Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/1153
Karar No: 2020/119

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1153 Esas 2020/119 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/1153 E.  ,  2020/119 K.

    "İçtihat Metni"



    Kararı veren
    Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 289-110


    Taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanıklar ... ve ..."ın TCK"nın 85/2 ve 62. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 2 yıl 6 ay; sanık ..."in ise 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin İzmir 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.06.2013 tarihli ve 289-110 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri ile katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 14.04.2015 tarih ve 6963-6534 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.04.2016 tarih ve 423032 sayı ile;
    “...TCK"nın 50/4 ve 50/1-a maddesine göre, taksirli suçlarda verilen hapis cezasının bilinçli taksir hâlleri hariç olmak üzere uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilmesi mümkün olup bu uygulamanın "suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre" belirlenmesi gerekmektedir. Bir iş kazası niteliğindeki somut olayda, sanıkların kazanın oluşumunda tali derecede kusurlu oldukları kabul edilmiş olup suçun işlenmesi bakımından sanıkların aleyhine bir özellik söz konusu değildir. İncelenen adli sicil belgelerine göre sanıkların sabıka kayıtları bulunmadığı gibi, sanıkların yargılama sürecindeki olumlu davranışları nedeniyle sanıklar hakkında belirlenen temel cezaya TCK"nın 62/1. maddesine göre indirim uygulanmıştır. Duruşma tutanaklarına yansıyan sosyal ekonomik durumlarına göre, sanıklardan ..., evli, iki çocuklu, inşaat mühendisi ve aylık 3.500 TL ortalama gelirli, sanık ..., evli, iki çocuklu, maden mühendisi, aylık 1.000 TL ortalama gelirli, sanık ..., evli, bir çocuklu, jeofizik mühendisi, aylık 2.500 TL ortalama gelirli olup her biri üniversite mezunu olan sanıklar adli para cezasına ödeyebilecek ekonomik güce de sahiptirler. Diğer yandan, TCK"nın 62. maddesi sanıklar lehine uygulanırken "Sanıkların yargılama sürecindeki olumlu davranışları" şeklindeki gerekçe olumlu şekilde değerlendirilirken aynı gerekçe TCK"nın 50/4, 1-a maddesinin uygulanmaması sırasında bu kez olumsuz değerlendirilerek gerekçeler arasında çelişki yaratılmıştır. Öte yandan, sanıklar ..., ... ve ... ile aynı kusur oranına sahip olan ..., İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/337 E., 2013/451 K. sayılı dosyasında yargılanarak TCK"nın 85/2, 62/1, CMK 231/5. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmış ve hakkında CMK"nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Görüldüğü gibi, aynı olaydan dolayı haklarında kamu davası açılıp farklı mahkemelerde yargılanan ancak aynı kusur oranına sahip sanıklar hakkında sonuçları çok farklı ceza hükümleri tesis edilerek adalet ve hakkaniyet duygusu zedelenmiştir. Bu şekilde yaratılan eşitsizliğin giderilmesi, hükümdeki TCK"nın 62 ve 50. madde uygulamalarında kullanılan gerekçedeki çelişkinin ortadan kaldırılması bakımlarından tali kusurlu sanıklar ..., ... ve ... hakkında verilen hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesi gerekmektedir. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin çok sayıdaki kararlarında taksirli suçlardan tali derecede kusurlu olup, sabıkası bulunmayan, duruşmalara katılan, saygılı tutum sergileyen, pişmanlığını dile getiren, memur, öğrenci vb. gibi sosyal statü sahibi kişiler hakkında tayin edilen hapis cezalarının adli para cezasına çevrilebileceği belirtilmiştir. Hâl böyle iken sanıklar hakkındaki hapis cezalarının dosya kapsamı ve Yargıtay Özel Daire uygulamalarıyla bağdaşmayacak şekilde adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına karar verilmesinin isabetli bulunmadığı," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 07.06.2016 tarih ve 4869-9602 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanıklar ... ve ... hakkında verilen beraat hükümleri ile sanık ... Eldiş hakkında verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanıklar ..., ... ve ... hakkında taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan hükmedilen hapis cezalarının, TCK’nın 50. maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmemesinde isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin olup Yerel Mahkemece verilen mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece onanmasından sonra 22.11.2017 tarihinde öldüğü anlaşılan sanık ... hakkındaki Özel Daire onama kararının isabetli olmadığı sonucuna ulaşılması hâlinde adı geçen sanığın hukuki durumunun da belirlenmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    İzmir İli, Konak ilçesi, Hatay 143. Sokak sonunda bulunan "Şaft-2" metro inşaat şantiyesinde 16.07.2010 tarihinde saat 17.45 sıralarında basınçlı hava tankının patlaması sonucu işçi olarak çalışan ... ve ...’in öldüğü; ..., ... ve ...’in ise basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve yaşamsal tehlike geçirecek şekilde yaralandıkları,
    Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü öğretim görevlileri tarafından düzenlenen 30.07.2010 tarihli araştırma raporuna göre; hasara uğrayan tanktan alınan parçalar üzerinde yapılan gözlem ve ölçümlere dayanarak, söz konusu hasarın tank malzemesinin aşırı korozyonu nedeniyle et kalınlığında meydana gelen incelmeden kaynaklandığı, metal yorulmasına işaret eden herhangi bir bulguya rastlanmadığı, et kalınlığı bu derece azalmış bir tankın basınçlı hava tankı olarak kullanılmasının uygun olmadığı,
    Soruşturma aşamasında iş güvenliği uzmanı tarafından düzenlenen 23.07.2010 tarihli rapora göre; kazanın meydana geldiği inşaatın yapımının İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığınca yapılan ihale sonucu müteahhit firma Öztaş İnşaat Malzemeleri Ticaret A.Ş. tarafından taahhüt edildiği, adı geçen müteahhit firmanın işin yapımını sözleşme ile taşeron firma Avrasya İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne verdiği, inceleme dışı sanık Selman Eldeş’in taşeron firmanın sorumlu şantiye şefi, sanık ...’ın şirket koordinatörü, inceleme dışı sanık ...’un müteahhit firmanın proje koordinatörü oldukları, kazanın meydana geldiği hava tankının bağlantılarının yapılması ve devreye sokulması işinde işçileri görevlendiren taşeron firma mühendisinin sanık ... olduğu, olay yerinde patlamış vaziyette olan hava tankının yaklaşık 1 metre çapında ve 3000 litre hacimli olduğu, tankın üzerinde imalatçı firma tarafından konulması gereken kap hacmi, işletme basıncı, deneme basıncı, kontrol tarihi gibi teknik bilgileri içeren metal etiketin olmadığı, tanka hava basan kompresörün üzerinde maksimum basınç konusunda bilgi olmadığı, uyarı levhalarının bulunmadığı ve tankın çalıştırılmaması gerektiği, kaza sonrası ölen ve yaralanan işçilerin iş yerinde işçi olarak çalıştıkları ve olay esnasında bağlantılar yapılıp devreye alınma çalışmaları yapıldığı için olay yerinde beklemedikleri, hangi tarihte imal edildiği ve dayanıklılığının ne olduğu bilinmeyen hava tankının gerekli testleri yapılmadan bağlantıları yapılarak devreye alınmasının, tankın dayanıklı ve güvenli bölme içerisine alınmamasının, iş güvenliği ve işle ilgili denetimlerin ve gözetimlerin yapılmamasının, devreye alınma esnasında etrafın güvenlik amacı ile boşaltılmamasının kazaya neden olduğu,
    Meydana gelen kazada, sözleşme gereği işin yapımını üstlenmesine, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almayı taahhüt etmesine rağmen gerekli test ve deneyleri yaptırmadan kime ait olduğu ve durumu bilinmeyen hava tankına kompresör bağlantısı yaparak devreye sokma çalışmalarını yapan, çalışmalar esnasında kompresörün güvenli ve dayanıklı bölmeye alınmasını sağlamayan ve işçileri bu bölgeden tahliye etmeyen taşeron firma Avrasya İnşaat Ticaret Ltd. Şti’nin şantiye yetkilileri sanıklar ..., ... ve inceleme dışı sanık ... ile iş sağlığı ve güvenliği mühendisi sanık ...’ın asli kusurlu oldukları,
    Kovuşturma aşamasında inşaat, jeoloji, makine ve maden mühendislerinden oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 22.06.2011 tarihli bilirkişi raporuna göre; taşeron firma Avrasya İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin şantiye koordinatörü sanık ... ile kazı şefi olan sanık ...’in dava konusu olayda yapılması gereken işin sorumluları oldukları, yapılacak işte teknik eleman gözetimi sağlanmadan, mekanik konularda yeterli deneyime sahip olmayan kazı işçilerinden oluşturulan ekibe iş yaptırdıkları, bu nedenle asli kusurlu oldukları, formen ...’ın ise mesleği gereği yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olması gerekirken, dava konusu olayda üzerine düşen vazifeyi yapmadığı, yapılacak işte mekanik konularda yeterli deneyime sahip olmayan kazı işçilerinden oluşturulan ekibe iş yaptırması nedeniyle tali kusurlu olduğu, Avrasya İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin şantiye sorumlusu inceleme dışı sanık ... ile Hürcan Müh. Dan. Eğit. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. Elemanı olan iş güvenliği mühendisi sanık ...’in iş sağlığı ve güvenliği konusunda çalıştıkları, ayrıca çalışmalar sırasında işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili gerekli çalışmaları yapmak üzere yetkili kılınan Hürcan Ltd. Şti"nin elemanı olan iş güvenliği mühendisi sanık ...’in gerekli tedbirleri almaması nedeniyle tali kusurlu olduğu,
    Kovuşturma aşamasında makine mühendisleri ve hukukçular tarafından düzenlenen 23.07.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre; inşaat mühendisi olan sanık ...’in kazı şefi sıfatıyla birinci dereceden tali kusurlu, jeofizik mühendisi ...’ın şantiye koordinatörü sıfatıyla ikinci dereceden tali kusuru, maden mühendisi sanık ...’in ise iş güvenliği mühendisi sıfatıyla ikinci dereceden tali kusurlu olduğu,
    Yerel Mahkemece yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında, olay sırasında yaralanan ve taşeron firmada formen olarak çalışan katılan ...’ın da olay nedeniyle kusurlu olduğunun belirtilmesi üzerine hakkında suç duyurusunda bulunulmasının ardından adı geçenin taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı ve İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,
    Yerel Mahkemece sanıklar hakkında hükmolunan hapis cezalarının “Sanıkların kişilikleri, sosyal durumları, yargılama sürecindeki tutum ve davranışları ve suçun işlenmesindeki özellikler” gerekçe gösterilerek adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına karar verildiği,
    Adli sicil kayıtlarına göre; sanıkların sabıkalarının bulunmadığı,
    Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılarak çıkartılan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanık ..."ın, mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece onanmasından sonra; onama ilamına yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının Ceza Genel Kurulunca incelenmesinden önce 22.11.2017 tarihinde öldüğü bilgisinin yer aldığı,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ...; sorumlu sanık ...’in gündüz vardiyasında görevli olan ölen ... ile birlikte bağlantıların yapılmasını istediğini, su tesisatı kontrolünü yaparken tankın patladığını, tesisat çekme talimatını sanık ...’in verdiğini, patlama sonucunda kendisinin de yaralandığını,
    Katılan ...; kaza nedeniyle yaralandığını, bastonla yürüdüğünü ve yaralanması nedeniyle bir işte çalışamadığını,
    Katılan ...; ölen ...’in eşi olduğunu, olayda kusur ve ihmali bulunanların cezalandırılmasını istediğini,
    Katılan ...; ölen ...’in eşi olduğunu ve sorumluların cezalandırılmasını istediğini,
