20. Hukuk Dairesi 2014/2820 E. , 2014/6372 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdikleri ... Köyü, ... Mevkiinde bulunan taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu, ... Kadastro Mahkemesinin 1998/127 - 1998/108 sayılı kararı ile bu yerin kadim ziraat arazisi olduğunun belirlendiğini iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adlarına tescilini istemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 07.09.2006 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile işaretli 12170,58 m² bölümün davacılar adına tapuya tesciline dair verilen karar, Hazine tarafından temyiz edilmekle, Dairenin 26.10.2010 gün ve 2010/9200 - 13106 sayılı kararı ile “...yörede 1958 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sonucunda çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanın, Devlet Ormanı niteliğiyle tespit harici bırakıldığı, 1985 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında da taşınmazın orman olarak sınırlandırıldığı, bu işleme karşı davacıların orman olmadığı iddiasıyla açtığı orman kadastrosunun iptali davasının ... Kadastro Mahkemesinin 1998/127 - 108 sayılı kararı ile kabul edilerek taşınmazın orman sınırları içine alınması işleminin iptal edildiği, bu kararın 04.05.1999 tarihinde Daire tarafından onanarak kesinleştiği, H.G.K.’nun 24/10/2001 gün ve 2001/8-964 E. - 751 K. sayılı ve 13/02/2002 gün ve 2002/8 - 183 E. - 187 K. sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tesbit harici bırakılan yerlerde, yukarıda yazılı gerekçelerle orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği, davalı taşınmaz her ne kadar orman değilse de, orman kadastrosunun kesinleştiği tarihe kadar orman sayıldığına ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği 04.05.1999 tarihinde başladığına göre, dava tarihi itibariyle 20 yıllık süre geçmemiştir...” denilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm Yargıtay 20. Hukuk dairesinin 17/06/2013 tarih ve 2013/433-6768 sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Hükmüne uyulan bozma ilâmında özetle; “Her ne kadar Daire bozma kararında, dava konusu taşınmazın Devlet Ormanı olarak tescil harici bırakıldığı ve kadastro mahkemesinin 17.11.1998 gün ve 1998/127-108 sayılı kararının kesinleştiği 04.05.1999 tarihinden itibaren davacılar tarafından sürdürülen zilyetliğin hüküm ifade edeceği belirtilmiş ve mahkemece de Daire kararına uyulmakla, Hazine ve Orman Yönetimi lehine usulî kazanılmış hak oluşmuş ise de, daha önce davacıların Hazine ve Orman Yönetimine yönelterek kadastro mahkemesinde açtığı orman tahdidine itiraz davasında, taşınmazın öncesi itibariyle hiçbir zaman orman olmadığının kesin hükme bağlandığı, ziraat bilirkişi ...tarafından düzenlenen 05.07.2005 tarihli raporda taşınmazın 25 yıldır muz bahçesi olduğu, en az 25 yıl önce emek ve masraf sarfı ile imar ve ihya edildiği, çevresindeki tarım arazileri ile aynı yapıda ve devamı şeklinde bulunduğu, özel mülkiyete tabi tarım arazisi niteliğinde olduğunun belirtildiği ve zilyetliğin aralıksız ve davasız devam ettiği dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarından anlaşılmakla, Dairenin, belirlenen bu olguların aksine düşünce ve değerlendirmeler ile zilyetlik süresinin taşınmazın orman tahdidi dışında bırakılmasına ilişkin kadastro mahkemesi kararının kesinleştiği 04.05.1999 tarihinden itibaren değer verileceğine ilişkin belirlemesinin maddî yanılgıya dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; usûlî kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki maddî yanılgı ve kadastro mahkemesinin kesin hükmü birlikte değerlendirildiğinde, sürdürülen zilyetliğin kadastro mahkemesi kararının kesinleşmesinden daha önceye yani zilyetliğin başladığı tarihten itibaren davacılar yararına hüküm doğurması gerekir. O halde; 20.06.2005 günlü keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları ve uzman bilirkişi raporları sonucunda dava konusu taşınmazın 20 yıldan fazla süredir muz bahçesi olarak kullanıldığı, çevresindeki tarım arazilerinin devamı niteliğinde olduğu anlaşılmakla, Türk Medenî Kanununun 713/1. maddesi uyarınca tescil koşullarının davacılar yararına oluştuğu anlaşıldığından, davanın kabulü yönünde hüküm kurulması gerekirken, maddî yanılgıya dayalı bozma kararına uyularak reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır” denilmiştir.Mahkemece, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne, 07/09/2006 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 12170,58 m2 yerin ... mirasçıları adına...Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/131 E.,1998/70 Karar sayılı veraset ilâmındaki hisseleri oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 12/06/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.