13. Hukuk Dairesi 2013/11248 E. , 2013/11485 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki ihtiyati haciz davasının yapılan yargılaması sırasında ihtiyati tedbir ara kararının kaldırılmasına ilişkin talebin reddine dair kararın süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, banka ile karşı taraf borçlu arasında imzalanan İhtiyaç Kredisi Sözleşmesine istinaden borçluya kredi kullandırıldığını, borçlunun kredi borcunu ödemediğini, tüm borçlarının muaccel hale geldiğini, ve borcun ödenmesi için ihtarname gönderildiğini ancak borcun bu güne kadar ödenmediğini belirterek; 28.064,76 TL alacaklarının tahsili için borçlunun taşınır, taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarına ihtiyaten haciz konulmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraftan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, ihtiyati haciz isteyen bankanın, Beyoğlu 1. Noterliği kanalı ile 25/12/2012 tarih ve 14966 Yevmiye no ile keşide ettiği ihtarnamenin sözleşmenin borçluya tebliğ edilemediği, buna göre İ.İ.K"nun 257-258 ve 259. maddelerinin aradığı koşulların oluşmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmiş, karar davacı banka tarafından temyiz edilmiştir.
İcra ve İflâs Kanunu"nun (İİK’nın) 257’nci maddesinin 1’nci fıkrası uyarınca “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” Bu hükme göre, rehinle temin edilmemiş bir para alacağının muaccel hâle gelmesi durumunda alacaklı ihtiyati haciz talebinde bulunabilecektir. Diğer bir ifadeyle ihtiyati haciz talep edilebilmesi için borçlunun temerrüde düşmesi şeklinde bir koşul kanunda öngörülmemiştir. Ayrıca, İİK’nın 258,I hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin “alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir.
Mahkemenin “alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukukî himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç, davaya ilişkin bir yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. İhtiyati hacizde amaç, ihtiyati tedbire benzer şekilde, Anayasanın 2’nci maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesinin bir gereği olarak, bireylere etkin hukukî himaye sağlamaktır. İhtiyati haciz yargılamasında, etkin hukukî himaye sağlamak, bunu sağlarken mümkün olduğunca çabuk ve seri hareket etme gerekliliği, usul kurallarına göre maddi hukuka dayanan hakkın araştırılmasından önce gelir. Maddi hukuka göre kimin haklı kimin haksız olduğu ve Medeni Kanunun 2’nci maddesindeki sınırlamaların aşılıp aşılmadığı İİK’nın 264’üncü maddesi çerçevesinde yapılacak incelemede ya da açılacak bir menfi tespit veya istirdat davası sırasında değerlendirilerek sonuçlandırılacaktır. Öte yandan muacceliyet, öz olarak alacaklının alacağını talep etme yetkisini ifade etmekte olup, kural olarak her borç doğduğu anda muacceldir.
Somut olayda, Banka tarafından hesabın kat’ına dair ihtarnameler keşide edilerek borçlunun sözleşmede belirtilen iş adresine gönderilmiş, ancak borçluya tebliğ edilememiştir. Alacağın muaccel hale gelebilmesi için hesabın kat edilmesi yeterli olup, ayrıca ihtarın tebliğine gerek yoktur. Hal böyle olunca mahkemece yukarıda açıklanan hukukî esaslar çerçevesinde ihtiyati haciz talebinin değerlendirilerek varılacak uygun sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle ihtiyati haciz isteyen vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 6.5.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.