    İnceleme dışı sanık ...; Avrasya firmasında inşaat mühendisi sıfatıyla beton kaplama kısmı sorumlusu olarak çalıştığını, daha önce tünel işi tecrübesinin olmadığını, ancak kazı sorumlusu olarak sanık ..."in bu konuda tecrübesinin bulunduğunu, patlayan hava tankı veya komprösörle doğrudan ilgisinin ve kusurunun olmadığını,
    İnceleme dışı sanık ...; suç tarihinde Öztaş firmasında tünel şefi olarak görev yaptığını, patlayan hava tankının firmalarına ait olmadığını, hava tankının kullanılması konusunda da bilgisinin bulunmadığını, Avrasya firması çalışanları tarafından tünelci olan işçilere tankın kullanılması gerektiği talimatının verildiğini sonradan öğrendiğini, patlamanın olduğu yerin riskli bir bölge olduğunu,
    İnceleme dışı sanık ...; Öztaş firmasında proje müdürü olarak görev yaptığını, görevinin idareye karşı şirketi temsil etmek olduğunu, taşeron firma çalışanlarına doğrudan yetki vermediklerini, patlayan tankın eski firmalardan kaldığını, kullanılmaması gereken bir makinanın kullanıldığını bu olay sebebiyle öğrendiğini, yaptıkları sözleşme gereği tüm alet, edavat ve diğer gereçler ile işlerin sorumluluğunun Avrasya firmasına ait olduğunu,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ...; inşaatta iş güvenliği mühendisi olarak görev yaptığını, kaza anında patlamanın gerçekleştiği alanda bulunduğunu, görevinin fiziki eksiklikleri tespit etmek olduğunu, işi durdurma gibi bir yetkisinin olmadığını, iş güvenlik kurulundan alınan kararlara göre tanklar ve diğer iş kaldırma araçlarının periyodik raporlarının alınması gerektiğini, bu yetkinin mal sahibine ait olduğunu, olayda doğrudan müdahale edeceği bir hususun ve kusurunun olmadığını,
    Sanık ...; Avrasya İnşaat şirketinde kazı mühendisi olarak çalıştığını, komprasör veya hava tankının çalıştırılması talimatını vermediğini, görevini hakkıyla yaptığını, herhangi bir ihmalinin olmadığını,
    Sanık ...; Avrasya firmasının başka bir şantiyesinde görevli olduğunu, ancak söz konusu metro projesinde karşılaşılan aksaklıkların tespiti için geçici olarak şantiyede görevlendirildiğini, teknik bir personel olarak doğrudan görev almadığını, işin yapımı ve iş güvenliği anlamında doğrudan bir sorumluluğunun bulunmadığını, görevinin yalnızca eksiklikleri tespit etmek olduğunu, çalışanların talep etmesi nedeniyle hava tankının temin edildiğini, hava tankının kullanımının uygunsuz olduğuna dair raporu sonradan öğrendiğini,
    Savunmuşlardır.
    5237 sayılı TCK"nın "Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar" başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasına göre; "Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
    a) Adlî para cezasına,
    b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
    c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
    d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
    e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
    f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
    Çevrilebilir."
    Aynı maddenin 4. fıkrasındaki; "Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz." şeklindeki düzenleme uyarınca taksirli suçlarda diğer şartların da varlığı hâlinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilmesi mümkündür.
    5237 sayılı TCK"nın 50. maddesinin gerekçesinde, “...Kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir...” denilmek suretiyle şartların oluşması hâlinde hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birine hükmedilebileceği açıklanmıştır. Kanun koyucu taksirli suçlarda hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi hususunda bir sınırlama da getirmemiş, sanık lehine hareketle şartların oluşması hâlinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilebileceğini kabul etmiştir.
    Ayrıntıları 07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere, hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur.
    Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesi kapsamında hâkime TCK"nın 50. maddesinde yer alan şartlar çerçevesinde hükmolunan hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Hâkimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK"nın 50/1. maddesindeki adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birisine çevrilmesi ya da çevrilmemesi konusundaki dayandığı gerekçenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli olması gerekir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    İzmir İli, Konak ilçesi, Hatay 143. Sokak sonunda bulunan "Şaft-2" metro inşaat şantiyesinde işçi olarak çalışan ... ve ...’in, 16.07.2010 tarihinde saat 17.45 sıralarında basınçlı hava tankının patlaması sonucu öldükleri, katılanlar ..., ... ve ...’in ise yaralandıkları, Yerel Mahkemece yapılan yargılama neticesinde sanıklar ... ve ..."ın TCK"nın 85/2 ve 62. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 2 yıl 6 ay hapis; sanık ... ..."in ise 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, “Sanıkların yargılama sürecindeki olumlu davranışları, verilen cezanın sanıkların geleceği üzerindeki olası etkileri” gözetilerek TCK’nın 62. maddesinin uygulanmasına, “Sanıkların kişilikleri, sosyal durumları, yargılama sürecindeki tutum ve davranışları ve suçun işlenmesindeki özellikler” gerekçe gösterilerek de TCK’nın 50. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verildiği olayda;
    Geçmişte sabıkaları olmadığı gibi yargılama sürecinde dosyaya yansıyan olumsuz tavır ve davranışları da bulunmadığı anlaşılan sanıklar hakkında TCK"nın 62. maddesinin uygulanmasına karar verilirken gösterilen gerekçelerden "Sanıkların yargılama sürecindeki olumlu davranışları..." ile çelişkiye neden olacak şekilde, hangi nedenle ulaşıldığı açıklanmayan, dosya kapsamına uygun olmayan ve kanun maddesinin tekrarı niteliğindeki "Sanıkların kişilikleri, sosyal durumları, yargılama sürecindeki tutum ve davranışları ve suçun işlenmesindeki özellikler" şeklinde kanuna aykırı ve yetersiz gerekçeler ile sanıklara verilen hapis cezalarının TCK"nın 50. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmemesi isabetsizdir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    Özel Daire onama kararının isabetli olmadığı sonucuna ulaşılması nedeniyle Yerel Mahkemece verilen mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece onanmasından sonra 22.11.2017 tarihinde öldüğü anlaşılan sanık ..."ın hukuki durumunun belirlenmesi gerekmektedir.
    5237 sayılı TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam olunacağı, hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte müsadere ve yargılama giderine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
    Buna göre; kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi durumunda kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle "kovuşturmaya yer olmadığına", kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise yerel mahkemece "davanın düşmesine" karar verilecektir. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirmesi nedeniyle iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak, ölümden önce tahsil edilmiş olan para cezaları mirasçılara iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
    Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
    Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) vasıtasıyla alınan güncel nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması gibi hâllerde, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulması ve yerel mahkemece mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesi daha isabetli olacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılarak alınan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanık ..."ın, mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece onanmasından sonra ve onama ilamına yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının Ceza Genel Kurulunca incelenmesinden önce, 22.11.2017 tarihinde öldüğü bilgisi yer aldığından, ölümle ilgili mahallinde araştırma yapılarak karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
    Bu itibarla her iki uyuşmazlık konusu bakımından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 14.04.2015 tarihli ve 6963-6534 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.06.2013 tarihli ve 289-110 sayılı hükümlerinin sanıklar Hakan ve Tekin hakkında hükmedilen hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmemesine karar verilmesi isabetsizliğinden ve yine güncel nüfus kayıt örneğinde sanık ...’in 22.11.2017 tarihinde öldüğü bilgisinin yer alması karşısında, bu konuda gerekli araştırmanın mahallinde yapılarak, sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK"nın 223. maddeleri uyarınca hüküm verilmesi gerektiğinden BOZULMASINA,
    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 20.02.2020 tarihinde yapılan müzakerede; sanıklar hakkında taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan hükmedilen hapis cezalarının TCK’nın 50. maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmemesinde isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık bakımından oy çokluğuyla, Yerel Mahkeme hükmünün Özel Dairece onanmasından sonra 22.11.2017 tarihinde öldüğü anlaşılan sanık ..."ın hukuki durumunun belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından ise oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi