Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/355
Karar No: 2020/109

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/355 Esas 2020/109 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/355 E.  ,  2020/109 K.

    "İçtihat Metni"



    Kararı veren
    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 21. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 204-167

    Kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan sanık ..."ın TCK"nın 204/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Ağrı Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.07.2012 tarihli ve 204-167 sayılı hükmün, sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 21. Ceza Dairesince 17.12.2015 tarih ve 5643-6418 sayı ile düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.02.2016 tarih ve 239051 sayı ile;
    "...Olay tarihinde Özel Star İlkadım Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde kurucu müdür olarak görev yapan sanığın, ilgili rehabilitasyon merkezinde zihinsel engelliler programı kapsamında zorunlu personel olarak görev yapan okul öncesi öğretmeni ..., Fizyoterapist..., Sınıf Öğretmeni ... ve Zihinsel Engelliler Öğretmeni ..."ın 17/10/2010 tarihinde KPSS sınavına girdikleri ve bu nedenle kurumda özürlü öğrencilere ders vermedikleri halde; sanığın bu öğretmenlerin belirtilen işyerinde çalışırken boş halde imzalamış oldukları meslek elemanı aylık çalışma çizelgesi ve aylık bireyselleştirilmiş eğitim planlarına ilişkin belgeleri gerçeğe aykırı olarak doldurarak adı geçen öğretmenlere olay tarihinde kurumda görev yapmış ve özürlü öğrencilere ders vermiş gibi gösterip, adı geçen öğretmelere 210,46 TL ücret gideri faturası ile ödemeye esas belgeler oluşturarak Ağrı ..."ne gönderdiği, bu belgelere dayanılarak ... tarafından ödeme emri düzenlenerek 5378 sayılı Kanunun 35. maddesine göre Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinden sanığın müdürü olduğu kuruma ait hesaba toplam 210,46 TL yatırıldığı, akabinde durumun anlaşılması üzerine sanığın parayı yatırdığı olayda sanığın suç işleme kastının bulunup bulunmadığı hususu itirazımızın özünü oluşturmaktadır...
    ...Tüm dosya kapsamına göre, Özel Star İlkadım Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde müdür olarak görev yapmakta olan sanığın, olay günü KPSS sınavına giren öğretmenlerin, derse girmedikleri halde girmiş gibi hazırlanan evraklarını imzalayıp toplam 210,46 TL haksız ödemeye sebebiyet verdiği anlaşılmış ise de; suç tarihi itibariyle 64 yaşında olan sanığın bilgisayar kullanmayı bilmediği, evrakların önceden hazırlanıp imzalandığı, olayın ortaya çıkması üzerine belirtilen miktarı yatırmış olması, bu işten bir menfaatinin bulunmaması, işlemin yalnızca bir defaya ilişkin olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın suç işleme kastı ile hareket etmediği ve bu nedenle manevi unsuru oluşmayan suç yönünden beraatine karar verilmesi gerektiği " görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 21. Ceza Dairesince 18.02.2016 tarih ve 1074-1452 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suçun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; somut olayda suça konu belgelerin, Özel Star İlkadım Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezine ödeme yapılmasını sağlamak için Ağrı İl Milli Eğitim Müdürlüğüne ibraz edilmesi nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığının katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar gören olarak davadan haberdar edilmemesi ve yokluğunda hüküm kurulması hâlinde, gerekçeli kararın tebliği sağlanmadan temyiz incelemesi yapılmasının mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Ağrı ilinde faaliyet gösteren Özel Star İlkadım Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi müdürü olan sanığın, meslek elemanı aylık çalışma çizelgeleri ile aylık bireyselleştirilmiş eğitim, çalışma ve rehabilitasyon planlarını, adı geçen eğitim merkezinde görev yapan ..., ..., ... ve ... isimli öğretmenlerin, 10.07.2010 tarihinde Türkiye genelinde yapılan KPSS sınavına girmiş olmalarına rağmen, aynı gün eğitim merkezinde engelli öğrencilere ders vermişler gibi gerçeğe aykırı doldurarak mevzuat gereği adı geçen eğitim merkezine ödeme yapılmasını sağlamak amacıyla bu belgeleri Ağrı İl Milli Eğitim Müdürlüğüne ibraz ettiği ve 210,46 TL ödeme yapılmasına sebep olduğu iddiasıyla sanık hakkında öncelikle idari soruşturmaya başlandığı,
    Yapılan idari soruşturma sonucunda Ağrı İl ... eğitim müfettişlerince hazırlanan 21.03.2011 tarihli ve 410/07-04 sayılı inceleme soruşturma raporu doğrultusunda sanık hakkında Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu,
    Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığınca 26.10.2011 tarih ve 2216-106 sayı ile sanık hakkında hazırlanan iddianamede; suça konu belgelerin ibraz edildiği Ağrı İl Milli Eğitim Müdürlüğünün ihbar eden olarak belirtildiği, kovuşturma aşamasında ise Yerel Mahkemece adı geçen kurumun bağlı olduğu Milli Eğitim Bakanlığının açılan davadan haberdar edilmeden yargılamaya devam edildiği ve sanık hakkında hüküm kurulduğu, gerekçeli kararın da Milli Eğitim Bakanlığına tebliğ edilmediği, Yerel Mahkemece verilen hükmün sadece sanık ve müdafisi tarafından temyiz edildiği, Özel Daire tarafından da adı geçen Bakanlığa herhangi bir tebligat yapılmadan temyiz incelemesinin yapıldığı,
    Anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık konularının sırasıyla değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
    Suça konu belgelerin, Özel Star İlkadım Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezine ödeme yapılmasını sağlamak için Ağrı İl Milli Eğitim Müdürlüğüne ibraz edilmesi nedeniyle katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar gören olarak Milli Eğitim Bakanlığının davadan haberdar edilmemesi ve yokluğunda hüküm kurulması hâlinde, gerekçeli kararın tebliği sağlanmadan temyiz incelemesi yapılmasının mümkün olup olmadığı,
    Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, "haksızlığa uğramış kişi" olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. TCK"nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecek, tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de bunlar mağdur olamayacaklardır.
    Mağdurun belirlenmesi, suçun unsurlarının veya nitelikli hâllerinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti ile özellikle TCK yönüyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının çözümü konusu başta olmak üzere birçok ceza hukuku hükmünün doğru ve isabetli uygulanabilmesi açısından önemli olmasına rağmen, TCK"da ve diğer kanunlarımızda mağdurun bir tanımı yapılmamıştır. Öğretide de kabul olunduğu üzere kanun koyucunun bu tercihi öncelikle kapsayıcı bir tanım yapmanın zorluğundan kaynaklanmakta, diğer taraftan kavramın bazen dar bazen de geniş yorumlanmasına duyulan ihtiyaç bu yönde bir tercihi zorunlu kılmaktadır.
    Mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan "suçtan zarar görme" kavramı ise gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; "suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hâli" olarak anlaşılıp uygulanmış, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği kabul edilmiştir. Nitekim bu husus, Ceza Genel Kurulunun 08.11.2016 tarihli ve 830-412, 03.05.2011 tarihli ve 155–80, 04.07.2006 tarihli ve 127–180, 22.10.2002 tarihli ve 234–366 ile 11.04.2000 tarihli ve 65–69 sayılı kararlarında; "dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez" şeklinde açıkça belirtilmiştir.
    Mağdur ile suçtan zarar gören kavramları aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilecektir. Bazı suçlarda mağdur belirli bir kişi olmayıp toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen-A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s.289; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, s. 214-217; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, s.106 - 107).
    Mağdurun kim olduğunun belirlenmesinde öncelikle madde metnine bakılmalı, madde metninin yeterli olmadığı durumlarda hükmün konuluş amacı, suçun düzenlendiği yer gibi hususlar birlikte değerlendirilerek sonuca ulaşılmaya çalışılmalıdır.
    5237 sayılı TCK"nın belgede sahtecilik suçlarının düzenlendiği madde metinlerinde suçun mağdurunun kim olduğuna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemesi, belgede sahtecilik suçlarının hukuki konusunun kamunun güveni olması ve bu suçların kamu güvenine karşı suçlar bölümünde düzenlenmiş bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde, bu suçların mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğunun, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi hâlinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekmektedir. Aksinin kabulü hâlinde, birden fazla kişiye karşı işlenmiş olan sahtecilik suçlarında hükmolunacak sonuç ceza miktarları göz önünde bulundurulduğunda, 5237 sayılı TCK"nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin gerekçesinde, "Suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak ceza hukuku yaptırımlarının haklı ve ölçülü olması gerekir. Çünkü ancak haklı ve suçun ağırlığıyla orantılı bir yaptırım ile suç işleyen kişinin bu fiilinden pişmanlık duyması sağlanabilir ve yeniden topluma kazandırılması söz konusu olabilir." şeklinde açıklanmış olan ölçülülük ilkesine aykırı davranılmış olunacaktır.
    Öğretide, belgede sahtecilik fiilinin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi hâlinde ilgili kişinin de mağdur sayılacağı yönünde bir kısım görüşler (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Özel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara 2007, s.205-206) olmakla birlikte, çoğunluk itibarıyla, bu suçların mağdurunun kamu olduğuna ilişkin bir kabul vardır (Veli Özer Özbek, Mehmet Nihat Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, 2012, s. 759).
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.04.2014 tarihli ve 397-202 sayılı kararında da; belgede sahtecilik suçlarının mağdurunun kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi hâlinde bu kişinin mağdur değil suçtan zarar gören konumunda bulunduğu belirtilmiştir.
    Bu bağlamda sahtecilik suçunun konusu olan belgelerin kullanıldığı/ibraz edildiği kişi veya kurumların da suçun maddi unsurunun doğrudan hedefi olması, sahte belgeyle muhatap olarak bu belgeler doğrultusunda bir takım işlemler yapması veya yapabilecek konumda bulunması nedeniyle suça konu belgelerin kullanıldığı/ibraz edildiği kişi veya kurumların gerçekleştirilen eylem ve sonuçlarından doğrudan doğruya zarar gördüğü kabul edilmelidir.
    Nitekim, Özel Dairelerin yerleşik uygulamaları da bu yöndedir.
    Öte yandan, temyiz mahkemesince bir temyiz davasının görülebilmesi için, temyiz kanun yoluna başvuru hakkı bulunanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmelerinin sağlanması kanuni bir zorunluluktur. Nitekim 5271 sayılı CMK’nın “Kararların açıklanması ve tebliği” başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında; “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.” hükmü yer almaktadır.
    Mağdur, şikâyetçi ve suçtan zarar görenin yargılama aşamasında öncelikle duruşmadan haberdar edilmesi gerekmektedir. CMK"nın 234. maddesinde düzenlenen bu hakkın kullandırılmaması kanuna aykırıdır. Kanun koyucu, CMK"nın 234. maddesine aykırı davranılması durumunda anılan hukuka aykırılığın telafisine imkân sağlayacak şekilde bir düzenlemeye yer vermiş ve "katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olanlara" kanun yoluna başvurma hakkı tanımıştır. Bu hakkın kullanılabilmesi için de yargılama sonucunda verilen kararın aynı Kanun"un 35. maddesi uyarınca mağdur, şikâyetçi veya suçtan zarar görene tebliği gerekmektedir. Gerekçeli kararın tebliğ edilmesiyle suçtan zarar gören geç de olsa davadan haberdar olarak kararı temyiz etme imkânı bulmuş olacaktır. Gerekçeli kararın tebliğinden itibaren mağdur, şikâyetçi veya suçtan zarar görenin hükmü temyiz edip etmemesine göre de temyizin kapsamı belirlenecektir.
    Yerel mahkemece, duruşmadan haberdar olmayan mağdur, şikâyetçi veya suçtan zarar görene gerekçeli karar tebliğ olunmamış ise temyiz aşamasında bu eksikliğin Özel Dairece 2797 sayılı Yargıtay Kanunu"nun 40. maddesi uyarınca verilecek, uygulamada "tevdi kararı" adı verilen kararla mahallinde mahkemesince giderilmesinin istenilmesi gerekir.
    Duruşmadan haberdar olmayan mağdura, şikâyetçiye veya suçtan zarar görene gerekçeli kararın tebliğinden sonra, hükmün temyiz edilmesi durumunda CMK"nın 260. maddesi uyarınca "katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar gören" sıfatı ile temyizi incelenecektir. Tebliğe rağmen hükmün temyiz edilmemesi durumunda ise Özel Dairece diğer temyiz talepleri kapsamında dosya incelenecek, ancak CMK"nın 233 ve 234. maddelerine aykırı davranılması gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilemeyecektir.
    Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Ağrı ilinde faaliyet gösteren Özel Star İlkadım Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi müdürü olan sanığın, meslek elemanı aylık çalışma çizelgeleri ile aylık bireyselleştirilmiş eğitim, çalışma ve rehabilitasyon planlarını, adı geçen eğitim merkezinde görev yapan ..., ..., ... ve ... isimli öğretmenlerin, 10.07.2010 tarihinde Türkiye genelinde yapılan KPSS sınavına girmiş olmalarına rağmen, aynı gün eğitim merkezinde engelli öğrencilere ders vermişler gibi gerçeğe aykırı doldurarak mevzuat gereği adı geçen eğitim merkezine ödeme yapılmasını sağlamak amacıyla bu belgeleri Ağrı İl Milli Eğitim Müdürlüğüne ibraz ettiği ve 210,46 TL ödeme yapılmasına sebep olduğu iddiasıyla açılan kamu davasında,
    Özel Star İlkadım Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi müdürü olan sanığın, suça konu belgeleri gerçeğe aykırı doldurup Ağrı İl Milli Eğitim Müdürlüğüne ibraz etmesi nedeniyle anılan kurumun bağlı olduğu Milli Eğitim Bakanlığının, suçun maddi unsurunun doğrudan hedefi olması ve sahte belgeler ile muhatap olup bu belgelere göre bir takım işlemler yapması veya yapabilecek konumda bulunması nedeniyle katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan doğrudan doğruya zarar gördüğü ve bu sebeple davadan haberdar edilmesi zorunluluğunun bulunduğu, bu zorunluluğun hüküm verilinceye kadar yerine getirilmemesi durumunda ise CMK"nın 260. maddesi uyarınca kanun yollarına başvurma hakkı bulunan adı geçen Bakanlığa aynı Kanun’un 35. maddesinin 2. fıkrası gereğince gerekçeli kararın tebliğ edilmesi gerektiği, ancak somut olayda sözü edilen kanuni imkânların tanınmadığı anlaşıldığından, yargılamanın başında davadan haberdar edilmesi gereken, temyiz aşamasına kadar bu hakkı kullandırılmayan ve haklarını korumanın başka bir yolu da bulunmayan Milli Eğitim Bakanlığının, kanundan kaynaklanan hakkını kullanabilmesi amacıyla Özel Dairece öncelikle tevdi kararı verilmek suretiyle, gerekçeli kararın kendisine tebliği sağlanarak temyiz süresinin başlatılması, kararın adı geçen Bakanlık tarafından temyiz edilmemesi durumunda temyiz davasının sadece sanık ve müdafisinin temyiziyle sınırlı olarak sonuçlandırılması; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından temyiz edilmesi durumunda ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ek tebliğname düzenlenmesi sağlanıp temyiz istemlerinin birlikte ve tek seferde incelenerek temyiz davasının sonuçlandırılması gerekmektedir. Ancak bu aşamada Milli Eğitim Bakanlığının sanık hakkında açılan kamu davasından haberdar edilmemesi suretiyle katılma ve diğer haklarını kullanma imkânının kısıtlandığı gerekçesiyle bozulmasına karar verilmesi mümkün görülmemiştir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Dairenin, sanık hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne ilişkin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, Ağrı Ağır Ceza Mahkemesinin 19.07.2012 tarihli ve 204-167 sayılı hükmünün, davadan haberdar edilmeyen ve suçtan zarar gören Milli Eğitim Bakanlığına tebliğinin sağlanması için tevdi kararı verilmesi amacıyla Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.12.2016 tarihli ve 398 sayılı kararı ile Yargıtay 21. Ceza Dairesinin kapatılması nedeniyle aynı karar uyarınca bu Daireye ait işlerin devredildiği Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesine karar verilmelidir.
    Ulaşılan sonuç karşısında; sanığa atılı suçun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu bu aşamada değerlendirilmemiştir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının DEĞİŞİK GEREKÇE İLE KABULÜNE,
    2- Yargıtay (Kapatılan) 21. Ceza Dairesinin 17.12.2015 tarihli ve 5643-6418 sayılı sanık hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne ilişkin düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın, Ağrı Ağır Ceza Mahkemesinin 19.07.2012 tarihli ve 204-167 sayılı hükmünün, davadan haberdar edilmeyen ve suçtan zarar gören Milli Eğitim Bakanlığına tebliğinin sağlanması için tevdi kararı verilmesi amacıyla Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.12.2016 tarihli ve 398 sayılı kararı ile Yargıtay 21. Ceza Dairesinin kapatılması nedeniyle aynı karar uyarınca bu Daireye ait işlerin devredildiği Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.02.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi