Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/10188 Esas 2013/12755 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/10188
Karar No: 2013/12755
Karar Tarihi: 17.09.2013

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/10188 Esas 2013/12755 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davacı tarafından çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve yıkım isteğiyle açılan davanın kısa kararda kabul edilmesine rağmen gerekçeli kararda yıkım yönünden bir hüküm kurulmamıştır. Kararın gerekçeli kısmının daha sonra yazılması uygulamada sıkça yapılmaktadır, ancak kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması hukuki bir sorun yaratabilir ve kamu düzenine aykırıdır. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde karar verilerek hüküm bozulmalıdır.
Kanun Maddeleri: HUMK 376, 381, 388, 389. HMK 186, 297. Anayasal 141.
1. Hukuk Dairesi         2013/10188 E.  ,  2013/12755 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : UZUNKÖPRÜ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 02/04/2013
    NUMARASI : 2012/871-2013/157

    Yanlar arasında görülen elatmanın  önlenmesi,kal  davası sonunda, yerel mahkemece  davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı  tarafından  yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi,  Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, kısa kararda davanın kabulüne karar verildiği halde; gerekçeli kararda yıkım yönünden bir hüküm kurulmamıştır.
    Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten ve HUMK."nun 376. (HMK. 186) maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı yasanın 388. (HMK. 297) maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. (HMK. 297) maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. 
    Ne var ki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.           
    İşte bu gibi hallerde HUMK."nun 389. (HMK. 297) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren, tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur.
    Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa"nın 141. maddesi ve HUMK."nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. 
    Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri göz ardı edilerek kısa kararda davanın kabulüne karar verildiği halde, gerekçeli kararda yıkım yönünden bir hüküm kurulmaması suretiyle kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
    Hal böyle olunca, 10.04.1992 gün,1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
    Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,  bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  17.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.

     


     

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.