16. Hukuk Dairesi 2014/5999 E. , 2014/3793 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KARS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2012
NUMARASI : 2010/198-2012/104
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı S.. M.. kadastro sonucunda 842, 843, 845 ve 846 parsel numaraları verilen ancak daha sonra tescil harici bırakılan taşınmazların kadastro öncesi nedene dayanarak adına tescili istemiyle dava açmış, yapılan keşif neticesinde dava konusu taşınmazın bazı bölümlerinin tescil harici yerde, bazı bölümlerinin ise davalı Hazine adına kayıtlı olup tutanakları 15.04.1968 yılında kesinleşen 419, 420, 421 ve 425 parsel sayılı sırasıyla 3.060, 4.820, 9.760 ve 3.200 metrekare yüzölçümündeki taşınmazların içinde kaldığı anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, 419 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 2.127,28 metrekare, 420 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (C) harfi ile gösterilen 4.316,74 metrekare, 421 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (E) ve (F) harfleri ile gösterilen toplam 7.661,32 metrekare, 425 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (K) harfi ile gösterilen 505,70 metrekare yüzölçümündeki bölümlerinin tapu kaydının iptali ile davacı S.. M.. adına tapuya tesciline, kalan kısımların tespit gibi tesciline, aynı fen bilirkişi raporunda (J) harfi ile gösterilen 2.364,24 metrekare, (H) harfi ile gösterilen 4.558,44 metrekare, (B) harfi ile gösterilen 2.780,41 metrekare ve (D) harfi ile gösterilen 284,42 metrekare yüzölçümündeki tescil harici bölümlerin davacı S.. M.. adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
419, 420, 421 ve 425 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Mahkemece davacı taraf yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de varılan sonuç dosya kapsamına ve yasal düzenlemelere uygun değildir. 419, 420, 421 ve 425 parsel sayılı taşınmazların tespitleri 15.04.1968 tarihinde kesinleşmiştir. Temyize konu dava 03.05.2010 tarihinde açılmış olup; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre geçmiştir. Mahkemece, 419, 420, 421 ve 425 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davanın, hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar vermesi isabetsizdir. Fen bilirkişi raporunda (B), (D), (H), (J) harfleri ile gösterilen tescil harici bölümlere yönelik temyiz itirazlarına gelince; bu taşınmaz bölümleri yönünden de aynı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır. Mahkemece Kadastro Müdürlüğü"nden çekişmeli taşınmaz bölümlerinin hangi tarihte, niçin tespit dışı bırakıldığı sorulmamış, dosyaya getirtilen belirtmelik tutanaklarında taşınmazların mera niteliğinde olduğu belirtilmesine rağmen usulünce mera araştırılması yapılmamış, komşu taşınmazların tutanakları getirtilerek tespitine esas kayıt bulunması halinde çekişmeli taşınmazlar yönünü ne olarak okuduğu saptanmamıştır. O halde sağlıklı sonuca ulaşılabilmesi için çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgeye ait mera tahsis kayıtlarının olup olmadığı İl, İlçe Özel İdare Müdürlüğü ile Kadastro ve Tapu Müdürlüklerinden sorulmalı, varsa tahsisli mera kayıtları ile haritaları getirtilmeli, dava konusu parsele komşu parsellere ait kadastro tutanak ve ekleri, ayrıca 15-20-25 yıl öncesine ait üç ayrı evreye ilişkin yüksek çözünürlüklü hava fotoğrafları Harita Genel Komutanlığı"ndan, aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalar ise, İl Kadastro Müdürlüğü"nden getirtilerek dosya arasına konulmalı ve ardından taşınmaz başında fen bilirkişi ve daha önceki keşifte görev almamış bir ziraat mühendisi, komşu köylerden belirlenecek yaşlı, yansız yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla yeniden keşif yapılmalı, keşif sırasında dinlenilecek davada yararı bulunmayan yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından taşınmazların öncesinin ne olduğu, taşınmaz üzerinde zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte ve ne zaman başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kimden kime ve nasıl intikal ettiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, öncesinin kadim nitelikte mera olup olmadığı yöntemince araştırmalı, komşu kayıt ve belgelerin taşınmaz yönünü ne gösterdikleri, taşınmazın kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı üzerinde durulmalı; taşınmazın öncesi mera değilse jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiye hava fotoğrafları ve uydu fotoğrafları üzerinde streoskopik inceleme yaptırılarak çekişme konusu taşınmaz bölümünün, önceki ve şimdiki niteliğinin, arazinin ekonomik amacına uygun olarak zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesi istenilmeli, ziraatçi bilirkişiden çekişmeli taşınmazın belirtilen dönem içindeki niteliği ve kullanım durumu hususunda rapor alınmalı, diğer edinme koşullarının gerçekleşmesi halinde 3402 sayılı Yasa"nın 14. maddesinde de yer alan sınırlamalar yönünden araştırma yapılmalı, davacı adına tescil koşullarının oluşması halinde TMK"nın 713/3 ve 4. maddeleri uyarınca ilanlar yaptırılarak gerekli süreler beklenmeli, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 03.04.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.