10. Hukuk Dairesi 2016/9703 E. , 2016/13846 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, aksine Kurum işleminin iptali ile maluliyet oranının tespiti ve maluliyet aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında yazılı gerekçelerle davanın kabulüne, karar verilmiştir.
Hükmün, davalı kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İlk kez 20.04.2010 tarihinde maluliyet aylığı bağlanması için Kuruma başvuran davacı hakkında alınan Dicle Üniversitesinin 10.03.2011 tarihli raporunda; davacıda sol dizde protez, sol ve sağ omuz hareketliliği kısıtlı tanılarının konulduğu fakat davalı kurumca 20.04.2011 tarihli kararı ile davacının en az %60 oranında çalışma gücünü kaybetmediğine dair karar verildiği, 27.05.2011 tarihinde davacının itirazına bu kez Yüksek Sağlık Kurulunca 29.06.2011 tarihli karar ile 2008 tarihli Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamında, en az %60 oranında çalışma gücünü kaybetmediğinin belirtildiği, 13.09.2011 tarihli ikinci tahsis talebine ise davalı kurumca davacının hastaneye sevki ile davacı hakkında kulaklarının sağır, kas güçlerinin zayıf olduğu, sol gözünün çok az gördüğünü ve hipertansiyon tanıları konulmasına rağmen Kurumca 22.12.2011 tarihinde ikinci kez talebinin en az %60 oranında çalışma gücünü kaybetmediği gerekçesi ile reddedildiği, en son davacının sonraki tahsis talebinin da aynı gerekçe ile reddedilmesinden sonra,20.06.2014 tarihli itirazına da Yüksek Sağlık Kurullunca 2008 tarihli Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamında, en az %60 oranında çalışma gücünü kaybetmediği gerekçesi ile red kararı verildiği ve eldeki davanın açıldığı, mahkemece aldırılan 09.03.2016 tarihli Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunca verilen rapor esas alınarak davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmakta ise de; mahkemece, aldırılan raporlar arasındaki çelişki giderilmeksizin verilen kararın eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa"nın 25. ve 26. maddesidir. Anılan madde; 4/a ve 4/b’li sigortalılar için “...çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybettiği...” Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurumun Sağlık Kurulunca tespit edilenlerin malul sayılacağı belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 26’ncı maddesinde ise; “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a)25 inci maddeye göre malûl sayılması,
b) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
c) Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dahil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü getirilerek, “malullük aylığı” bağlanma şartları düzenlenmiştir.
Yukarıda belirtilen maddeler gereği maluliyet tahsisi taleplerine ilişkin olmak üzere, aylık bağlanması için Kurumca yapılacak işlemler ve gerekli prosedürün belirlenmesi hususunda davalı Kurumca 01.10.2008 tarihinde 5510 sayılı Kanunun maluliyet sigortası ile ilgili hükümlerinin de yürürlüğe girmesiyle birlikte 11.10.2008 tarihli Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kabul edilmiş iken, Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği 28727 sayılı ve 03.08.2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak 01.09.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 95’inci maddesinde malûl sayılmayı gerektirecek hastalık veya arızanın bulunup bulunmadığının tespitinde izlenecek yol açıklanmıştır. Buna göre kurum sağlık tesislerince düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı anılan yönetmelikler de irdelenerek Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınmalı, söz konusu kurul raporlarının Kurumu bağlayacağı, ancak, diğer ilgilileri bağlamayacağı dikkate alınarak, itiraz halinde, Adli Tıp Genel Kurulundan 2013 tarihli Yönetmelik hükümleri de irdelenmek suretiyle davacının maluliyet oranının en az %60 oranında olup olmadığı ve var ise başlangıç tarihinin ne olduğu hususunda alınacak rapora göre karar verilmek suretiyle, bu çelişki giderilip, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Bu durumda, mahkemece; 5510 sayılı Yasanın 95’inci maddesi gereğince mahkemece Yüksek Sağlık Kurulu ile Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan alınan raporlar arasındaki çelişki usulünce giderilmeli, ayrıca %60 maluliyet oranı ve davacının talep tarihi itibari ile bakıma muhtaç olup olmadığı araştırılmalı, sigortalılık süresi ve prim gün sayısına ilişkin şartların varlığı da ayrıca irdelenmek suretiyle 5510 sayılı Kanun"un 25 ve 26. maddelerinde öngörülen maluliyet aylığı bağlama koşullarının oluşup oluşmadığı irdelenmeli ve şayet maluliyet başlangıcının, tahsis talep tarihinden önceki bir tarih olduğu belirlenirse, tahsis talebini takip eden aybaşı, sonraki bir tarih olduğu belirlenirse de, bu tarihi takip eden aybaşı itibariyle aylık bağlanmasına karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular gözetilerek yapılacak araştırma ve değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.