Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/1021
Karar No: 2020/112

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1021 Esas 2020/112 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/1021 E.  ,  2020/112 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 16. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Sulh Ceza
    Sayısı : 32-230


    Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan sanık ...’ün 5275 sayılı Kanun’a 6291 sayılı Kanun ile eklenen 105/A-8. maddesi yollamasıyla 5237 sayılı TCK"nın 292/1, 53 ve 58/6-7. maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Antalya (Kapatılan) 8. Sulh Ceza Mahkemesince 26.04.2013 tarih ve 32-230 sayı ile verilen hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesince 13.12.2016 tarih ve 6293-7378 sayı ile; "Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 K. sayılı iptal kararının TCK"nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür" eleştirisiyle onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 23.03.2017 tarih ve 187356 sayı ile;
    “a) 5275 sayılı Kanun"un 105/A-8. maddesindeki düzenleme "Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyenler ile kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın Cumhuriyet Başsavcılığına teslim olmayan hükümlüler hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 292 ve 293. maddelerinde yazılı hükümler uygulanır." şeklindedir.
    b) Somut olayda Antalya İnfaz Hâkimliğinin 19.04.2012 tarihli ve 300-293 sayılı kararı ile kalan cezasının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına karar verilen sanığa söz konusu kararın, "tahliye edildiği tarihten itibaren 3 gün içerisinde Antalya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne başvurması, başvuru süresinin son gününün resmî tatile denk gelmesi durumunda, başvuru süresinin tatil gününü takip eden ilk mesai günü dolacağı" ihtarıyla 19.04.2012 tarihinde tebliğ edildiği, buna göre son başvuru tarihinin 22.04.2012 günü olduğu, bu günün resmî tatil günü olan pazar gününe denk gelmesi ve müteakip 23.04.2012 tarihinin de 2429 sayılı Kanun gereği resmî tatil günü olması nedeniyle sanığın başvuru süresinin 24.04.2012 tarihine uzadığı ancak sanığın bu tarihte başvurmayarak 25.04.2012 tarihinde başvurduğu, buna göre sanığın eyleminin 5275 sayılı Kanun"un 105/A-8 maddesindeki "Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyenler..." tanımına girmediği ve hükümlünün kaçması suçunun maddi unsurunun oluşmadığı, sanık hakkında ancak idare tarafından disiplin müeyyidesi uygulanabileceği gözetilmeden, hakkında açılan davada beraatine karar verilmesi gerektiği" düşünceleriyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince 23.05.2017 tarih ve 1096-4411 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; sanığa atılı hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin olup, Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, Yerel Mahkemece verilen mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece onanmasından sonra sanığın 27.02.2017 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında direnme değil de itiraz incelemesi yapılacağı gözetilerek öncelikle bu hususun değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından,
    Antalya 16. Asliye Ceza Mahkemesinin temyiz edilmeksizin kesinleşen 01.12.2011 tarihli ve 733-540 sayılı kararı ile hırsızlık suçundan 7 ay 20 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilen sanık ...’ün 26.02.2012 tarihinden itibaren Antalya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunduğu,
    Antalya İnfaz Hâkimliğinin 19.04.2012 tarihli ve 300-293 sayılı kararı ile sanık ...’ün şartla tahliye tarihi olan 24.06.2012 tarihine kadar 5275 sayılı Kanun’un 6291 sayılı Kanun’la değişik geçici 3. maddesinin 1-b ve 2. fıkraları uyarınca kalan cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına ve sanığın tahliyesine karar verildiği,
    19.04.2012 tarihli tebliğ tebellüğ evrakına göre; Antalya İnfaz Hâkimliği kararının sanığa tebliğ edildiği, bu evrakta; 19.04.2012 tarihinden 22.04.2012 tarihine kadar (3 gün içinde) Antalya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat edilmesi gerektiği, sürenin son günü tatile rastlarsa, tatilin ertesi günü mesai saatine kadar sürenin uzayacağının ihtar edildiğinin belirtildiği,
    Adalet Bakanlığı Antalya Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 413 sayılı başvuru tutanağında sanık ...’ün 19.04.2012 tarihinde tahliye olduğu fakat tahliye olduktan 6 gün sonra 25.04.2012 tarihinde başvuru yaptığına dair tespitin bildirildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Sanık ... aşamalarda; hakkında verilen denetimli serbestlik kararından haberinin olduğunu ancak il dışında olmasından dolayı gidemediğini, Antalya"ya geldikten üç gün sonra Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gittiğini, karara uymadığından dolayı cezaevine geri gönderildiğini, olayda herhangi bir kastının olmadığını, atılı suçlamaları kabul etmediğini savunmuştur.
    Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
    1- Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, Yerel Mahkemece verilen mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece onanmasından sonra sanığın 27.02.2017 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında öncelikle bu hususun incelenmesinde;
    Uyuşmazlıkların sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle sanığın ölmesi durumunda yapılacak işlemlere değinilmesinde fayda bulunmaktadır.
    5237 sayılı TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tâbi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam olunacağı, hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte müsadere ve yargılama giderine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
    Buna göre; kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi durumunda kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle "kovuşturmaya yer olmadığına", kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise yerel mahkemece "davanın düşmesine" karar verilecektir. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirmesi nedeniyle iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü, niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak, ölümden önce tahsil edilmiş olan para cezaları mirasçılara iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
    Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
    Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) bilişim sistemi vasıtasıyla alınan güncel nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması gibi hâllerde, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz mercisince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulması ve yerel mahkemece mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesi daha isabetli olacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan cezalandırılması talebiyle hakkında kamu davası açılan sanık ...’ün Yerel Mahkemenin 26.04.2013 tarihli ve 32-230 sayılı kararı ile bu suçtan cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün sanık tarafından eski hâle getirme talepli olarak temyiz edilmesi üzerine Özel Dairenin 13.12.2016 tarihli ve 6293-7378 sayılı kararıyla eski hâle getirme isteminin kabulüne ve hükmün onanmasına karar verildiği, bu karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.03.2017 tarihli yazısı ile sanığa atılı suçun oluşmadığı düşüncesiyle itiraz edildiği, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sistemi kullanılarak çıkartılan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanık ...’ün, mahkûmiyet hükmünün Özel Dairece onanmasından sonra; onama ilamına yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazından önce 27.02.2017 tarihinde öldüğü bilgisinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
    Sanığın ölümünün ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracağından ve buna bağlı olarak, ölümden önce tahsil edilmiş olan para cezaları mirasçılara iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları mirasçılardan istenmeyecektir. Bu suretle hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan hakkında mahkûmiyet kararı verilen ve onanarak kesinleşen sanık ... hakkında uyuşmazlık konusunda incelemeye devam edilerek sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekecektir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; UYAP bilişim sisteminden alınan güncel nüfus kaydına göre 27.02.2017 tarihinde öldüğü bilgisine yer verilen sanık yönünden yargılamaya devam edilemeyeceği ve hakkında bu konuda gerekli araştırmanın mahallinde yapılarak sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK"nın 223. maddeleri uyarınca gereken hükmün verilmesinin temini için diğer yönleri incelenmeksizin bozularak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    2-Sanığa atılı hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığı;
    Uyuşmazlıklık konusu "Hükümlü veya tutuklunun kaçması" suçuna ilişkin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 292. maddesinde;
    “(1) Tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (2) Bu suçun, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Bu suçun, silâhlı olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir katına kadar artırılır....” düzenlemesine yer verilmiştir.
    Suçun temel şeklinin açıklandığı maddenin birinci fıkrası uyarınca, kesinleşen mahkûmiyet hükmü nedeniyle cezasını infaz etmekte bulunan hükümlünün ya da hakkında tutuklama kararı verilmiş olan tutuklunun tutukevinden, ceza infaz kurumundan ya da gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçması ile suç oluşacak ve sanık hakkında 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasına hükmedilecektir. Suçun hareket öğesini oluşturan kaçma, bulunduğu kurumun sınırlarını terk etmek ya da gözetimi altında bulunduğu görevlinin fiili egemenlik alanından kurtulmak anlamına gelmekte olup bu durum görevlilerce tutulan tutanak ve resmî kurum yazıları ile ispat edilebilecektir.
    Öte yandan 6291 sayılı Kanun"la 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna eklenen 105/A maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan "Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyenler ile kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın Cumhuriyet başsavcılığına teslim olmayan hükümlüler hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 292 nci ve 293 üncü maddelerinde yazılı hükümler uygulanır.” hükmü uyarınca denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün, denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmemesi veya kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilip bu kararın hükümlüye tebliğine rağmen iki gün içinde en yakın Cumhuriyet başsavcılığına teslim olmaması hâlinde TCK"nun 292. maddesi kapsamında sorumluluğu cihetine gidilecektir.
    5271 sayılı CMK"nın “Sürelerin hesaplanması” başlıklı 39. maddesi;
    “(1) Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye başlar.
    (2) Süre, hafta olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son haftada isim itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer.
    (3) Süre, ay olarak belirlenmiş ise tebligatın yapıldığı günün, son ayda sayı itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. Son bulduğu ayda sayı itibarıyla karşılığı olan gün yoksa; süre, ayın son günü mesai saati bitiminde sona erer.
    (4) Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü biter.” şeklinde düzenlenmiş olup sürenin son gününün tatil günlerinden birine rastlaması hâlinde, sürenin tatilin ertesi günü sona ereceği hüküm altına alınmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Antalya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan sanık ...’ün, Antalya İnfaz Hâkimliğinin 19.04.2012 tarihli ve 300-293 sayılı kararı ile şartla tahliye tarihi olan 24.06.2012 tarihine kadar 5275 sayılı Kanun’un 6291 sayılı Kanun’la değişik geçici 3. maddesinin 1-b ve 2. fıkraları uyarınca kalan cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına ve tahliyesine karar verildiği ve bu kararın sanığa 19.04.2012 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğ evrakında sanığa 22.04.2012 tarihine kadar (3 gün içinde) Antalya Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmesi gerektiği, sürenin son günü tatile rastlarsa, tatilin ertesi günü mesai saatine kadar uzayacağının ihtar edildiği, sanığın ise 25.04.2012 tarihinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne başvurduğu olayda;
    Adalet Bakanlığı Antalya Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 413 sayılı başvuru tutanağıyla sanık ...’ün 19.04.2012 tarihinde tahliye olduğu fakat tahliye olduktan 6 gün sonra 25.04.2012 tarihinde başvuru yaptığının tespit edilmesi üzerine sanığın hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş ise de;
    İnfaz Hâkimliği kararının sanığa 19.04.2012 tarihinde tebliğ edildiği ve sanığın Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne başvurması gereken 22.04.2012 tarihinin hafta sonu tatili olan pazar gününe denk gelmesi üzerine bu sürenin, CMK’nın 39. maddesinin 4. fıkrası uyarınca 23.04.2012 tarihine uzadığı ancak o günün de resmî tatil olması nedeniyle İnfaz Hâkimliğinin verdiği 3 günlük sürenin bittiği tarihin 24.04.2012 olduğu ve başvurulması gereken sürenin de 6291 sayılı Kanun"la 5275 sayılı Kanun"a eklenen 105/A maddesinin sekizinci fıkrası yollamasıyla başvuru tarihinin başladığı 24.04.2012 tarihinden itibaren 2 günlük süre içinde Denetimli Serbestli Müdürlüğüne müracaat edilmesi gerektiği, buna göre sanığın hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan cezalandırılabilmesi için 26.04.2012 tarihinde başvuruda bulunması gerekirken 25.04.2012 tarihinde başvuru yaptığı ve Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmediği anlaşılmakla hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığının kabulü gerekmektedir.
    Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemenin mahkûmiyet kararının hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun unsurlarının oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden yine güncel nüfus kayıt örneğinde sanığın 27.02.2017 tarihinde öldüğü bilgisinin yer alması karşısında, bu konuda gerekli araştırmanın mahallinde yapılarak, sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK"nın 223. maddeleri uyarınca hüküm verilmesi gerektiğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 13.12.2016 tarihli ve 6293-7378 sayılı sanık ... hakkında hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün onanmasına ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
    3- Antalya (Kapatılan) 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 26.04.2013 tarihli ve 32-230 sayılı mahkûmiyet kararının hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden yine sanığın güncel nüfus kayıt örneğinde 27.02.2017 tarihinde öldüğü bilgisinin yer alması karşısında, bu konuda gerekli araştırmanın mahallinde yapılarak, sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK"nın 223. maddeleri uyarınca hüküm verilmesi gerektiğinden BOZULMASINA,
    3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.02.2020 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık yönünden oy çokluğuyla ikinci uyuşmazlık yönünden oy birliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi