16. Hukuk Dairesi 2019/5665 E. , 2020/84 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KANUN YOLU : KARAR DÜZELTME
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın bozulmasına ilişkin yukarda belirtilen ilamın karar düzeltme yolu ile incelenmesi ... ve arkadaşları tarafından süresinde istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 102 ada 1 parsel sayılı 21.148,69 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tarla vasfıyla hükmen davalı ... adına tespit edilmiş, Orman İdaresi tarafından askı ilan süresi içinde açılan dava sonucunda davanın kısmen kabulüne dair kararın 08.05.2009 tarihinde kesinleşmesi sonucunda aynı ada parsel numarasıyla ancak 15.797,63 metrekare yüzölçümüyle davalı ... adına tescil edilmiştir. Davacılar ... ve arkadaşları, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasına dayanarak, tapu iptali ve adlarına tescili istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli 102 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile bu parselin 1/2"sinin ... adına, 1/2"sinin ..., ..., ... ve ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı ... tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 14.10.2019 tarih 2016/12273 2019/6365 Esas, Karar sayılı ilamıyla; davanın, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davası olduğu, çekişmeli 102 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ilişkin kadastrosu tutanağının 17.09.2004 tarihinde düzenlendiği ve tespitin itiraz edilmeksizin 02.02.2005 tarihinde kesinleştiği, davacıların tespitten önceki hukuki nedene dayalı olarak 03.03.2015 tarihinde dava açtıkları, buna göre, tespitin kesinleştiği 02.02.2005 tarihi ile dava tarihi olan 03.03.2015 tarihi arasında 3402 sayılı Kanun"un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre dolduğu, Mahkemece, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, esasa girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiş, bu kez bozma ilamına karşı davacılar vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Her ne kadar Dairemizce, çekişmeli taşınmazın 2004 yılında tebitinin yapıldığı ve tespitin 2005 yılında itiraz edilmeksizin kesinleştiği, kesinleşme tarihi ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiş ise de, yukarıda anlatıldığı üzere askı ilan süresi içinde Orman İdaresi tarafından Kavak Kadastro Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda verilen kararın 08.05.2009 tarihinde kesinleştiğinin gözden kaçırıldığı, diğer bir anlatımla anılan hükmün kesinleştiği tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği anlaşılmakla, karar düzeltme isteminin bu nedenle kabulü ile Dairemizin 14.10.2019 tarih 2016/12273 2019/6365 Esas, Karar sayılı bozma ilamının ortadan kaldırılmasına ve davalı ...’ın işin esası hakkındaki temyiz itirazların incelenmesine karar verilmekle;
Davacılar ... ve arkadaşları tarafından kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak taşınmazın payları oranında adlarına tescili istemiyle eldeki davayı açmışlardır. Taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesi uyarınca zilyetlik yoluyla iktisap edilebilmesi için, tespit tarihine kadar davacılar tarafından ekonomik amacına uygun olarak 20 yıl süreyle nizasız ve fasılasız olarak zilyet ve tasarruf edilmesi gerekir. Ne var ki; taşınmaz başında yapılan keşifte dinlenen davacı tanık beyanlarına göre, çekişmeli taşınmazın öncesinde davacılar tarafından hayvan gücüne dayalı olarak sürüldüğü, 1983-1984 yıllarında traktör alınmasından sonra 2-3 kez daha ekilip biçildiği, bundan sonrada tespit tarihi olan 2004 yılına kadar bir daha sürülmediği ve ekilmediği, bir başka deyişle davacılar tarafından taşınmaz üzerinde ekonomik amacına uygun bir kullanımın bulunmadığı, aslında bu hususun mahkemenin de kabulünde olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, tespit tarihi itibariyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesinde öngörülen zilyetlikle iktisap koşullarının davacılar lehine oluştuğunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya ve kendi içinde de çelişkiye düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile usul ve yasaya aykırı hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan karar düzeltme harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 28.01.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.