Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/537
Karar No: 2017/1734
Karar Tarihi: 13.12.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/537 Esas 2017/1734 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/537 E.  ,  2017/1734 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kocaeli 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16.05.2014 gün ve 2014/45 E. 2014/258 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 20.10.2014 gün ve 2014/17542 E. 2014/20083 K. sayılı kararı ile;
    (…Dosyadan, 21.05.2010 tarihinde boşandığı anlaşılan davacının, 10.06.2013 tarihinde vefat eden babasından hak sahibi sıfatıyla 11.07.2013 tarihinde Kuruma başvurarak ölüm aylığı talep ettiği, Kurumca talebinin reddi üzerine eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olan ve 01.04.1978–25.04.2013 tarihleri arasında 438 gün çalışması bulunan davacının babasının vefatından önce 11.04.2013 tarihinde 600 gün askerlik borçlanması yaparak kurumca çıkartılan borcu 25.04.2013 tarihinde ödediği anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık, somut olayda davacının murisinin sigortalılık süresinin davacıya ölüm aylığı bağlanmasına yetip yetmediği noktasında toplanmaktadır.
    Buna göre davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa"nın 32. maddesinde yer alan “Ölüm aylığı; a) En az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş, b) 47 nci maddede yazılı sebeplerle kazaya uğramış, malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken veya malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olup henüz işlemi tamamlanmamış, c) Bağlanmış bulunan malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı, sigortalı olarak çalışmaya başlamaları sebebiyle kesilmiş, durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların hak sahiplerine aylık bağlanabilmesi için ölen sigortalının genel sağlık sigortası primi dahil kendi sigortalılığından dolayı prim ve prime ilişkin her türlü borcunun olmaması veya ödenmesi şarttır.” hükümleridir.
    Ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29/09/2010 tarih ve 2010/21-301 E.;2010/438 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 506 sayılı Kanunun 108.maddesine göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir. Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir.
    Yukarıda belirtildiği üzere, yaşlılık aylığı tahsisi için istenilen koşulların, sigortalılık başlangıç tarihi (gerek mülga gerekse halen yürürlükte bulunan sosyal güvenlik mevzuatına tabi olarak ilk defa çalışılmaya başlanılan tarih) ile aylık talep tarihi arasında (aylık talebinde bulunmuş olmayan sigortalılar için ise ölüm tarihi arasındaki sürede) gerçekleşmiş olması aranmaktadır.
    Bu arada “Hizmet borçlanması”, sigorta kapsamında sayılan fakat bildirilmemiş ve primi ödenmemiş sürelerin, ilgili tarafından başvurularak primlerinin ödenmesi işlemidir (Şakar, Müjdat: Sosyal Sigortalarda Hizmet Borçlanması ve Hizmetlerin Birleştirilmesi, Yaklaşım Dergisi, Temmuz/2005, Sayı:151) Önemle belirtilmelidir ki, sigortalının, mevcut olmayan bir süreyi borçlanabilmesi de, mümkün değildir.
    Eldeki davada da, davacının murisinin 10.06.2013 tarihinde vefat ettiği, buna göre davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Yasanın 32’nci maddesi gereğince her türlü borçlanma süresinin hariç tutulması gerektiği, bu kapsamda davacının babasının 25.04.2013 tarihinde yaptığı borçlanmanın da 5510 sayılı Kanun’un 32/2-a maddesi hükmünde öngörülen 900 günün hesabında dikkate alınmasına ve bu şekilde ölüm aylığı alabilmesine yasal imkân bulunmadığı açıktır.
    Yukarıdaki maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak mahkemece, davacının babasının ölüm aylğına yeterli 1800 gününün olup olmadığının da araştırılmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, davacının ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespiti ile ödenmemiş aylıkların yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
    Davacıvekilimüvekkilinin müteveffa babası Naif Kıncal’ın ölümü üzerine 11.07.2013 tarihinde aylık talebinde bulunduğunu, Kurum tarafından düzenlenen 18.07.2013 tarihli yazı ile ölüm aylığı bağlanabilmesi için gerekli olan 900 gün veya borçlanma ile 1800 gün koşulunun yerine getirilmesi gerektiği belirtilerek talebinin reddedildiğini, ancak talebin reddine dair Kurum işleminin hatalı olduğunu ileri sürerek müvekkilinin ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespiti ile ödenmemiş aylıklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili 01.10.2008 tarihinden önce vefat eden sigortalıların hak sahiplerinin gün sayısını borçlanma ile 900 güne tamamlayabileceği, ancak 01.10.2008 tarihinden sonra vefat eden sigortalıların hak sahiplerinin borçlanma ile 1800 gün prim ödeme şartının arandığını, 5510 sayılı Kanun’un 32’nci maddesindeki şartların yerine getirilmediğini belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece murisin vefatından önce her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıl sigortalılık süresinin bulunduğu ve 900 prim gün sayısı koşulunu taşıdığı, dolayısıyla kurum işleminin hatalı olduğugerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece her türlü borçlanma süresinin hariç tutulması durumunun 5 yıldan beri sigortalı olma koşulu için geçerli olduğu, maddedeki noktalama işaretlerinin kullanıldığı yer ve kanunun ruhu göz önünde bulundurulduğunda, bozma kararındaki gerekçenin dosya içeriğine uygun olmadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olaya göre davacının eşi adına yapılan askerlik borçlanma süresinin 5510 sayılı Kanunun 32/2-a maddesinde belirtilen ve ölüm aylığı bağlanma koşullarından olan 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi hesabında dikkate alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce mahkemece bozma öncesi verilen ilk kararda “01/08/2013 tarihinden itibaren davacıya ölüm aylığı bağlaması gerektiğinin tespitine” karar verildiği, ancak direnme kararında “Davacı ..."ın, ölü babası Naif Kıncal"dan dolayı ölüm aylığı almaya hak kazandığının, 01.08.2013 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması ve birikmiş her bir ölüm aylığının ödenmesi gereken tarihten itibaren ödeme tarihine kadar işlemiş yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine” karar verildiği nazara alındığında, usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak görüşülüp, tartışılmıştır.
    Mülga 1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olan 429"uncu maddesine göre bozma kararı üzerine kendiliğinden tarafları duruşmaya davet eden mahkeme tarafları dinledikten sonra Yargıtay bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verecektir.
    Mahkeme bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi direnme kararı verdikten sonrada ilk karardan farklı bir karar vermesi de mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması zorunludur.
    Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece 16.05.2014 gün ve 2014/45 E., 2014/258 K. sayılı ilk kararda “01/08/2013 tarihinden itibaren davacıya ölüm aylığı bağlaması gerektiğinin tespitine” karar verilmiş iken kararın Özel Dairece bozulmasından sonra verilen 20.01.2015 gün ve 2014/514 E., 2015/9 K. sayılı direnme kararında bozma öncesi kararda yer almayan “birikmiş her bir ölüm aylığının ödenmesi gereken tarihten itibaren ödeme tarihine kadar işlemiş yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine” karar verilmiştir.
    Bu durumda direnme kararı verildikten sonra mahkemece yapılması gereken 6100 sayılı HMK"nın 294 ve 297"nci maddelerine uygun şekilde verilen ilk karar gibi yani 16.05.2014 gün ve 2014/45 E., 2014/258 K. sayılı karar gibi hüküm fıkrası oluşturmak ve buna uygun gerekçeli karar yazmaktır.
    Açıklanan nedenlerle usulüne uygun bir direnme kararından söz etmek mümkün değildir.
    Hal böyle olunca usulüne uygun olmayan direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenden dolayı usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 13.12.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi