın ağırlığı dikkate alındığında önceki kararda direnilmesi gerektiği şeklindeki direnme gerekçesi ile bozma kararına karşı direnildiği anlaşılmaktadır.
Hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına çevrilmesine ilişkin mevzuat hükümleri ve Yargıtay uygulamaları kısaca özetlenmek gerekirse:
Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar başlıklı TCK’ nın 50. maddesi:
(1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına, ....... çevrilebilir. ..........
(4) Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı hâlinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir hâlinde uygulanmaz.
Hükümlerini amir olup, TCK’nın 50/1. maddesi uyarınca kısa süreli ( bir yıla kadar (bir yıl dâhil)) hapis cezalarının maddede yazılı seçenek yaptırım veya tedbirlere çevrilmesine mahkemece karar verilebilir. Seçenek yaptırım veya tedbirlere çevrilebilmesi için ilk koşul hükmolunan sonuç cezanın bir yıl veya daha kısa süreli olması gerekmektedir. Taksirli suçlarda ceza uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilebilir. Ancak bu hüküm yalnızca basit taksir hâlinde ve para cezasına çevirmekle sınırlı olup, bilinçli taksirle işlenen suçlarda genel kural geçerlidir.
Cezanın miktar itibarıyla kısa süreli olması mutlaka tedbir veya seçenek yaptırıma çevirme zorunluluğunu doğurmamakta, bu husus mahkemenin takdirine bağlı olmaktadır. Mahkemece burada iki yönlü bir takdir kullanılmakta olup, bunlardan ilki tedbir veya seçenek yaptırıma çevirip çevirmeme, ikincisi ise tedbir veya yaptırımın türünü belirlemektir. Ancak mahkemenin bu yetkisi belirli esaslara bağlı olup, mahkeme bu konuda keyfi davranamaz, seçenek yaptırım veya tedbire çevirme veya çevirmeme yönündeki yetkisini kullanırken mutlak suretle aşağıdaki ölçütleri nazara almalıdır.
Bunlar;
a) Suçlunun kişiliği,
b) Sosyal ve ekonomik durumu,
c) Yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık,
d) Suçun işlenmesindeki özelliklerdir.
Kural olarak hükmolunan kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırım veya tedbire çevrilmesi konusunda bir talebe gerek bulunmamakta ise de, bu konuda bir talepte bulunulduğu takdirde mahkemece yasal engel bulunmamakta ise mutlaka olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekmektedir. Ancak talep olmasa dahi bu konuda bir değerlendirme yapılmış ise bu husus Yargıtay’ca denetlenmektedir.
Yasal mevzuat ve Yargıtayın konuya ilişkin yerleşik uygulamaları ışığında somut olayı incelediğimizde; meydana gelen ve iki kişinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasında sanığın asli kusurlu olduğu konusunda kuşku yoktur. Bununla birlikte kavşağa hızını azaltarak yaklaşmayan motosiklet sürücüsü Serkan"da tali kusurlu olup ölen ...’a kusur izafe edilmemiştir.
Bozmaya konu ilk hükümden sonra sanığın ölen ... mirasçılarına ödeme yaptığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bozmadan sonra ve direnme kararı tarihinde kazada ölen ...’nın mirasçılarının suçtan meydana gelen zararlarının sanık tarafından giderildiği hususunda bir delil ise dosyada mevcut değildir. Direnme kararından sonra inceleme öncesinde ölen ...’nın mirasçılarının açtıkları dava sonucunda sanık hakkında tazminata hükmedildiği hususunda harici bilgilere ulaşılmış olmakla birlikte tazminatın icra suretiyle ödenip ödenmediği de bilinmemektedir.
Yerel Mahkeme tayin edilen hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına çevrilmesine yer olmadığı kararı verirken sanığın olayda asli kusurlu olması ve zararın ağırlığını da dikkate almıştır.
TCK’nın 50/1-a maddesinin uygulama ölçütleri somut olaya uygulanacak olursa; suçlunun kişiliği ve sosyal ve ekonomik durumu itibariyla sanığın emekli öğretim görevlisi olduğu, adli sicil kaydının bulunmadığı hususunda kuşku bulunmamaktadır. Bununla birlikte suçun işleniş biçimi gözetildiğinde, sanık olayda asli kusrulu olup "Dur" levhasına rağmen tali yoldan tek yönlü ana yola durmadan ve mevcut hızı ile girerek ana yolda kendi şeridinde seyir halinde bulunan ölen Serkan’ın motosikletinin seyir hâlinde olduğu şeridi kapatması nedeniyle kazanın meydana geldiği ölen Serkan’a izafe edilen kusur hızı nedeniyle etkin tedbir alamaması nedeniyle tali kusurdan ibarettir. Olayda iki kişi ölmüştür. Sanığın yargılama sırasında duyduğu pişmanlık ölçütünün somut olayda değerlendirilmesine gelince, sanığın ölen Serkan mirasçılarına iradi olarak zararlarını giderdiği anlaşılmakla birlikde direnme kararında ölen Serkan eşinin şikâyetinden vazgeçmediği belirtilmektedir. Sanığın Serkan mirasçılarına bu yaklaşımı sanık lehine değerlendirilebilir ise de, olayda ölen ... mirasçılarına sanığın iradi bir ödemesi yoktur. Direnme kararından sonra harici araştırma ile mahkeme kararı ile ölen yakınlarına tazminata hükmedildiği anlaşılmakla birlikte hükmedilen tazminatın icra kanalıyla dahi ödendiği hususunda dosyaya yansıyan bir bilgi bulunmamaktadır. Kaldı ki mahkeme kararı ile hükmedilen tazminat iradi olmadığından sanığın ölen ... yönünden yargılama aşamasında duyduğu pişmanlıktan söz edilemeyecektir.
Hal böyle olunca Yerel Mahkemenin sanık hakkında tayin ettiği hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına ilişkin gerek suçun işleniş biçimi ve gerekse yargılama aşamasında duyduğu pişmanlık bağlamında hükümde yer verdiği gerekçeler dosya kapsamı ile uyumlu olup, takdir hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, sanığın olaydaki kusur durumu ve meydana gelen zarar yönünden de mahkemenin hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığı kararında bir isabetsizlik bulunmadığından sayın çoğunluğun sanık hakkında tayin edilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi gerektiğine ve dolayısıyla direnme kararının isabetli olmadığına ilişkin kararına katılmak mümkün bulunmamıştır." düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...;
"Somut olayda, Genel Kurulun sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş farklılığı, Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesinin 04.04.2014 tarih ve 17499-8339 sayılı bozma kararı üzerine, Yerel Mahkeme tarafından direnme kapsamında sanık ... hakkında taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma suçundan 5237 sayılı TCK’nın 85/2 ve 62. maddeleri uyarınca verilen 5 yıl hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün TCK’nın 50. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmesinin gerekmediği ve bu bağlamda direnme hükmünün isabetli olduğu yönündeki düşüncemize dayanmaktadır.
Oluşa, mahkemenin kabulüne, her iki müteveffanın ölümüne neden olan taksirli fiilin sanık tarafından işlenmesine ve bu nedenle sanığın eylemine uyan TCK’nın 85/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ilişkin olarak Yerel Mahkeme ile dosyayı temyizen inceleyerek bozma kararını veren Yüksek 12. Ceza Dairesi arasında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Bu kapsamda Burhaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.04.2012 tarih ve 380-178 sayılı kararında özetle; "..Sanık sürücü ..."ın 07.08.2011 günü saat 19.45 sıralarında sevk ve idaresindeki ... plaka sayılı otomobili ile Körfez Havaalanından hareketle E-87 Devlet Karayolu üzerinden Edremit istikametine dönmek için olay mahalli kavşağa girdiğinde, istikametine göre yolun solundaki zikredilen bölünmüş devlet karayolunu takiben Edremit istikametinden Ayvalık istikametine seyirle aynı kavşağa giriş yapan müteveffa sürücü ...’ün sevk ve idaresindeki...plaka sayılı motosikletinin ön kısmı ile otomobilin sol ön yan teker kısmıyla çarpışmaları neticesinde dava konusu trafik kazasının meydana geldiği ve kaza sonucu motosiklet sürücüsü ... ve arkasında yolculuk yapan ..."nın vefat ettikleri, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında yapılan keşif ve incelemelere dayalı olarak kusur durumunu belirleyen bilirkişi raporlarına göre, sanık sürücü ...’ın yönetimindeki vasıtasıyla seyri sırasında, yola gereken dikkat ve özeni göstermediği, zikredilen kavşağa hız azaltıp, kontrollü yanaşmayarak, mahalde bulunan "Dur" işaret levhasını kâle almayıp, ana yol konumundaki tek yönlü devlet karayoluna kontrolsüz ve mevcut hızla girerek, bölünmüş ve kendi yol bölümünü takiben düz seyirle gelen aracın istikamet şeridini kapatarak kazaya sebebiyet verdiği; dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareketiyle olayda asli derecede kusurlu olduğu, müteveffa sürücü ...’ün ise yönetimindeki vasıtasıyla ana yolda, kendi şeridi içinde seyretmekle birlikte, mahalde bulunan kavşak alanına kontrolsüz yanaştığı, tali yoldan şeridine giren vasıtayı fark ettiğinde uyarmasına rağmen, hızına bağlı olarak etkin önlem alamayarak tedbirsizce kazaya karıştığı ve bu şekilde dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareketiyle olayda tali derecede kusurlu olduğunun saptandığı..." mahkemece bu tespitler dosya kapsamına uygun bulunarak her iki müteveffanın ölümüne asli kusur içeren taksirli fiiliyle neden olan sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 85/2 ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezasıyla mahkûmiyetine karar verildiği,
Hükmün sanık müdafi tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesinin 04.04.2014 tarih ve 17499-8339 sayılı kararında özetle, "...5237 sayılı TCK"nın 50. maddesinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmamasına karar verilirken, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, ölenin de hızı nedeniyle kusurlu olduğu da gözetildiğinde suçun işlenmesindeki özellikler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle takdir hakkının kullanılmasının gerektiği, dosya içeriğine göre; sanığın sabıkasının ve dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışlarının bulunmadığı, iyi hâli nedeniyle cezada TCK"nın 62. maddesi gereğince indirim yapıldığı, ölenlerden ..."ün eşi ve çocuklarının, hüküm tarihinden sonra sanığın kendilerine maddi ve manevi tazminat ödemesi yapması nedeniyle şikâyetten vazgeçtikleri de dikkate alınarak, emekli olan ve aylık 2500-3000 TL geliri olduğunu beyan eden sanık hakkında TCK"nın 50/4. maddesinde belirtilen paraya çevirme hükümlerinin uygulanmamasına karar verilmesi..." gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, Yerel Mahkemenin bu kez 16.10.2014 tarih ve 167-270 sayılı kararıyla, "...Mahkememizce uygulanan takdiri indirim sebebi ile TCK"nın 50/1-a maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmesine takdiren yer olmadığına ilişkin kararın gerekçesi aynı olmayıp cezada takdiri indirim yapılıp cezanın seçenek yaptırıma çevrilmemesi ayrıca birbiri ile de çelişki ihtiva etmemektedir. Zira sanığın sabıkasız kişiliği ve iyi hâli nedeni ile cezasından takdiri indirim yapılır iken meydana gelen kazada iki kişinin ölmesi ve sanığın bu kazada asli kusurunun bulunması nedeni ile cezası seçenek yaptırıma çevrilmemiştir. Her ne kadar bozma ilamında ölenlerden ..."ün eşi ve çocuklarının, hüküm tarihinden sonra şikâyetten vazgeçtikleri belirtilip bu hususun dikkate alınıp cezanın TCK"nın 50/1-a maddesindeki seçenek yaptırıma çevrilmesi gerektiği belirtilmiş ise de kazada iki kişinin vefat ettiği, katılan ... ile diğer ölen ... nedeni ile davaya katılanların şikâyetten vazgeçtiklerine dair dosya kapsamından bir beyan bulunmadığı görüldüğünden sanığın asli kusurlu olduğu kazada iki kişinin vefat etmesine neden olması, zararın ağırlığı dikkate alındığında mahkememizce önceki kararda direnilmesi gerektiği..." düşüncesiyle incelemeye konu direnme kararını verdiği anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda, 5237 sayılı TCK’nın konuya ilişkin yasal düzenlemelerinin, somut olay bakımından daha sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi bakımından, aynı Kanun"un 3. maddesi ve Anayasamızın 138/1. maddeleriyle birlikte ele alınması gerektiği gerektiği düşünülmektedir.
Buna göre;
5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU
Taksirle öldürme
Madde 85- (1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar
Madde 50- (1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre; a) Adlî para cezasına…
çevrilebilir..…
(4) Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz...”
Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi
Madde 3- (1) Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
A. Mahkemelerin bağımsızlığı
Madde 138 – Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Bu düzenlemeler ışığında olay değerlendirildiğinde;
Yönetimindeki vasıtasıyla seyri sırasında, yola gereken dikkat ve özeni göstermediği, kavşağa hız azaltıp, kontrollü yanaşmayarak, mahalde bulunan "Dur" işaret levhasını dikkate almayıp, ana yol konumundaki tek yönlü devlet karayoluna kontrolsüz ve mevcut hızla girerek, bölünmüş ve kendi yol bölümünü takiben düz seyirle gelen aracın istikamet şeridini kapatarak kazaya sebebiyet vermek şeklindeki asli kusurlu taksirli fiiliyle her iki müteveffanın ölümüne neden olduğu anlaşılan sanık hakkında Yerel Mahkemenin 2 ile 15 yıl arası hapis cezası öngören TCK’nın 85/2. maddesi gereğince temel cezayı "suçun işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve suç nedeniyle iki kişinin vefat etmiş olması" gerekçeleriyle alt sınırdan uzaklaşarak belirlemesinde "işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza" tayin edilmesi nedeniyle isabetsizlik bulunmadığı, zira yasal düzenlemenin en alt seviyede kusurlu olan failler bakımından dahi temel cezanın asgari haddini 2 yıl hapis olarak belirlediği, bunun yanında mahkemenin sanığın iyi hali ve sabıkasız oluşu nedeniyle TCK’nın 62. maddesi uyarınca takdiri indirim hükmünü uygulamasının TCK’nın 50/4 ve 50/1-a maddeleri uyarınca seçenek yaptırımlardan adli para cezasına çevirme bakımından herhangi bir zorunluluk getirmeyeceği, bunlara ilişkin gerekçeler arasında çelişki bulunmadığı, yine müteveffa motosiklet sürücüsünün tali kusurunun esasen "Dur" işaret levhasını dikkate almayıp, ana yol konumundaki tek yönlü devlet karayoluna kontrolsüz ve mevcut hızla girerek, bölünmüş ve kendi yol bölümünü takiben düz seyirle gelen aracın istikamet şeridini kapatarak kazaya sebebiyet vermek suretiyle neredeyse bilinçli taksir düzeyine yaklaşan sanığın kusurunu basit taksir boyutunda tutan bir etken olduğunun gözetilmesi gerektiği, sanığın ölenlerden Serkan’ın ailesine yaptığı tazmin mahiyetindeki ödemenin iyiniyetini ve pişmanlığını göstermesi açısından bir ölçüt olarak kabulü mümkün ise de, diğer müteveffa Oktay’ın yakınlarına iradi şekilde yapılmış tazmine dair bilgi/belge bulunmadığı gibi, bulunsa dahi zararın giderilmesi biçimindeki bir ölçütün mahkemeye seçenek yaptırıma çevirme mükellefiyetini yükleyemeyeceği, aksi halde bilinçli taksir koşulları oluşmayan tüm taksirli suçlarda ölen ve yaralanan sayısına bakılmaksızın, sanığın kusurunun ve oluşan zararın ağırlığından bağımsız olarak, sırf zararın tazmin edildiği ve bunun yeterli olduğu düşüncesinin adli para cezasına çevirme bakımından kriter sayılmasının önünün açılabileceği, oysa bu yorumun kanun koyucunun gerçek iradesini yansıtmadığı, olaysal değerlendirme yapan yargı makamlarında ise yanlış kanaat oluşturabileceği, en önemlisi de kamuoyunda "parası olanın, zararı giderenin cezasız kalacağı, kendisini kurtaracağı" şeklinde hatalı bir algının yaratılmasına da sebebiyet verebileceği, son olarak dosyayı en iyi bilen, kanıtlarla yüzleşen, onları değerlendiren ve takdir eden mahkemenin Anayasanın 138/1. maddesi uyarınca oluşan vicdani kanaati çerçevesinde yasal bağlamda ve takdir hakkını olaya uygun şekilde kullanarak yaptığı "seçenek yaptırım adli para cezasına çevirmeme" tercihinde bir isabetsizlik bulunmadığı ve bu itibarla direnme hükmünün onanması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki düşüncesine katılmıyorum." düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurul Üyesi de; benzer gerekçelerle,
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Burhaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli ve 167-270 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının TCK"nın 50. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 20.02.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.