10. Hukuk Dairesi 2015/7681 E. , 2016/13858 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, 12.07.2012 tarihli kazanın iş kazası olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olayda, davacı olay günü, yol çalışması esnasında trafik kazası geçirdiğini, davalı şirket yanında sigortasız olarak çalıştığını, köyde küçük bir bakkal dükkanı olduğundan Bağ-Kur kaydının bulunduğunu, bakkalı eşine devredemeden bu kazayı geçirdiğini belirterek olayın iş kazası olduğunun tespitini istemiş, mahkemece, dinlenen tanık beyanları, işyerinde çalışmayan birinin bu bölgede olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu her ne kadar ceza dosyasında ve soruşturmasında işyerinde çalıştığını beyan etmemiş ise de, davalı Kurumun o davada taraf olmaması nedeniyle kendisine bu hususun sorulmamış olabileceği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilerek maluliyet oranının %7 olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı 13. maddesinde, iş kazasının tanımına ve koşullarına yer verilerek “a)Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olayın iş kazası olduğu belirtilmiştir.
Gerek uygulama ve gerek öğretide açıkça kabul edildiği ve madde metninden de anlaşıldığı üzere bu maddede sayılan haller örnekleme niteliğinde değil, sınırlayıcı niteliktedir. Bu hallerden birine girmeyen sigorta olayı iş kazası sayılamaz. Sayılan bu hallerin birlikte gerçekleşme koşulu bulunmayıp, herhangi birinin gerçekleşmiş olması gerekli ve yeterlidir.
Eş söyleyişle, iş kazası hukuksal nitelikte bir olay olup, bu olayın yukarıda açıklanan yasa maddesinde sınırlandırılan ve belirtilen hallerden herhangi birinin oluşmasıyla ortaya çıkması gerekir.
İş kazasının unsurları üzerinde de kısaca durmak gerekirse, şöyle sıralanabilir; kazaya uğrayan 5510 sayılı Kanun anlamında sigortalı sayılmalı; bu sigortalı bir kazaya uğramalı ve uğranılan kaza 5510 sayılı Kanunun yukarıda ayrıntısı açıklanan 13. maddesinde sayılan hal ve durumlardan birinde meydana gelmeli; sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan bir olay biçiminde gerçekleşmeli; bu olay ile sigortalının uğradığı zarar arasında uygun illiyet (nedensellik) bağı bulunmalıdır.
Yukarıda anlatılanlar ışığında somut olaya bakıldığında, olay ile zarar arasındaki uygun illiyet bağının tam olarak kurulamadığı belirgin olup, mahkemece, öncelikle davacının sigortalılık durumu araştırılmalı, bu kapsamda davalı Kurumdan sigortalılık sicil dosyaları getirtilerek incelenmeli, her ne kadar tanık beyanlarına başvurulmuş ise de, tanıkların mevcut işyerinde o tarihte kayıtlı sigortalı olarak çalışıp çalışmadıkları araştırılmalı, davalı işyerinde o tarihte sigortalı olarak çalışan diğer tanıklardan kanaat edinmeye yetecek kadarının (özellikle ilgili bölgede çalışan) beyanına başvurulmalı, ceza dosyasındaki beyanları hususunda davacıya açıklama yaptırılmalı, bu şekilde uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Kabule göre de, her ne kadar ... Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin raporu nazarında %7 oranında maluliyete hükmedilmiş ise de, ilgili fakülte raporunda %7 oranında özür olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 58"inci ve 95’inci maddesinde malûl sayılmayı gerektirecek hastalık veya arızanın bulunup bulunmadığının tespitinde izlenecek yol açıklanmıştır. Buna göre kurum sağlık tesislerince düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınmalı, söz konusu kurul raporlarının Kurumu bağlayacağı, ancak, diğer ilgilileri bağlamayacağı dikkate alınarak, itiraz halinde, Adli Tıp Kurumundan alınacak rapora göre karar verilmeli; Yüksek Sağlık Kurulu Raporu ile Adli Tıp Kurumu raporu arasında çelişki bulunması halinde ise, Adli Tıp Genel Kurulundan alınacak raporla, bu çelişki giderilip, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... İnş.
Tic. A.Ş."ye iadesine, 15.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.